Bağımsızlık Yolu Parti Meclis Üyesi Cansu N. Nazlı, Ceza Yasası‘nda yapılacak bir tadilatla gerek zem ve kadihin gerekse Cumhurbaşkanına hakaretin suç olmaktan çıkarılması gerektiğinden bahsederek, Cumhurbaşkanın da tıpkı sıradan bir vatandaş gibi kendisinin şöhretini zedeleyici olduğunu düşündüğü beyanı hukuk davası yoluyla mahkemeye taşıması gerektiğini söyledi
Nazlı: Dava konusu bir yazı, fikir olmasına rağmen Savcılık ağır cezada yargılama yapılması yönünde tavır takındı
Yeniçağ Web TV’de, İsmet Özgüren’in sorularını yanıtlayan Nazlı, Savcılığın Ali Kişmir davasının ağır cezaya havale edilmesi için duruşma yapılması tavrında olduğunu söyleyerek, ilk celsenin ertelenmesinin beklenen bir şey olduğunu belirtti.
Afrika Gazetesi saldırganlarının ağır ceza gerektiren suçlardan itham edilmişken, üstelik orada fiziki şiddet uygulanmışken Savcılığın Ceza Mahkemesinde yani alt mahkemede yargılama yapılması yönünde tavır aldığını hatırlatan Nazlı, “Burada dava konusu bir yazı, fikir olmasına rağmen Savcılık ağır cezada yargılama yapılması yönünde tavır takındı” dedi.
“Cumhurbaşkanına hakaret suç olmaktan çıkarılmalı”
Nazlı, Ceza Yasasında yapılacak bir tadilatla gerek zem ve kadihin gerekse Cumhurbaşkanına hakaretin suç olmaktan çıkarılması gerektiğinden bahsederek, Cumhurbaşkanın da tıpkı sıradan bir vatandaş gibi kendisinin şöhretini zedeleyici olduğunu düşündüğü beyanı hukuk davası yoluyla mahkemeye taşıması gerektiğini söyledi.
Belli makamları tutan, toplum önünde olan insanların eleştiriye daha açık ve esnek olması yönünde Yüksek Mahkeme kararları ve AİHM içtihatları olduğunu belirten Nazlı, Cumhurbaşkanına hakaretin ağır bir suç kabul edilmesinin ifade özgürlüğüne ilişkin bu hukuk prensiplerinin tam tersi yönünde düzenlemeler olduğunu, bu sebeple bu suçun yasadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.
“Otosansür dolaylı olarak ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğinin göstergesidir”
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin yasa değişikliği önerilerinden olan Ali Kişmir’in yargılandığı maddenin kaldırılması yasa değişikliğini desteklediklerini dile getiren Nazlı, “Bu konunun gündemden düşürülmemesi ve bu değişikliğin geçmesi talebini yükseltmemiz gerekiyor” dedi.
Nazlı, davanın toplumsal olarak herkesi ilgilendirmesi dışında gazetecilerle ilgili boyutuna değinerek gazetecilere bu şekilde davalar getirildiğini gören basın emekçilerinin kendilerine otosansür uyguladığına dikkat çekti.
Otosansürü buz dağının görünmeyen kısmı olarak değerlendiren Nazlı, “Otosansür dolaylı olarak ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğinin göstergesidir” dedi.
“Soyut düşünme becerisi olmayan yaşta çocukların dini eğitime tabi tutulması çocuk istismarıdır”
Nazlı, ders kitaplarının içeriğinin değiştirilmesinin pedagojik olarak ve çağdaş, demokratik, bilimsel, laik eğitim ilkelerince kabul edilemez olduğunu ifade ederek yapılan müdahalenin AKP hükümetinin etkisiyle sunni islamlaştırma politikalarının sonucu olduğunu söyledi.
Soyut düşünme becerisi olmayan yaşta çocukların dini bir eğitime tabi tutulması bir çocuk istismarıdır diyen Nazlı, ülkede yaşayan bütün çocuklardan sosyal hizmetler sorumludur dedi.
“Camiye mi ihtiyacımız var sığınma evine mi?”
Gönyeli’nin bir süredir tarikat evlerinin bulunduğu bir yer haline geldiğini dile getiren Nazlı, Gönyeli’de yeni yapılacak olan camiyi de hatırlattı.
Nazlı, Alayköy- Gönyeli Belediyesi sınırlarında son on yılda on tane kadın cinayeti işlendiğine dikkat çekerek “Camiye mi ihtiyacımız var sığınma evine mi?” diye sordu.
İzinli veya izinsiz kuran kursları, okul kitaplarının içeriğinin değiştirilmesi, tarikat evleri ve orada yaşananları bir bütün şeklinde değerlendiren Nazlı, ‘Polis bu yasa dışı faaliyetler için ne yaptı?’ sorusunu yöneltti.
“Devlet Sosyal Hizmetler’e yeterli bütçeyi ayırmıyor”
Nazlı, devletin bütçesinde Evkaf ve Vakıflar Daire’sinin ek bütçesi milyonlar tutarken Sosyal Hizmetler bütçesinin çok dar olduğunu belirterek sosyal hizmetlerle ilgili personel eksikliği ve alt yapı sorunu olduğunu ekledi.
Mesai saatleri dışında ülkemizde yaşanan şiddet vakalarına vardiyalı sistemle çalışıp, gidip müdahalede bulunabilecek bir alt yapının olmamasına dikkat çeken Nazlı, devlet gerekli bütçeyi, alt yapıyı ve personeli sağlamazsa nasıl mücadele edeceğiz ifadesini kullandı.
“Çocuk İzlem Merkezleri kurularak bütün çocuklar kayıt altına alınmalı”
Çocuk İzlem Merkezleri’nin önemine dikkat çeken Nazlı, bu ülkede yaşayan bütün çocukların nerede okuduğunun, ne yaptığının ve okula gidip gitmediğinin devlette kayıtlı tutulması gerektiğini vurguladı.
Nazlı, tam gün eğitime geçilmesiyle tekrardan gündeme gelen, çocukların aç okula gitmesi üzerine, devletin çocuklara yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi için destek olması gerektiğini söyledi.
Tam gün eğitime geçilsin veya geçilmesin devletin bu desteği sağlaması gerektiğini söyleyen Nazlı, herkese, bütçeyle ilgili meclis oturumlarında, çocuklarla ilgili beslenme desteği için bütçe ayrılmasının takipçisi olalım çağrısında bulundu.
“Sağlık hizmetleri ve ilaca erişim kamu eliyle yapılmalı”
İlaç dolandırıcılığı sorununun birçok boyutu olduğunu ifade eden Nazlı, sağlık hizmetlerinin ve ilaca erişimin piyasalaştırmasını en temel nedenler olarak aktardı.
Nazlı, “Ücretsiz, kaliteli, kamusal sağlık hizmetinin devlet tarafından verilmesi gereken bir insan hakkı olmasına rağmen devlet hastanelerinde insanlara sağlık hizmetini etkili şekilde verilmediği için, insanların özel hastanelere gitmek zorunda kalması, sigortaların kendi ilaç veren eczanelerinin artık olmayışı, Sosyal Sigortalarda yazılan reçeteleri denetlemek için sadece bir kişinin olması ve devletin doktorunun değil özel hastane doktorunun yazdığı reçetenin sosyal sigortada işlenmesini ilaç sorunun diğer boyutları” dedi.
Sağlık hizmetlerinin ve ilaca erişimin kamusal olarak yapılması gerektiğini savunduklarını söyleyen Nazlı, bu sorunu ancak böyle çözebiliriz dedi.
“Emperyalist örgütlenmelerin çıkarları için müdahalelerini reddetmeliyiz”
Nazlı, ülkemizde barış koşullarının oluşmasını çevremizdeki diğer ülkelerin koşullarından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek hem ülkemizde hem de çevre ülkelerde emperyalist örgütlenmelerin menfaatleri doğrultusunda müdahalelerinin söz konusu olduğunu biliyoruz dedi.
“Doğal gaz çıkarılıp elde edilen gelirle adada barış inşa edilsin” gibi romantik bir düşünceyi gerçekçi bulmadığını ifade eden Nazlı, doğal gaz çıkarılmasını ekolojik olarak ve ilerde adamızı birleştirme yolunda ilerlememiz için reddetmemiz gerektiğine dikkat çekti.