DünyaGüncelInstagramKültür&SanatManşetSiyasetYaşam

Rufo: Gramsci siyasetin nasıl işlediğini; entelektüeller, kurumlar gibi çeşitli bileşenler arasındaki ilişkiyi gösteren bir şema sunuyor






ABD’nin en etkili muhafazakar kalemleri İtalya’nın ünlü komünist düşünürü Gramsci’nin yazdıklarından ilham alıyor. Trump’ın üniversitelere açtığı savaşın göbeğinde de onun fikirleri var. Wall Street Journal’den Kevin T. Dugan, bunun nedenini yazdı…

Rufo: Gramsci siyasetin nasıl işlediğini; entelektüeller, kurumlar, yasalar, kültür gibi çeşitli bileşenler arasındaki ilişkiyi gösteren bir şema sunuyor

Christopher Rufo belki de ABD’deki en etkili muhafazakâr aktivist. Geçtiğimiz yıl Harvard Üniversitesi’nin Claudine Gay’i rektörlükten alması için baskı yapan kampanyaya liderlik etti. Yükseköğretimde eleştirel ırk teorisi ve DEI’ye karşı yürüttüğü kampanyalar, Başkan Trump’ın Harvard gibi seçkin üniversitelere yönelik agresif politikalarını şekillendirdi.

Son bir yıldır Rufo, “Yeni sağ için bir manifesto” olarak nitelediği “Rejim nasıl yönetir” isimli bir kitap üzerinde çalışıyor. Kitabın merkezinde, ona ilham veren şaşırtıcı bir isim var: İtalyan Komünist düşünür Antonio Gramsci. Manhattan Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Rufo, “Gramsci bir anlamda siyasetin nasıl işlediğini ve entelektüeller, kurumlar, yasalar, kültür, folklor gibi çeşitli bileşenler arasındaki ilişkiyi gösteren bir şema sunuyor” dedi.

Gramsci 1937’de öldü, ancak bugünkü kültür savaşlarının vaftiz babası olarak görülebilir. Faşist diktatör Benito Mussolini’nin en dişli muhaliflerinden olan Gramsci, hayatının son 10 yılının büyük bölümünü geçirdiği hapishanede oldukça etkili bir düşünce stili değiştirdi. Kendisi sınıf mücadelesinin merkezine ekonomi yerine kültürü koyuyordu.

“Gramsci, İtalyan işçi sınıfının neden bu kadar büyük bir kısmının Mussolini’nin aşırı sağcı Faşist partisini desteklediğini sorguladı”

Gramsci “Hapishane Defterleri”nde, Marksist ekonomi teorisinin öngördüğünün tam tersine, İtalyan işçi sınıfının neden bu kadar büyük bir kısmının Mussolini’nin aşırı sağcı Faşist partisini desteklediğini sorguladı. Cevabı “kültürel hegemonya” olarak adlandırdığı, sıradan insanları aksi takdirde desteklemeyecekleri fikir ve politikaları benimsemeye ikna eden bir güçte buldu.

Aşırı sağcı yazarların kitaplarını yayınlayan Passage Press’in kurucusu ve genel yayın yönetmeni Jonathan Keeperman, Gramsci’nin “entelektüel ve ahlaki meşruiyetin kültürel pratikler aracılığıyla nasıl korunduğu ve uygulandığı hakkında düşünmek için bir yol sunduğunu ve bunun yararlı olduğunu” söyledi.

Gramsci kültürü şekillendirmekte özellikle üniversitelerin oynadığı rolü vurguluyordu. Rufo’ya göre bu durum onu, “eleştirel ırk teorisine, trans ideolojiye, ele geçirilmiş yüksek öğretim kurumlarına ve DEI’ye karşı mücadelelerinde” Amerikalı muhafazakârlar için bir model haline getiriyor.

Sağın, solun kültürel hegemonyası olarak gördüğü şeye karşı verdiği mücadele, Başkan Trump’ın eğitim politikasının giderek daha fazla merkezinde yer almaya başladı. İlk Trump yönetimi sırasında Eğitim Bakanı Betsy DeVos, sözleşmeli okulları desteklemek ve kar amacı güden üniversitelere yönelik soruşturmaları geri çevirmek gibi daha az ideolojik konulara odaklandı.

Şimdi ise halefi Linda McMahon, Eğitim Bakanlığı’nın içini boşaltıyor, çalışanlarının yarısını işten çıkarıyor ve kapatılmasını emrediyor. Üniversiteler, devlet fonlarının kesilmesi korkusuyla DEI girişimlerini web sitelerinden kaldırdılar. Filistin yanlısı protestoların merkez üssü olan Columbia Üniversitesi 400 milyon dolarlık federal fondan mahrum bırakıldı ve Orta Doğu Çalışmaları bölümünü akademik kayyuma devretmeyi kabul etti. Yaklaşık 60 okul daha benzer tehditlerle karşı karşıya.

“Beyaz Saray’ın gündemi üniversitelerle sınırlı değil”

Beyaz Saray’ın gündemi üniversitelerle sınırlı değil. Yönetim, Kongre’den, yönetimin fazla liberal bulduğu haber kuruluşları olan PBS ve NPR’yi finanse eden Kamu Yayıncılığı Kurumu’nun fonlarının iptal edilmesini de istedi. Benzer şekilde Gramsci de kendi dönemindeki İtalyan gazetecileri, Mussolini ve Roma Katolik Kilisesi’nin sözcüsü diye eleştirmişti.

Gramsci’nin siyasi dünyası ile bizimki arasında açık benzerlikler var. Gramsci 1920’lerde ve 30’larda yazarken, muazzam teknolojik, siyasi ve kültürel değişimler dünyanın dört bir yanındaki hükümetleri istikrarsızlaştırıyor ve küresel güç dengesini değişime sürüklüyordu. Gramsci, “interregnum” olarak adlandırdığı dönemi için “Eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor” diye yazmıştı. Yine İtalya’dan Giorgia Meloni, Fransa’dan Marine Le Pen ve Brezilya’dan Jair Bolsonaro gibi sağcı figürlerin hepsi Gramsci’nin etkisine atıfta bulundu.

Arjantin’in sağcı ve özgürlükçü başkanı Javier Milei, 2023 yılında Tucker Carlson’a verdiği bir röportajda “her gün bir kültür savaşı yürütmek” zorunda olduğunu çünkü solcu rakiplerinin “devletin içine girip Gramsci’nin tekniklerini uygulamakta bir sakınca görmediğini” söyledi: Sanatçıları baştan çıkarmak, kültürü baştan çıkarmak, medyayı baştan çıkarmak ya da eğitim içeriğine müdahale etmek.

ABD’de İtalyan düşünürün etkisi daha yavaş arttı. Gramsci’nin adı, 1990’larda Pat Buchanan’ın Cumhuriyetçi başkanlık tekliflerini etkileyen paleo-muhafazakâr düşünürler Paul Gottfried, Thomas Fleming ve Sam Francis’in yazılarında geçiyor. Gramsci’nin Trump öncesi dönemdeki en büyük savunucularından biri, onun “siyaset kültürün alt akıntısıdır” aksiyomunu alıntılayan Breitbart News’in kurucusu Andrew Breitbart’tı.

“Bu savaş kitaplarla, filmlerle, oyunlarla ve şiirlerle yapılıyor. Bu hala vahşi bir savaş!”

Daha yakın zamanlarda, Başkan Yardımcısı JD Vance’i etkileyen Curtis Yarvin gibi aşırı sağcı yazarlar, bir kültür savaşı yoluyla iktidarın nasıl ele geçirileceğinden bahsettiler. Yarvin 2022’de “Bu savaş bombalar ve mermilerle, hatta yasalar ve yargıçlarla yapılmıyor” diye yazdı: “Bu savaş kitaplarla, filmlerle, oyunlarla ve şiirlerle yapılıyor. Bu hala vahşi bir savaş!”

Mart ayında yazıları ve muhafazakâr fikirler üzerindeki etkisi nedeniyle Bradley Ödülü’nü kazanan Rufo için bu strateji şimdiden birkaç başarı sağladı ve bunu sürdürmeyi planlıyor. “Son beş yılda yaptığım çalışmaların genel yaklaşımı haklı çıkardığını ve siyasi sağın ve Trump yönetiminin baskın yaklaşımı haline geldiğini düşünüyorum” dedi.

Rufo, “Sağın bir Gramsci’ye ihtiyacı var. Benim kendi hedefim benzer bir kapasitede faaliyet göstermek, yeni sağ politikalar için bir mimar olmak” diye devam etti.

Gazete Oksijen













Başa dön tuşu