GenelKıbrısManşet

Cantekin: Sebebi, görevimi yaparak sendika başkanı olarak açıklama yapmam






Orta Doğu Tenik Üniversitesi (ODTÜ) Kuzey Kıbrıs Kampüsü (KKK) Personel Sendikası (Kampüs-sen) Başkanı ODTÜ KKK Akademisyenlerinden Kerem Cantekin, sendika Başkanı olarak idari personel ve Akademisyenlerin işten çıkarılma süreçlerinde basın açıklaması yapması nedeniyle iştene son verildiğini duyurdu

Cantekin: Ben ODTÜ’de geçen yıl işine son verilen Yonca Özdemir’den sonra işine son verilen ikinci sendika başkanıyım

Yazılı açıklama yapan Cantekin, bu açıklamayı hem sendika başkanı hem de ODTÜ KKK’da çalışan bir öğretim üyesi olarak yaptığını söyleyerek, geçen hafta çarşamba günü kampüs rektörü Mehmet T. Zeyrek tarafından, haziran sonundan itibaren işine son verileceği konusunda bilgilendirildiğini paylaşmak istediğini belirtti.

Cantekin, “Ben ODTÜ’de geçen yıl işine son verilen Yonca Özdemir’den sonra işine son verilen ikinci sendika başkanıyım. Daha önce sendikamızın genel sekreteri Abdullah Önal’ın da işine son verilmişti” dedi.

“Sebebi, görevimi yaparak sendika başkanı olarak açıklama yapmam”

İşine son verilecek olmasına, bir hafta önce kesinleşen kınama cezasının gerekçe olarak gösterildiğini anlatan Cantekin, kınama cezasını neden aldığı, neyle suçlandığı konusunda da okul yönetiminin kendisine net bir bilgi vermediğini, bu soruyu kendilerine sorduğunda, Murat Sönmez Hoca tarafından gönderilen ve Kampüs-sen Başkanı olarak basına yaptığı açıklamaların, yani görevini yerine getirmenin, bu işten çıkarma sürecinin nedeni olduğu sonucunu çıkardığını kaydetti.

Cantekin, “Söz konusu basın açıklamalarının ocak ayında okulumuzun işten çıkardığı 13 idari personelin ardından, Kampüs-sen başkanı olarak tepkimizi ve üniversitenin genel gidişatına ilişkin endişelerimizi dile getirdiğimiz açıklamalar olduğunu ifade edebilirim. İlgili haberler hala söz konusu yayın organlarının internet sitelerinden okunabilmektedir” dedi.

“Disiplin süreci oldukça sorunlu yönetildi”

Cantekin şöyle devam etti;

“Söz konusu açıklamalardan dolayı hakkımda açılan disiplin süreci ve sonrasındaki işten çıkarma süreci oldukça sorunlu yönetildi.

İşten çıkarılma sürecimdeki sorunları kısaca yazıyorum. İsteyenlere daha detaylı bilgi verebilirim. En önemli sorun disiplin sürecinde bana ısrarla ilgili basın açıklamalarında bir suç varsa bunun ne olduğunun ifade edilmemiş olmasıydı.

Bu soruyu ilk olarak sorduktan haftalar sonra üç gazete küpürü yollanmış olup başka hiçbir bilgi verilmedi. Suçumun ne olduğunun hala bana ifade edilmediğini söylediğimde ise, savunma hakkı tanınmadan bana disiplin cezası verildi.

“ODTÜ’nün kurumsal kimliğine de büyük zarar verdi”

Bu koşullarda hem suçumu bilme, hem de savunma hakkımın elimden alındığını düşünüyorum.
Bu koşullar altında hakkımda açılan soruşturmanın, verilen cezanın ve sonrasındaki işten atılma sürecinin üniversitemiz açısından son derece vahim olduğuna inanıyorum.

Bu cezanın KKTC’de anayasal bir hak olan örgütlenme hakkına karşı bir saldırı olduğunun açık olduğunu düşünüyorum. Ancak bunun yanısıra üniversite yönetimi bana bu cezayı verirken ve sonrasında cezayı neden göstererek işten çıkarırken, ODTÜ’nün kurumsal kimliğine de büyük zarar verdi.

Keşke hiç değilse bu süreç düzgün yönetilseydi diyorum. Çünkü ben olsam da olmasam da ODTÜ’nün saygın bir kurum olarak var olmasını isterim.

Ne yazık ki; benim işten çıkarılma sürecim, okulun rektörün kişisel insiyatifi ile, kurumsal süreçleri en iyi ihtimalle yarım yamalak işleterek insanları işten çıkarabildiği bir üniversite olma yolunda gittiğimizi gösteriyor.

“ODTÜ’nün bu şekilde; öğrencileri çekebilen bir üniversite ve kampüs olması mümkün değil”

Hakkımda verilen kararla ilgili cuma günü itibari ile mahkeme sürecini başlattığımı belirtmek istiyorum. Bu pazartesi günü ilgili mahkeme benimle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Bu kararın okulumuzun, rektörün kişisel insiyatifi ile, kurumsal süreçleri en iyi ihtimalle yarım yamalak işleterek insanları işten çıkarabildiği bir üniversite olma yolundan dönmesine ve çalışanlarına daha fazla değer veren bir ODTÜ’nün kurulmasına vesile olmasını diliyorum, çünkü başka bir yolla üniversitemizin ve kampüsümüzün saygın ve kurumsal, iyi öğretim üyesi ve öğrencileri çekebilen bir üniversite ve kampüs olması mümkün değil”









Başa dön tuşu