Batıda Düello Vardır, Doğuda Pusu…

Fransa’da olduğu gibi bizde de gazete patronları arasında gerginlikler, anlaşmazlıklar yaşandı. Ama bizde düello olmadı… Bizimkiler genellikle “devleti silah olarak” kullanarak pusu kurmayı tercih ettiler
Cumartesi günü dünya televizyonları arasında dolanırken “Basın Tarihi” için ne yazayım sorusu zihnimde gizli gizli kımıldanıyordu.
Birden “Laissez vous guider” adlı programla karşılaştım ve birkaç asır önceki Fransa’ya gittim.
Bu özenli ve çarpıcı program Alexandre Dumas’nın 1844 yılında yazdığı Üç Silahşorlar kitabı üzerinden tasarlanmıştı.
Üç Silahşorlar Fransa’da XIII. Louis döneminde kralın muhafız birliğinde görev yapan Athos, Porthos ve Aramis adlı üç silahşora katılmak üzere Paris’e giden D’artagnan adlı gencin maceralarını konu alıyordu.
1624’ten başlayarak 1642 yılında ölünceye kadar XIII. Louis‘nin başbakanlığını yapan Fransa’nın efsane isimlerinden Kardinal Richelieu, bu romanda “kötü adam” olarak baş roldeydi.
TV programı, Richelieu döneminden başlayarak sosyal gelişmeleri, siyasal dedikoduları, edebi çalkantıları ve resmi tarihte yer almayanları katman katman anlatmaktaydı.
Ayrıca yeni teknoloji sayesinde şimdilerde kaybolmuş yapıların, sarayların, kalelerin sanal inşası ekrana aktarılarak asırlar öncesinin atmosferinde ağırlanıyorduk.
Tüm boyutları, gerçekleri, kurmacaları, siyasi kulisleriyle birkaç asırlık Fransa’yı yaşamaya başladık.
***
Geçmişin geniş bilgi ırmağında yıkanırken Fransa’da “düello” tarihinden de nasiplendik.
Düellonun yargı sisteminin parçası olması şaşırtıcıydı:
“Onurunun zedelendiğini düşünen kişi, yanına iki tanık alarak rakibini düelloya çağırırdı. Rakibi de iki tanık bulur, bu tanıklar düelloda uyulacak kuralları saptarlardı.
Silah seçimini düelloyu isteyen kişi yapardı.
Genelde kılıç ya da tabanca kullanılırdı.
Düello halk önünde yapılırdı.
Düelloyu kaybeden ölmemişse, bu yolla suçu kanıtlanmış sayıldığı için cezalandırılırdı.
10 ila 12. yüzyıllarda yalnızca özgür insanlar düello yapabiliyordu.
Düello, açık bir biçimde hakemler önünde gerçekleşirdi. Bu dönemde Tanrı önünde haklının yenilmeyeceğine inanılıyor ve bundan dolayı düelloya bir yargı aracı olarak bakılıyordu.
Örneğin suçlayan ile suçlanan arasındaki sorunu yargıçlar kanıt bulunmadığı için çözemezse, tarafların düello yapmalarını isterdi”
***
Resmi olarak düello Fransa‘da 1547’de yasaklanmış gözükmekte… Ama resmi yasağa rağmen düello geleneği çok uzun yıllar sürüyor.
Öyle ki bilinen son düello 1967 yılında Marsilya Belediye Başkanı Gaston Defferre‘nin parlemento üyesi René Ribière‘e hakaret etmesi üzerine Fransa’da kılıçlarla yaşanıyor.
Hakemliğini dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Jean de Lipkowskiin‘in yaptığı karşılaşma René Ribière’in kolundan iki kez yaralanması ve Gaston Defferre’nin galibiyeti ile sonuçlanıyor.
Ben Fransa’da doktora öğrencisiyken de Gaston Deferre sadece Marsilya Belediye Başkanı değil Sosyalist Parti’nin efsane siyasetçilerindendi.
1986 yılında öldü.
***
Bu program ve düello “Basın Tarihi”nde yer alıyor çünkü iki Fransız gazete patronunun düellosundan bu sayede haberdar oldum.
Fransa tarihine derin izler bırakan Armand Carrel ile Émilie Antoine arasındaki düelloyu ıskalamak istemedim.
Özellikle Carrel çok önemli bir gazeteciydi.
“Armand Carrel cumhuriyetçi olmaktan çok demokrattı. Anayasal modeli, kölelik veya materyalizm gibi bazı yönlerini eleştirse bile onun referansı her şeyden önce Amerikan Cumhuriyeti’nin kurucu babaları, özellikle de iki dönemden sonra kamusal yaşamdan çekilmeyi bilen Washington’dı”
Émile Littré, Chateaubriand’ın da arkadaşı olan Armand Carrel için “siyasetin André Chénier’si” demişti.
***
Tarihler iki gazete patronu arasındaki düelloyu şöyle anlatıyor:
“Düello, Armand Carrel ile Le Presse gazetesinin kurucusu Emile de Girardin arasında yapıldı.
La Presse’in reklam insert’leri kullanarak abonelik ücretlerini yarı yarıya düşürüp abone sayısını katlaması gerginlik nedeni oldu.
Mali çıkarlara verilen zarar, La Presse ile Le National arasında tartışmaya yol açtı; ikincisi, birincisini haksız rekabetle suçladı.
Girardin daha sonra Carrel’i evli bir kadın olan [Émilie Antoine ile ilişkisini ifşa etmekle tehdit etti ve bunun üzerine Carrel, Girardin’i düelloya davet etti”
***
“Carrel’in inatçılığı olmasaydı, anlaşmazlık dostça çözülebilirdi.
Düello sırasında Kaptan Maurice Persat ve Ambert tanık oldu.
21 Temmuz 1836’da Saint-Mandé Gölü kıyısında, Girardin uyluğundan, Carrel ise kasığından yaralandı.
Carrel üç gün sonra, 24 Temmuz sabahı yarasına yenik düştü.
Aralarında Alexander Dumas’nın da bulunduğu ünlü yazarlar cenazesine katıldı”
***
Çetin Altan, “Batıda düello vardır, doğuda pusu” demişti.
Bu gelenek, basın tarihlerinde de görülüyor… Fransa’da olduğu gibi bizde de gazete patronları arasında gerginlikler, anlaşmazlıklar yaşandı.
Ama bizde düello olmadı… Bizimkiler genellikle “devleti silah olarak” kullanarak pusu kurmayı tercih ettiler.
Pusunun kimseye yararı dokunmadı… Sonuçta hep birlikte kayboldular.