2020 yılında Kıbrıs’ın kuzeyinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Ankara hükümeti tarafından yapıldığı iddia edilen müdahalelerle ilgili hazırlanan raporu hazırlayan ekip, 3 gazeteci ile de görüştü
Bu çerçevede, Basın Emekçileri Sendikası (Basın-sen) Başkanı Ali Kişmir, Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut ve dönemin Kıbrıs Postası Genel Yayın Yönetmeni ve Serdar Denktaş’ın seçim ekibinde görevli olan Rasıh Reşat seçim sürecinde yaşadıkları müdahaleleri anlattı.
Gazeteci Pınar Barut’un rapordaki ifadelerini yayımlıyoruz;
Pınar Barut: Seçmene para döneminde bankalar vasıtasıyla para aktarıldı
Seçim dönemine damgasını vuran “İşte Müdahalenin Fotoğrafları” başlıklı haberiyle ciddi tehditler alan Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut ile 11 Ocak 2021 tarihinde bir görüşme gerçekleştirildi. Barut yapılan görüşmede, yaptığı haberi ve sonrasında yaşananları aktardı.
Barut haber öncesi yaptıkları araştırmada, birçok seçmene seçim döneminde bankalar vasıtasıyla para aktarıldığını, bu işin aracıları olan kişilerin bulunduğunu ve bu kişilerin seçmenlere, “Türkiye’den bir para gelecek. Eğer bu paradan yararlanmak istersen Tatar’a oy vermen gerekir” dediklerini aktardı.
Barut, para almak isteyen seçmenlerin bazılarının, sandıklarda kullandığı oyun fotoğrafını çekmek zorunda kaldıklarını da söyleyerek, seçim günü ‘seçim suçu’ sayılan ‘kullandığı oyun fotoğrafını çekmek’ suçunun, daha önce hiç olmadığı kadar çok işlendiğini ve bu yönde birçok haber hazırladıklarını hatırlattı.
“AKP reklam ekibinin Kıbrıs’ta olduğunu öğrendik”
Barut kendisine, AKP reklam ekibinin seçim için adaya geldiği, iki-üç otele ayrılmış şekilde çalışmalar başlattığı, Ersin Tatar’ın reklam propagandasını yaptıklarını ve TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yardımcısı Fuat Oktay’ın isminin de bu ekiple birlikte anıldığını bilgisinin geldiğini söyledi.
Barut açıklamasında şunları kaydetti:
“Aldığım bilgilerden yola çıkarak bir süre oteli belirlemek için uğraştım. O dönem pandemi nedeniyle ülkeye girenler için karantina şartı bulunuyordu. Bahsi geçen kişilerin, uçaktan iner inmez Girne’de bulunan Lord’s Palace Otel’e yerleştiklerini öğrendim. O dönemde bu otel, Maliye Bakanlığı’nca belirlenen karantina otellerinden biri değildi. Otelde AKP reklam ekibi için 20 oda tutulduğunu öğrendim. Başka otellerde de ekiplerin bulunduğu bilgisini aldım. Lord’s Palace’da 10-15 kişilik bir call center ekibi oluşturulduğuna dair bazı bilgiler de edindim. Bana Call Center ekibinin, bazı sivil toplum örgütlerinden, muhtarlardan ve spor kulüplerinden edindikleri yaklaşık 10 bin kişilik seçmen listesini teker teker arayıp, Ersin Tatar’a oy vermelerini istedikleri yönünde çalışmalar yürüttüklerine dair kuvvetli bilgiler ulaştı”
“İlk fotoğrafı gece 02.30’da çektik”
Bu bilgiler ışığında, ilgili kişilerin otele giriş çıkışlarını fotoğraflamak amacıyla, oteli gören bir binanın çatısında yaklaşık 10 gün gece ve gündüz nöbet tuttuklarını belirten Barut, fotoğrafa ilk yansıyan kişinin ise dönemin UBP’li Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy olduğunu anlattı.
Özgür Gazete’nin 5 Ekim 2020 tarihli sayısında manşetten verilen ‘İşte Müdahalenin Fotoğrafları’ isimli haberin ilk fotoğrafını, gece saat 2 Ekim 2020 tarihinde saat 02:30’da çektiğini söyleyen Barut, o fotoğrafta Hasan Taçoy’un otele girip çıktığının görüldüğünü ancak en önemli hususun bu fotoğraflarda Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay’ın ekibinin başındaki Ali Genç’in de olması olduğunu kaydetti.
“Turuncu dosya Tatar’ın elindeydi”
Barut, o gece boyunca ekibi görüntülediklerini ve ekip üyelerinden birinin elinde tuttuğu turuncu bir dosyanın, ertesi gün otele gelen Ersin Tatar’ın elinde de görüldüğünü söyledi.
Ekibin, kendisinin de otele yakın bir yolda yürüdüğü bir anda yanından geçtiğini ve o sırada konuşmalarını duyduğunu belirten Barut, ‘Adama kaç gündür anlatıyoruz, eline dosya veriyoruz ama hâlâ ne yapacağını anlamadı’ gibi ifadeler kullandıklarını da belirtti.
“Casus dediler”
Haberin yapılmasının ardından Başbakanlık Basın Bürosu’ndan, gazeteye ve kendisine ‘casus’ oldukları ve yabancı istihbarat örgütleriyle çalışan ajanlar olduklarına dair resmi bir basın açıklamasının yayınlandığını da hatırlatan Barut, haberi yayımlamalarının ardından Twitter’dan ölüm tehdidi mesajları aldığını anlattı.
Barut, Tatar ve Başbakanlık tarafından bu şekilde suçlandığı açıklamalar yapılsa da kimsenin haberi yalanlamadığını da belirtti.
Dönemin Başbakanı Ersin Tatar’ın gazeteye dava açacağını söylediğini de anımsatan Barut, kendilerine karşı yapılan ithamın, ‘yabancı istihbarat örgütlerini’ içerdiği için, örgütlerin belirlenmesi noktasında Serdar Denktaş’ın, dönemin Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’a çağrı yaptığını söyledi.
Barut, Serdar Denktaş’ın Kudret Özersay’a ‘Dışişleri Bakanı olarak bize söyler misiniz ajanlar kimlermiş, hani dava açacaksınız?’ diye soru sorduğunu belirtti.
“Biz Tatar’a dava açtık”
Polisin Tatar’ın açıklamasının ardından soruşturma başlattığını ancak kendisine dava açılacak hiçbir şey olmadığı için dava gelmediğini, fotoğrafı çekenin kim olduğunu belirlemek için bütün kamera görüntülerinin polis tarafından toplandığını ve fotoğrafı çekenin kendisi olduğunun belirlendiğini anlattı.
Dönemin Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy’un da kendisine bir basın toplantısı sırasında, ‘görüntülerin masamdadır’ dediğini, onların iddiasının fotoğrafların kendilerine servis edildiği yönünde olduğunu ancak kamera kayıtlarının ortaya çıkması ile ellerinde hiçbir şey kalmadığını ve dava açamadıklarını belirtti.
Barut, kendilerinin Ersin Tatar ve Başbakanlık aleyhine hakaret davası açtıklarını söyledi.
“Ölüm tehditleri aldım, tutuklatılmak istendim”
Yapılan açıklamalardan etkilenen fanatik kesimler tarafından, sahte sosyal medya hesaplarından ölüm tehditleri aldığını belirten Barut, haberin çıktığı gün TC Büyükelçisi’nin kendisini tutuklatmak için Başsavcıyı elçiliğe çağırdığı bilgisinin de kendisine ulaştığını kaydetti.
Barut, bu esnada bazı siyasi ve sivil toplum örgütlerinin (Serdar Denktaş, CTP adına Erdoğan Sorakın, LTB Başkanı Mehmet Harmancı ve sendikalar) kendilerine destek belirten açıklamalar yapmaları ve kamuoyu oluşturmaları sayesinde, bu olayın daha ileriye taşınamadığını kaydetti.
Barut:
Elçilik, KKTC Başsavcılığı’ndan görüş aldı. Beni tutuklatmak için çaba sarf edildi. Bunu biliyorum.
“Eğer muhbirini söylersen başına bir şey gelmez”
Haberin çıkmasından birkaç saat sonra, UBP ile yakınlığıyla bilinen ve şu an Gündem Kıbrıs adlı internet sitesinde Genel Yayın Yönetmeni olan Alihan Pehlivan beni aradı. Önce haber için tebrik etti sonra da ‘UBP içindeki muhbirini söyle’ diye ısrar etti.
Haberin çıkmasından birkaç saat sonra, UBP ile yakınlığıyla bilinen ve şu an Gündem Kıbrıs adlı internet sitesinde Genel Yayın Yönetmenliği yapan Alihan Pehlivan’ın kendisini aradığını belirten Barut, Pehlivan’ın kendisini önce haber için tebrik ettiğini sonrasında ise ‘UBP içindeki muhbirini söyle’ diye ısrar ettiğini ifade etti.
Barut, Pehlivan’a haber kaynağını deşifre etmeyeceğini söylediğini de belirterek, Pehlivan’ın kısa süre sonra Hasan Taçoy’un UBP Genel Başkanlık adaylığını açıkladığı basın toplantısında da kendisiyle özel olarak konuşmak istediğini kaydetti.
Barut sözlerine şöyle devam etti:
“Muhbirimin kim olduğu konusunda, bu sefer UBP için bazı vekillerin ve başka vekillerin çocuklarının da ismini vererek, ‘muhbirin bunlardan biri mi?’ diye sordu. Söylemeyeceğimi söyledim. Oda bana, ‘Peki o zaman, Türkiye’ye gittiğinde havaalanında casusluk, ajanlık suçundan tutuklanacaksın. Ben senin iyiliğin için söylüyorum. Eğer muhbirini söylersen başına bir şey gelmez’ dedi.
O tarihten sonra Türkiye’ye pandemi nedeniyle hiç gitmedim ancak ileride Türkiye’ye gittiğim takdirde, tutuklanma ihtimalimin olduğunu düşünüyorum”
Özgür Gazete / GazeddaKıbrıs