Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi, Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarına ve Meclis‘te yasa değişikliği yapılmasının gündeme gelmesine rağmen, vicdani ret açıklayan aktivistlerin yargılanmasının sürdüğüne vurgu yaptı
“Mustafa Hürben cezaevine gönderilecek”
Yazlı açıklama yapan inisiyatif, Kıbrıs’ın kuzeyinde Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarında vicdani ret hakkının açıkça tanınmasına, çeşitli siyasi parti ve örgütün birçok açıklamasında vicdani ret hakkının tanınması çağrı yapılmasına ve Meclis‘te bu yönde yasa değişikliklerinin konuşulmasına rağmen Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi aktivistlerinin yargılanmasının sürdüğü kaydedildi.
Açıklamada, “Böylesi koşullarda, 18 Ocak 2024 tarihinde yeniden, bir kez daha sonu cezaevinde bitme olasılığı çok çok yüksek olan, hatta kesin diyebileceğimiz vicdani retçi Mustafa Hürben’in Askeri Mahkemede yargılanmasına devam edilecek” denildi.
“Hasan Rahvancıoğlu da vicdani reddini açıkladı”
Açıklama şöyle devam etti;
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak, tüm anti-militaristleri ve barış aktivistlerini o tarihi kadar gerçekleştireceğimiz tüm eylemlere katılmaya çağırırız.
Bu çerçevede 29 Aralık Cuma günü saat 12:00’da Büyük Han’da yurt ödevimiz dünyada barış, vicdani ret hakkımız demeyi her dilde konuşma, sanat ile savaşa karşı olduğumuzu, vicdani retçilerle dayanıştığımızı ortaya koymak için birçok örgüt aktivist katılımı buluştuk.
Etkinlikte söz alan Hasan Rahvancıoğlu da vicdani reddini açıklayarak, bir insanı öldürmenin veya öldürmek için eğitilmenin herhangi bir fayda sağlayacağını düşünmediğini vurguladı. Etkinlikte konuşma yapan Filistinli aktivist Jassi de vicdani retçi Mustafa Hürbeni desteklediği söyledi.
“Herkes için barış, özgürlük ve insanca bir yaşam”
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi Sözcüsü Murat Kanatlı, vicdani retçi Mustafa Hürben için tekrar sokakta olduklarını belirtti. Kanatlı şöyle devam etti:
“İsrail’deki vicdani retçi örgütler Mesarvot ve Refuser Solidarity Netwok’ün, savaşın en başından bugüne vurguladığı gibi ‘Herkes için barış, özgürlük ve insanca bir yaşamı garanti altına alacak bir çözüm için’ ateşkes çağrısında bulunuyoruz.
26 Aralık’ta Gazze savaşının ilk vicdani retçisi olan 18 yaşındaki İsrailli Tal Mitnick‘e 30 gün hapis cezası verildi. Mitnick, teslim olurken yaptığı açıklamada ‘Şiddet ve savaş, hükümete desteği artırmanın ve eleştiriyi susturmanın bir başka yolu’ dedi.
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak Tal Mitnick başta olmak üzere İsrail’deki vicdani retçi örgütler dayanışmamızı yeniden ortaya koyarız…”
Kanatlı daha sonra da, Avrupa Vicdani Ret Bürosu’nun (EBCO), vicdani retçi Mustafa Hürben’in yargılanmasını kınadığını da belirterek, EBCO temsilcisi Derek Brett’in 18 Ocak tarihindeki duruşmaya uluslararası gözlemci olarak katılacağını belirtti ve EBCO’nun açıklaması okudu.
Daha sonra Hasan Rahvancıoğlu kısa bir müzik dinletisi sundu.
Hasan Rahvancıoğlu vicdani ret açıklaması:
“Öncelikle herkese merhaba. Çok uzatmadan neden burda olduğumu söylemek isterim. Ben bir insanı öldürmenin veya öldürmek için eğitilmesinin herhangi bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.
Ve bu sebepten vicdanım için insanlığım için bunu reddediyorum. Barış denilen şeyin özgür iradeye bağlı olduğunu savunmaktayım. Özgür bir insan olarak da vicdani reddimi huzurunuzda açıklıyorum”
Filistinli aktivist Jassi’nin açıklaması
“Merhaba, adım Jassi. Bugün burada, Kıbrıs’ta devam eden militarizasyona karşı kalıcı bir değişim yaratma girişiminde bulunan Mustafa Hürben ile dayanışma içinde bulunuyorum. Kudüs’te büyüyen bir Filistinli olarak, askerileştirilmiş ve bölünmüş bir nüfusun etkilerinin çok iyi farkındayım.
Bazıları bunun güvenlik ve emniyet yarattığını düşünebilir, ancak Filistin’de ve dünyadaki diğer askeri diktatörlüklerde ve tarih boyunca gördüğümüz gibi… silahlar güvenliğe değil, daha fazla şiddete yol açar. Kıbrıs sorunuyla Filistin sorunu arasında pek çok benzerlik var. En belirgin benzerlik, her iki yerdeki İngiliz sömürgeciliğinin ortak geçmişidir.
“Büyük Britanya” silahları ve ordusuyla bu topraklara geldi ve kitlesel nüfus kontrolü elde etmek için silah ve yanlış bilgiyi kullanarak saldırgan bir toplumun emsalini oluşturdu. Bu toprakları terk ettikten sonra yerli halklar acı çekerken, onlar yarattıkları bölünmeden yararlanmaya devam ediyorlar. Askeri güçlerin yarattığı kaos askeri güçle çözülmeyecektir. Toplumlarımızda kalıcı bir evrimsel etki yaratmak için şiddet yerine eğitim ve diyalog konusunda ısrarcı olmalıyız.
Hem Kıbrıs’ta hem de Filistin’de halkın erişimine açık hiçbir eğitim kurumunun bulunmadığını görmek üzücü. Yüksek öğrenime erişmek isteyen herkesin bunu maddi olarak kendisi karşılayabilmesi gerekiyor. Ancak Kıbrıs’ta eğitime erişim konusunda desteklenmeyen aynı kişilerden, kendi iradeleri dışında askere gitmeleri ve Kıbrıs’ın militarizasyonuna katkıda bulunmaları isteniyor.
Herhangi bir hükümetin rolü ve sorumlulukları nelerdir? Kendi vatandaşlarını korumak, yükseltmek ve geçindirmek değil mi? Halkın iradesini temsil etmek değil mi? Temsil ettiğini iddia ettiği vatandaşlarının bakış açısını, arzularını ve çıkarlarını yansıtmanın hükümetin sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Ayrıca vatandaşlarının tüm ihtiyaç ve haklarına erişimini sağlamalıdır.
Askerden arındırma, dünyanın dört bir yanındaki insanların, insan onurunu, ahlakını ve uzun ömürlülüğünü korumak için bunun gerekli olduğunu fark ederek uyandığını gördüğümüz bir süreçtir. Kıbrıs, kendileri, çocukları ve kolektif gelecekleri için hangi geleceğe katkıda bulunmak istediklerini anlatırken vatandaşlarını dinleme ve seslerini yükseltme şansına sahiptir.
Hükümetin bu seslere kulak vereceğini ve bu seslerin hafife alınmaması gerektiğini kabul edeceğini umuyorum ve ısrar ediyorum. Teşekkür ederim”