
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, çözüm ve barışın gelmesini isteyen insanların yapması gerekenin örgütlenip, günlük yaşamdaki sorunların çözülmesi için mücadele ortaya koyması olduğunu söyledi
Ersoy: Türkiye halklarının yanındayız
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Kuzey Kıbrıs TV’de Ahmet Kaptan’ın programına konuk olarak gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Ersoy, Türkiye’de yaşanan olaylara ilgili açıklamada bulunarak, Ekrem İmamoğlu’nun “sahte” diploma sürecinden bahsetti.
Konunun, İmamoğlu veya hukuk ile ilgili olmadığını, siyasal olduğunun altını çizen Ersoy, Erdoğan’ın o koltukta kalmak için en büyük rakibini ekarte ettiğini ve herkesin tutuklandığı bir korku iklimi yarattığını aktardı, Bağımsızlık Yolu olarak kendi geleceği için direnen Türkiye halklarının yanında olduklarını ekledi.
“Masaların üstünde baskı kurabilmek için sokağı hareketlendirmemiz lazım”
17-18 Mart Cenevre görüşmelerini değerlendiren Ersoy, Ersin Tatar “seçildikten” sonraki ilk Cenevre görüşmelerinden bu yana 4 yıllık bir boşluk olduğunu belirtti, görüşmelerden herhangi bir beklentileri olmadığını, bu yüzden sonucun da şaşırtmadığını söyledi.
Ersoy, görüşmelerin ortamı sıcak tutmak ve “görüşüyoruz” demek için yapıldığını ifade ederek, yaşanan bütün olayları küresel siyasetteki sismik sarsıntılardan ayrı düşünmediklerini söyledi.
Ersoy, “Cenevre’ye gittiklerinde, senin, benim sorunumu çözmek için gitmediler. Bölgelerin kendi çıkarına olan arka kapı diplomasisi var. Değişen dünya konjonktüründe doğrudan bir hamle yapmadıkları için herkes birbirini yokluyor” dedi.
Çözüm ve barışın gelmesini isteyen insanların yapması gerekenin ise örgütlenip, günlük yaşamdaki sorunların çözülmesi için mücadele ortaya koyması ve bu şekilde ‘o’ masaya etki koyulabileceğini ifade eden Ersoy, “kaderimizi sadece görüşme masalarına bırakabileceğimiz bir durum yok. Masaların üstünde baskı kurabilmek için sokağı hareketlendirmemiz lazım” şeklinde konuştu. Mücadelenin özel sektörde sendikalaşma, kamusal eğitim ve sağlık hakkından başladığını belirtti.
Ersoy, görüşme masasında, Kıbrıslı Türklerin temsil edilmediği gibi Kıbrıslı Elenlerin de temsil edilmediğine dikkat çekerek “iki taraf da mevcut statükonun devam etmesinden çok memnun” dedi.
Akıncı zamanında, Kıbrıslı Elenlerin çözüm istemeyen taraf olarak sıkışıp kaldığını hatırlatan Ersoy, Tatar seçildikten sonra Anastasiadis’in rahatladığını, Hristodulis’in ise rahat rahat federasyon savunduğu söyledi. Ersoy, “iki devletçilik meselesini takiyecilik olarak görüyoruz, buyurun tanıtın, 5 senedir hiçbir şey yapılmadı” dedi.
“Çocuklar siyasal islamın kendi ajandası için bir propaganda objesine dönüştürüldü”
Son günlerin gündemi haline gelen “okullarda başörtüsü” konusuyla ilgili açıklamada bulunan Ersoy, “çocuklar siyasal İslam’ın kendi ajandası için bir propaganda objesine dönüştürülmüş durumda” şeklinde konuştu. İlk günden beri, konunun kendisinin bir çocuk istismarı olduğunu, konunun hayat bulma şeklinin de bir çocuk istismarına dönüştüğüne dikkat çeken Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak laik görüşleri çerçevesinde inanç özgürlüğüne dayalı görüşlerini ortaya koyduklarını söyledi.
Bu konu ortaya çıktığından beri yasanın çıkması için özgürlük başta olmak üzere ortaya birçok neden sunulduğunu fakat, hepsine “geçit yok” cevabının verildiğini hatırlatan Ersoy, okulların kendi amacına hizmet ettiği bir kılık kıyafet kuralı olduğunu, herhangi bir dini sembolle veya terlik ile okula gelinemeyeceğini söyledi. Ersoy, 15 yaşına kadar zorunlu eğitim aslında çocukların özgürleşmesi için konulduğunu örnek vererek özgürlüğün ne anlama geldiğini aktardı.
“Yasaklar özgürleştirici olabiliyor. Tekil olarak özgürlüğü düşünemeyiz. Toplumca özgürleşebildiğimiz oranda bireyler de özgürleşebilir. Özgürlüğün yanına eşitliği de koymamız gerek” dedi.
Ersoy, özgürlüğü konuşurken eşitliğin konuşulmadığına değinerek “neden özgürlükten bahsedenler zorunlu din derslerinin kaldırılmasından bahsetmiyorlar?” sorusunu yöneltti. Ersoy, istenilen şeyin özgürlük değil ayrıcalık olduğunu belirterek ayrıcalık söz konusu olduğunda eşitliğin de ortadan kalktığını söyledi.
Çocukların bilimsel, laik, kamusal eğitim almalarının ve bunun sadece öğlene kadar yapılan derslerle değil, kamusal eğitim merkezleri, spor merkezlerine ihtiyacı olduğunu ifade eden Ersoy, artık toplumsal alanların da eskisi kadar güvenli olmadığını dile getirdi. Çocukların güvenli kamusal alanlarda vakit geçirebileceği alanlara da ihtiyaç olduğunu söyledi. Ersoy, “gericiliğin gelişebileceği ekonomik koşullara karşı mücadeleyi ve taleplerimizi yükseltmemiz gerekiyor” dedi.
Din işlerine milyonlarca lira aktarılırken sosyal hizmetler dairesindeki yetersizliklerden de bahseden Ersoy, bütün çcoukların devletin sorumluluğunda olduğunun altını çizdi. 11 yaşındaki çocukların bu tüzükle birlikte başının örtülmesinin kabul edilmez olduğunu vurguladı. “Bizim sosyal devlete, kamucu yapıya ihtiyacımız var” dedi.
“Baraj sistemi, demokratik temsiliyet olarak yanlış bir sistem”
Ersoy, Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nda yapılmaya çalışılan karma oyun kaldırılmasıyla ilgili “karma oy kaldırılmak isteniyorsa biz buna prensip olarak karşı değiliz. Parti programına direkt oy verilmek isteniyorsa burada bir sıkıntı yok” ifadelerini kullandı. Ersoy, bağımsızlar nasıl seçilecek sorusunu yönelterek konuşmasına şu şekilde devam etti, “partilere vurduğumuz mühür 50 sayılıyorsa, bağımsız adaya vurulan da aynı sayılmalı. Bağımsız olarak seçilme hakkı olan insanların haklarının gasp edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Baraj sistemini de demokratik temsiliyet olarak yanlış bir sistem olduğunu dile getiren Ersoy, karmanın kaldırılması meselesinde görülenin “karmalardan kurtulalım ve mühürle halledelim” noktası olduğunu ve bunu aceleci bir şekilde yapıldığını kaydetti.
“Master ulaşım planına ihtiyacımız var”
Son olarak, artan trafik kazalarının nedenlerinden bahseden Ersoy, aydınlatma eksikliği, artan arabalar, yolların trafik güvenliğine uygun şekilde tasarlanmaması, kamusal toplu taşımanın olmaması gibi etkenleri sıraladı. Ersoy, trafik kazalarının oluşmasına neden olan bu kadar etken varken, hükümetin sadece cezaları artıralım noktasıyla ilgilendiğine dikkat çekti.
Cezaların artırılmasının kazaları engellemediğini ifade eden Ersoy, kamusal toplu taşımaya, yolların bakım ve güvenliğine yatırım yapılması gerek dedi. Tercihin, kamusal toplu taşıma olmaması, ulaşımın özel ellere bırakılması şeklinde olduğunu vurgulayan Ersoy, akaryakıt ithalatçıları gibi mevcut durumdan çıkar sağlayanlar olduğunu söyledi.
Kazançlı çıkanlara dokunarak ve hafif raylı sistem, deniz ulaşımı gibi kamusal toplu taşımaya geçerek bu durumdan çıkılabileceğini aktaran Ersoy, “bizim master ulaşım planına ihtiyacımız var” ifadelerini kullanarak, 2 sene önce bir sürü yolsuzluğa karıştığı iddia edilen Düzce Belediyesi ile Erhan Arıklı’nın protokol imzaladığını hatırlattı.