Kıbrıslıtürkün çözüm ve barışla imtihanı…
Bu haftadan itibaren ara ara yurdum insanının çeşitli konulardaki ortak tutum ve davranışlarını, kimi ilkeli, kimi oldukça çıkarcı, kimi adaletli, kimi avantacı, kendine has uygulamalarını, kendi hali pürmelalimizi yani “Kıbrıslıtürkün İmtihanı“nı yazacağım yazılarımda.
Neler yok ki bu seride?
Düğün ile imtihan, boşanma ile imtihan, villa ile, apartman ile hatta çocuklara isim koyma ile imtihanımız.
Başlangıç olarak ise damarlarımıza, iliklerimize işlemiş olan, neredeyse tümümüzün içine doğduğu konuyu; Kıbrıslı Türkün “çözüm ve barışla” imtihanını yazacağım.
Bu arada, Kıbrıs sorununa yaşım tabii ki yetmez ama Haziran 1968 senesinde Rauf R. Denktaş ve Galafkos Clerides arasında Beyrut’ta başlayan toplumlar arası görüşmelerle yaşıtım. Tahminim beni ve benden sonraki birkaç jenerasyonu da yutar bu sorun.
***
Gelelim Kıbrıslıtürkün çözüm ve barışla olan imtihanındaki genel davranış başlıklarına;
• HER DAİM İÇERİDEN İSTİHBARATI OLANLAR:
Bu gruptakiler görüşmelerle alakalı her konuyu bildiklerini iddia ederler.
“Eyi yerden duydum” veya “Kaynımın görümcesinin baldızı” sarayda işler, o söyledi diye konuya girerler, dönemine göre, Akıncı’nın, Eroğlu’nun bile bilemeyeceği detayları çatır çatır anlatırlar.
Tatar’ın detaylarını anlatamazlar çünkü o görüşme yapma yerine börtü böcek resmi atar ve pokerize oynanan gaveleri gezer.
Bu ekibin haklı çıktığı tek nokta ise bazen de görüşmelerin sonuçsuz kalacağını iddia etmeleridir. En büyük ikna etme yöntemleri ise tükürükle, “aha bura yazdım” diyerek masayı mundar etmeleridir.
• ‘BİZ BÖYLE EYİYİK’ÇİLER:
Bu gruptakiler asla bir değişime gelemezler.
Bunların oturma odalarındaki koltuklar bile aynen evlendikleri günkü gibidir, bir milim bile değişemez eşyaların yeri. Değişirse kendilerini çok güvensiz hissederler.
Trafikte en soldan yavaş seyrederler ve hep ayni markete giderler. Durum böyle iken tepeden tırnağa her şeyin değişeceği bir anlaşma olmasını bırakın konuşulmasını bile istemeleri beklenemez.
“Herkeş gendi yerinde galsın, biz böyle eyiyik” tek argümanlarıdır.
• İÇTEN İÇE ÇÖZÜLMEMESİNİ İSTEYENLER:
Hiçbir art niyetleri yoktur.
Tek korkuları olası bir çözümde konuşacak konularının kalmaması tehlikesidir. Halbuki şimdi sıkıntılı bir sessizlik oldu mu “Eee görüşmeler başlayıyormuş gene ha?” diye bazmo atarak konuya girmek ve kendini ortama kabul ettirmek ne kadar da kolaydır?
Bu sorunun ortadan kalktığını hayal bile etmek istemezler.
İşin yoksa gündemi takip et, sanattan kültürden konuş, anlamadığıkları, bilmedikleri konular, zor, gerçekten çok zor.
• HER DAİM POZİTİF OLANLAR:
Bu gruptakilerin anahtar cümlesi “Bu defa bitti bu iş”tir. Genellikle son iki ayrıntıya kalınır. Kafalarında çoktan Maraşı yıkıp yeniden inşa etmeye başlamış, çözüm için gerekli finansmanı sağlamış ve yeni haritanın detaylarını anlatmaya başlamışlardır.
Defalarca yaşanmış hayal kırıklıkları karşısında da en büyük depresyonu bu ekip yaşamasına rağmen 15 günde kendilerine gelir ve yeni senaryolar üzerinde çalışmaya başlarlar.
• YILGINLAR/UMUTSUZLAR:
Ne yazık ki bu güne kadar hep de haklı çıkmışlardır. “Bir halt olmaaaz” ya da “Amerika isdemez ki olsun annaşma” klişe sözcükleridir. Olayı mangalla ilişkilendirenleri de bulunur. “Yak gardaccığım mangalı da kime neee?” gibi felsefik bir cümle karşısında da bir şey söyleyemez ki insan!
• BİTTİK MAHVOLDUKÇULAR:
En yaygaracı bunlardır; ya en güzel Rum mallarında otururlar ve karşılığı da yoktur veya düşük fiyata yüzlerce dönüm arazi kapatmışlardır. Çok üstlerine gidilirse yüzlerinde tikler oluşur, görüşmeler ciddiye girerse anti depresan kullanmaya başlarlar.
Yoğun gündemden dolayı, halen pek çoğu eczacı kuyruğundadır. Anlamlı olduğunu zannettikleri ağdalı cümlelerle bir çözümün ne kadar yıkım getireceğini anlatırken içlerinden “Malcıklarım da malcıklarım” diye ağlarlar.
• OKUMADAN EVET / OKUMADAN HAYIRCILAR:
Aralarında pek çok da siyasetçi bulunur, özellikle hayır cephesinde. Evetçiler “her daim pozitif olanlar” grubundan olabildikleri gibi “bundan fenası olabilemez” diyerek yarınki referanduma dünden evet demişlerdir.
Hayırcıların ise muhtelif gaileleri vardır. Başlıcaları, güneydekine karşı tutulan 8 kat mal, ganimet, avanta vs. vs.
***
Madem konu Kıbrıs meselesi, yazıyı bilindik fıkranın uyarlamasıyla bitirelim:
Biden, Putin, Tatar ve Hristodulis Tanrı’nın huzuruna çıkarlar. Hepsi tanrıya merak ettikleri bir konuyu soracak, o da onlara ne zaman gerçekleşeceğini söyleyecektir.
İlk önce Biden sorar:
“Amerika ne zaman her yönden tam olarak dünyanın hakimi olacak?” der.
Tanrı da:
“50 yıl sonra” der.
Biden iki gözü iki çeşme ağlamaya başlar:
“Vay ben göremeyeceğim, vay ben göremeyeceğim”
Putin sorar:
“Rusya ne zaman dünyanın hakimi olacak”?
Tanrı cevap verir:
– 150 yıl sonra.
Putin de başlar ağlamaya:
“Vay ben göremeyeceğim, vay ben göremeyeceğim”
Tatar ve Hristodulis birlikte sorarlar:
Kıbrıs meselesi ne zaman çözülecek?
Bu sefer Tanrı hüngür hüngür ağlamaya başlar:
“Vay ben göremeyeceğim, vay ben göremeyeceğim!”