Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Avukat Aslı Murat, ülkedeki cemaat yapılanmaları ve 18 yaş altı çocuklara dini eğitim verilmesiyle ilgili yaptığımız haberlerin polisi harekete geçirmek zorunda olduğunu kaydetti ve Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu‘na da görevlerini hatırlattı
Murat: Anayasa Mahkemesi’nin kararı açık, Bakanlık denetiminde olmalı
Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Murat, gazetemizin gündeme getirdiği ve ısrarla kamuoyu yaratmaya devam ettiği ülkedeki cemaat yapılanmaları ve cemaat evleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Murat, “Bu konuların kapatıldığı sürece derinleştiğini hepimiz görüyoruz, bu yüzden yaptığınız haberciliği kutluyorum. Öncelikle bu ülkede eğitimlerin kimler tarafından ve nasıl verilebileceğini konuşalım; Hatırlarsanız din eğitimi konusunda Din Görevlileri Sendikası‘nın yaptığı başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi ‘Eğer çocuklara din eğitimi de dahil herhangi bir eğitim verilecekse Eğitim Bakanlığı‘nın denetimi, onayı ve kontrolüne bağlı yapılabilir’ kararı vermişti” dedi.
“Evet Bakan’la hemfikirim; boş bırakılan bir alan var”
Bakanlığın kontrolü ve denetimi altında olmayan ve çoğunlukla din ağırlıklı olan eğitimlerin verilmeye devam edildiğini gördüklerini söyleyen Murat, çok küçük yaştaki çocukların buralarda olduğunun da net şekilde görüldüğünü kaydetti.
Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu‘nun konuyla ilgili; “Bakanlık görevini yapmazsa yaratılan boşluktan kendine vazife çıkaranlar olacaktır” sözlerini hatırlatan Murat, “Siz bu ülkede Eğitim Bakanıysanız, bu cümleleri kuramazsınız. Evet Bakan’la hemfikirim; boş bırakılan bir alan var. Birincisi kendisinin denetimi altında olmayan eğitimler veriliyor. Diğer kısım ise yoksullukla bağlantılı. Çünkü bu tip eğitimler veren yapıları incelediğiniz zaman hep belli bilindik cümleler görürsünüz. Sevgi, kardeşlik, dostluk, dayanışma. Bu kelimeleri kullanmayı da severler” dedi.
“Bunlar siyasal İslam’ın aslında ne kadar halı altından sinsice ilerlediğinin göstergesi”
Kendilerini “hayırsever” olarak gösteren bu tip yapılanların daha çok Türkiye’de varlık gösterdiğini ancak son yıllarda ülkemizde de göründüğünü gözlemlediklerini belirten Murat, bu yapıların yoksullaşan kesimlere daha fazla ulaşabilme imkanlarını bulduklarını kaydetti ve bunun siyasal İslam’ın aslında ne kadar halı altından sinsice ilerlediğinin göstergesi olduğunu belirtti.
Murat, “Özellikle yaz aylarında ama okulların olduğu rutin zamanlarda da çocuklara matematik dersleri de verebiliyor bu dernekler. Bunların örneklerini çok yakın coğrafya da gördük. Yardımlaşma, hayırseverlik ve dayanışmaya ilişkin güzel sevgi kelimeleriyle faaliyet gösteren derneklerin mikroskopla incelenmesi gerekiyor. Bunlar sadece dernekler aracılığıyla değil yurtlar aracılığıyla da yapılabiliyor” ifadelerini kullandı.
“Din ve vicdan hürriyetiyle siyasi İslam baskısı ve din sömürüsü farklı şeylerdir”
Yurda parası olmayan veya imkanları yetersiz olan kişilere bu şekilde yardım yapıldığını ve maddi destek sağlandığını anlatan Murat, “Aslında çok güzel kullanabilecekleri alanlarda ilerliyorlar, bunların en büyüğü ekonomik krizde yoksullukla mücadele eden aileler oluyor” dedi.
Şiirin ve yasal görünmek için dernekler adı altında örgütlenen bu yapıların küçücük çocuklara, belli yaştaki insanların anlayabilecekleri soyut kavramları anlattıklarını vurgulayarak, “Şunu ayırmak lazım; Din düşmanı söylemleri, din ve vicdan hürriyetine müdahale ediyorlar söylemleri gerçeği yansıtmıyor. Çünkü din ve vicdan hürriyetiyle siyasi İslam baskısı ve din sömürüsü farklı şeylerdir” dedi.
“İlla din dersi olmasına da gerek yok”
Her ebeveynin inandığı dini çocuklarına öğretme ve eğitimini aldırma hakkı olduğuna işaret eden Murat ancak bu eğitim sadece okullarda ve Eğitim Bakanlığı’nın bilgisinde, denetiminde ve kontrolünde olması gerektiğinin altını çizdi.
Murat, “Şunu çok net ortaya koymak lazım; Mesela bu dernek, yasal bir dernek mi, evet. O zaman bu derneğin eğitim verdiğini siz Bakan olarak bir şekilde kabul ediyor musunuz, evet. Orada işte ‘ben çocuklara eğitim değil ama sohbet toplantısı yaptım’ diyebilir. Ama çocukların toplandığı her yerin Eğitim Bakanlığı ya da ilgili birimleri tarafından ciddiyetle denetlenmesi gerekiyor. İlla din dersi olmasına da gerek yok” dedi.
“Polis sadece şikâyetle hareket etmez, bu haberleri ihbar olarak değerlendirmesi ve harekete geçmesi gerekiyor”
Murat şunları söyledi;
Ülkemizde cinsel istismara ilişkin vakalarda artış yaşanıyor ancak devlet bu konuya eğilmiyor. 2011 yılına gidelim; Lanzarote Sözleşmesi‘ni hatırlayalım. Bu sözleşme devlete cinsel istismara yönelik adımlar atma sorumluluğu yükleyen bir sözleşme.
Okullarda cinsel eğitime ve dokunulmazlığa ilişkin eğitimler verilmesini gerekli kılıyor. Polise, yargıya, okullara ve eğitimcilere sorumluluk yüklüyor bu istismarı ortaya çıkarmaya ilişkin.
Mesela polis için çocuk birimi, öğretmenlere sorumluluklar, davalarda mahkum olan kişilerin bu tip yerlerde çalıştırılmasının engellenmesine ilişkin hükümler…
Devleti yönetenler; ya siz istismara yönelik çocukları koruyacağınız bir yol haritası çizeceksiniz ya da özgür bırakacaksınız kim ne isterse yapsın.
Şu anda devletin yürüttüğü yol; çocukların tamamen yalnız bırakıldığı bir yoldur. İstismarı meşrulaştıracak bilgilerle donatılıyorlar çocuklar bu dernekler aracılığıyla.
Polisin bu haberleri ihbar olarak değerlendirmesi ve harekete geçmesi gerekiyor. Çocukların orada ne işi var neler yapılıyor diye ciddi şekilde ilgilenmesi gerekiyor. Polis sadece şikayet üzerine hareket etmez”