KıbrısKöşe YazarlarımızManşet

“Anayasa’yı oy birliğiyle ihlal edecektik, oy çokluğuyla ihlal ediyoruz, tek fark bu”






Rekabet ederken en riskli şey; gittikçe rakibinize benzemektir.

Eleştirdiğiniz, karşı durduğunuz, muhalefet ettiğiniz konularda karşı tarafla aynı davranışlar içine girmek; rekabeti bitirecek, herkesi ve her kesimi aynılaştıracak sinsi bir düşman gibidir.

Bazen ve aslında genelde farkında olmadan o yola girersiniz.
İki farklı görüşte, iki farklı rakipten ve iki farklı taraftan geriye; iki farklı aynı kişi kalır…

***

25 Aralık’ta yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili tarih belirlenirken de Belediyeler Yasası‘yla ilgili değişiklik yapılırken de belediye sayısı 28’den 18’e düşürülürken de birçok kez Anayasa ve yasalar delindi UBP-DP-YDP Hükümeti tarafından.

Muhalefet her defasında sert tepki gösterdi, hatta sonuncusunda Anayasa Mahkemesi’ne kadar gidildi.

Ancak günün sonunda dün yaşananlardan sonra dönemin Başbakanı Faiz Sucuoğlu‘nun Meclis içi muhalefete söylediği o meşhur sözler akıllara geldi;

“Anayasa’yı oy birliğiyle ihlal edecektik, oy çokluğuyla ihlal ediyoruz, aradaki tek fark bu”

***

Bu sözler Anayasa’ya göre Haziran 2022 tarihinde yapılması gereken yerel seçimlerin hükümet tarafından ertelenmesine yönelik hazırlanan yasa tasarısına karşı çıkan ve hükümeti Anayasa’yı delmekle suçlayan muhalefete karşı; Mart 2022’de Meclis’te Sucuoğlu tarafından sarf edilmişti.

21 ret oyuna karşılık hükümetin 27 kabul oyuyla yerel seçimler 27 Kasım’a ertelenmişti.

Anayasa Mahkemesi de CTP’nin kararı yargıya taşıması üzerine 7 Eylül’de; “seçimlerin ertelenmesi ve yenisi seçilene kadar mevcut belediye başkanlarının görevlerine devam etmesi kararlarını” Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmişti.

İşte bu karar üzerine 15 Eylül 2022 tarihinde ise; CTP ve UBP’nin beraber sunduğu yasa tasarısı teklifiyle yeni seçim tarihi bu kez 25 Aralık 2022 olarak belirlenmişti.

Yani Sucuoğlu’nun dediği gerçekleşmiş, Anayasa oy çokluğuyla değil oy birliğiyle ihlal edilmişti.

***

Bu bilgiler ışığında dün yaşananlara bakalım;

“Kadın Mücadelesinin” öncü isimlerinden ve aynı zamanda hukukçu olan Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mine Atlı‘nın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla öğrendik ki; UBP ve CTP’nin de dahil olduğu birçok siyasi parti, yerel seçimlerde Belediye Meclis Üyesi adaylığı için sunduğu listelerde yüzde 30’luk cinsiyet kotasını doğru hesaplayamadı ve listeler iptal ile karşı karşıya geldi.

Çok geçmeden Yüksek Seçim Kurulu (YSK) açıklama yaptı ve Lefkoşa’da DP, Beyarmudu’nda CTP ve TDP, Mesarya’da YDP, Lapta-Alsancak-Çamlıbel’de UBP ve DP, Güzelyurt’ta TDP, UBP, DP, CTP ve YDP’nin Meclis Üyesi aday listelerinin, cinsiyet kotasına uygun olmaması nedeniyle iptal edildiğini duyurdu.

Çünkü 4.2 ya da 5.4 gibi kesirli sayıları yukarıya doğru değil de aşağıya doğru tamamlayan partiler, kotaya göre cinsiyetler açısından eksik aday göstermişti.

Özellikle Güzelyurt’ta hiçbir aday gösterilemezken, diğer yerlerde de birçok parti yine aday gösteremeyen durumuna düşmüştü.

Bunun bedellerinden biri de, birkaç ay sonra sadece Belediye Meclis üyelikleri için bir ara seçimin yapılmasıydı.

İşte bu noktada hem kaos hem de tepkiler yükseldi.

Konuyla ilgili özür dileyen, “Keşke yüzde 30 değil yüzde 50 cinsiyet kotasıyla hareket ettik” diyen ve öz eleştiri yapan tek isim Mine Atlı oldu.

***

Ülkenin en önemli belediyelerini yönetmeye talip olan partilerin, kota hesaplamasında dahi yanlış yapması, yereli nasıl yönetecekleri açısından soru işaretleri doğururken, Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay‘ın yaptığı açıklamayla tepkilere tüy dikildi.

Özersay, “Güzelyurt’tan belediye meclis üyesi adayı gösteren siyasi partiler geçen seçimde yani 2018’de aynı cinsiyet kotası kuralı varken en az 5 kadın aday çıkarmışlardı, oysa bu seçimde kural değişmemiş olmasına rağmen nasıl olduysa 4 kadın aday çıkardılar. 2018 seçimlerinde yüzde 30 cinsiyet kotası hesaplanırken kesirli sayı yukarıya doğru yorumlanmıştı ve orada bir örnek olarak duruyor” dedi.

Yani bu yeni bir kural da değildi. Neden böyle olmuştu?

***

Neden böyle olduğuyla ilgili Mine Atlı dışında hiçbir partiden, o partilerin Genel Başkanları, Genel Sekreterleri, listeleri hazırlayan organları tarafından tek bir kelime dahi açıklama yapılmadı, toplumdan özür dilenmedi, disiplin ya da istifa mekanizmaları çalıştırılmadı.

Bu kaosta herkesin memnun olduğu tek şey; aynı hatayı tüm partilerin yapması ve kimsenin bir diğerini eleştiremeyecek olmasıydı.

Zira bu skandal el birliği ile üzeri örtülecek bir hal aldı.

***

Gece boyu YSK’nın kararının toplum baskısıyla değişip değişmeyeceğine yönelik nabız yoklandı ama olmadı, YSK kararı değişmedi, süre uzatılmadı. YSK Başkanı Narin Ferdi Şefik Yenidüzen Gazetesi‘ne “İlk kez böyle bir şey yaşanıyor” açıklamasında bulundu.

Bunun üzerine bir gece yarısı operasyonuyla CTP ve UBP’li vekiller, listelerin sunulmasının 1 Aralık 2022 tarihine kadar daha uzatılması yönünde bir yasa tasarısı hazırladı ve bugün saat 14.00’da Meclis’te olağanüstü toplanılarak oylama yapılmasına karar verildi.

Büyük ihtimalle de kısa süre sonra bu değişiklik tasarısı geçecek ve partiler listelerini tekrar hazırlayıp İlçe Seçim Kurullarına sunacak, bu ayıbı da böylece kapatmış olacak.

***

Güzelyurt hariç diğer bölgelerde doğru listeyle aday göstermiş olan partilere de bir şey sorulmadı sorulmadı.

Bu belki “Anayasa’yı delmek” kadar büyük bir kabahat değildi ama yasaları delmek kadar büyük bir kabahatti.

Kabahat ortak olunca kimse ceza çekmemiş, sonuçlarına da katlanmamış oldu. Oy birliği ile kabahat temizlendi gerekçe olarak da “Katılım hakkı, temsil hakkı ve demokrasi” denildi.

Yani her şey yine halk için ama halka karşı yapıldı ve bitti.

 









Başa dön tuşu