Ruhunu Gören Var Mı?

Herkesin bu hayatta sorumlu olduğu bir şeyler vardır. Kimisi ebeveyndir evlatlarına sorumludur kimisi bir işçidir işinden sorumludur kimisi de gönül bağı kurduğu her şeye karşı sorumludur.
Ve bu sorumluluklar zincirlemesi böyle uzar gider.
Sanırım benim de annelik ve evlatlık sorumluluklarımın dışında bir de ruhuma olan sorumluluklarım var. Siz hiç ruhunuzun sorumluluklarının farkına vardınız mı?
Ya da ruhunuza hiç kulak verdiniz mi? En çok görmezden ve duymazdan geldiğimiz hislerimizden birisidir ne acıdır ki…
Geçenlerde yolum bir şekilde şehre Lefkoşa‘ya düştü. Lefkoşa’daki uğrak noktalarım bellidir ki ben oraları hep evim olarak belirtirim.
Çünkü kendimi en özgür hissettiğim, ait hissettiğim mekanlardır oralar. Surlar içinin getto kısmından ziyade oralardaki kitap evleri, sahaflar, anılarımın olduğu sokaklar benim için çok farklı bir yerdedir.
Ve fark ettim ki ruhum kendimi özgür hissettiğim ait hissettiğim yerlere acıkmış.
Çok uzun zamandır ona kulak asmadım, ne istediğini, ne istemediğini duymamak için beynimin sesini yükselterek ruhumun sesini bastırdım.
Mesela çok üzüldüğümde şiirlere, yazılara sığınırdım artık onu da yapmayalı çok uzun zaman oldu.
Oysa belirli şairler dışında sığındığım başka kimsem de yoktur. Mesela aidiyetsiz ve görünmez hissettiğim her anda Nilgün Marmara sarar sarmalardı yalnızlığımı.
Aşka yenildiğimde ve her yanımı özlem sardığında Didem Madak şiirleri ile şifa olurdu kalbime.
Ötekileştirildiğimde, bir yerim olmadığında arkadaş Zekai Özger yetişirdi sıkışmışlığıma. Ve ben bu sokakları yürürken senelerce bu şairler de eşlik etti bana.
Son bir senedir yani ruhumun sesine kulak vermediğim zamandan beri unuttum tüm bu güzel şeyleri, iyiden kimsesiz kaldım çok başka bir dünyada, çok başka bir hayat yaşadığımı fark ettim.
Halbuki ruhum ve istediği bu değildi. Şehirden uzaktaydım, şiir dolu bir kasabada yaşıyordum. Bu kasaba beni iyileştirir diye düşünürken kendimi insanlardan kaçarken buldum.
Cehennem gibi düşünceler şairsiz şiirsiz.
Şiir sevmeyen, kitap okumayan insanların çevirdiği bir cehennem. Bir dize şiir okumamış, bir bebeğin gülüşüyle mutlu olmamış, bir çiçeğin rengine tutulmamış bir topluma aşkı nasıl anlatabilirsin ki…
Ve böyle bir toplumda ruhunun muktedir olduğu hayatı nasıl yaşayabilirsin ki?
Her ruhun bir mabedi vardır. Ruhunuza kulak verin ve her neyse mabediniz ona sığının. İnsanın kendi öz varlığı her şeyden ve herkesten daha kıymetlidir.
Hayatımızda her şey su gibi akıp geçer, değişir çünkü hayat devinimleri ile meşhur bir süreçtir.
Sizi sonsuzluğa kadar hatta sonsuzluğun da ötesinde bırakmayacak tek şey kendi öz varlığınız, ruhunuzdur. Şiirler ömür dediğimiz şu yolculukta ruhunuzun katığı olsun.
Öperim hırpalanmış kalbinizden…