Adli OlaylarInstagramKıbrısManşetSiyaset

İLK SES KAYDININ TAMAMINI, YORUMSUZ YAYINLIYORUZ






Yargının içindeki rüşvet pazarlığına dair ses kayıtlarının ilkinin tamamını yayınlıyoruz. Kamuoyu, Ebru Törehan’ın Savcılık eliyle Mali Polis’in hazırladığı dosyadan nasıl çıkarıldığı ve kayıtlardaki avukat ve savcılarla ilgili başlatılan soruşturma hakkında Başsavcılık ve polisten açıklama bekliyor

Soruşturmalar ne alemde?

Özgür Gazete’nin, geçtiğimiz hafta gündeme getirdiği “KİRLİ İTTİFAK: TÖREHANLAR DOSYASI” haber dizisinde, ses kayıtlarındaki rüşvet pazarlıkları, yargının ve polisin nasıl ele geçirildiği yer alıyor.

Polis ve Başsavcılığın da soruşturmalarını başlattığı skandalla ilgili kimse tek kelime açıklama yapmıyor.
Ebru Törehan’ın, “kara para aklama” suçlamasıyla Mali Polis tarafından hazırlanan dosyadan Savcılık eliyle nasıl çıkarıldığı da hala bilinmezken, Başsavcılığın ilgili dosyayı raftan indirerek açtığı biliniyor.

Özgür Gazete olarak parça parça yayınladığımız o ses kayıtlarından; “EBRU TÖREHAN, HAKAN TÖREHAN, AVUKAT YUNSAL İLHAN VE AVUKAT AHMET DEMİREL”in yer aldığı, Polis Genel Müdürlüğü’nün Kriminalistik Şube Uzmanlık Raporlarında yer alan dökümün tamamını bugün satır satır yayınlıyoruz.

Bu konuşmalarda, bir avukatın, polis tarafından aranan bir zanlıyı nasıl sakladığını, polise bildirmediğini, Savcılık ve Polisle nasıl pazarlıklar yapıldığını okuyacaksınız.

İlgili avukatlar, zanlı Hakan Törehan’ı polise teslim etmek yerine, bu konuda savcılar ve bazı polislerle pazarlık yapıyor, verilen rüşvetlerin kendilerini ilgilendirmediğini söylüyor ve Törehan’ları, kendilerinin para almadığına ve vermediğine dair ikna etmeye çalışıyor.

Ebru Törehan’ın Çatalköy’deki evinde gerçekleşen buluşmada, ses kaydını ise Ebru Törehan’ın aldığı biliniyor.
Adaletin tecellisini engellemek için oluşturulduğu anlaşılan yapıyla ilgili, bir haftadan fazla bir süredir ilgililer yalanlama yapamıyor.

Konuşmalada adları geçenler kimler?

Erdinç: Dönemin Savcılarından (Adı geçiyor ama kendisiyle gerçekten konuşulup konuşulmadığı bilinmiyor)

Neco: (Necmettin Salmaş): Hakan Törehan’la birlikte tutuklanan kişi.

Savcı A…: Dönemin Savcılarından (Adı geçiyor ama kendisiyle gerçekten konuşulup konuşulmadığı bilinmiyor)

Ertem: (Ethem Hoca): Dönemin Mali Polislerinden

Ali Kemal Saydam: Dönemin siyasi Polis Müdürü

Osman: (Osman Aydeniz): Interpol tarafından aranan, Hakan Törehan’ı bir evde tutan kişi

A…: Dönemin polis müdürlerinden

İşte o görüşmenin tamamı

EBRU TÖREHAN: Yünsal Bey, şimdi Mali Şube’de ben gördüm ki bu A… var ya, zaten bunları yaptıran Aziz.

YUNSAL İLHAN: Devam edin nerden böyle bir kanaat oluşturabildin?

EBRU TÖREHAN: Ben A…’in kim olduğunu bilmiyordum tamam mı? İçerde konuşuyorlar, bir şeyler konuşuyorlar, ondan sonra ya dedi bu adam da anlamıyor musunuz dedi, bunlar dedi işte dedi suçlular bilmem neler falan dedi.

Bana sordular, Osman dedim ki benim kız arkadaşımın eşidir, İstanbul’dan tanırız. E iş yapar dedi, galericilik yaparlar dedim, çokta severiz kendilerini, çocuklarımız görüşür falan, çok normal bahsediyorum, senin görüştüğün adamın dedi ne olduğunu biliyor musun dedi?

Biliyorum dedim galerici. İşte resim gösterdiler, dedi bu adam arana bir adam dedi, sen dedi niçin bunlarla birliktesiniz dedi? Arkadaşımız dedim, ondan sonra işte Hakan’ı arıyoruz dedi, neden teslim olmadı dedi?

Hakan dedim o işi yapmıyor, siz onu içeri atacaksınız diye teslim olmuyor dedim sonra içerden adamın biri bağırıyor tamam mı? Benim yalan söylediğimi işte Osman’ın uyuşturucu işi yaptığını düşünüyorlar, Cansız’la birlikte. İşte bağırdı çağırdı adam dedi götürün görsün dedi, benim için söylüyor ama içerde kimin konuştuğunu bilmiyorum ben, birisi bağırıyor.

Ethem geldi gösterdi işte, çekiçle darp edildi insanlar falan bilmem ne diye, arkasından adam çıktı böyle iri yarı bir adam, A… amirim dedi birisi, orada beynimden aşağı kaynar sular indi. Çünkü o adamdı bağıran adam, emin olmaya çalışıyordum, sonra kıza sordum, orada neydi o şişkonun adı? Ben önünde oturuyordum ya amirdi, Müfettiş Amir Gülay.

AHMET DEMİREL: Tamam anladım…

YUNSAL İLHAN: Hı hı

EBRU TÖREHAN: Gülay Hanıma dedim ki, Gülay Hanım o bey kimdi dedim? A… Bey dedi, Mali Şube’nin başıdır kendisi dedi, zaten dedi bu tatbikatı o yürütüyor dedi, ben orda şok oldum, çünkü A… bizden para almıyor mu?

YUNSAL İLHAN: Ne parası?

EBRU TÖREHAN: A…, A…’e biz anlaşmadık mı?

YUNSAL İLHAN: Kimseyle biz hayır anlaşmadık, onu kim söyledi böyle bir şey para alındığını?

EBRU TÖREHAN: Ben öyle biliyorum mesela.

YUNSAL İLHAN: İşte bak budur şimdi olay, anladın?

EBRU TÖREHAN: Bak ben şunu biliyorum, bana ne olur gerçeği anlatın, ben Ali Kemal’le, A…’le ve Mali Şube’yle anlaşıldı ve onlara paralar ödendi olarak biliyorum.

YUNSAL İLHAN: Bir guruş bile ödenmedi, bizim Mali Şube’yle, Ali Kemal benim arkadaşım, Ali Kemal’den ben rica ettim A… le konuşmasını.

EBRU TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Ve Ali Kemal beni A…’le görüştü dün, Mali Şube bacağı öyle halloldu. Ben de gittim kendim Savcılık bacağını hallettim ama bir kuruş parayla yapmadık bunları, yani bunları size söyleyen kimdir? Çünkü dünkü bütün olayların şeyi bir milyon lira rüşvet verme konusunda anlaştık diye oldu bütün bunlar ve A…’le ….

EBRU TÖREHAN: Öyle bir dedikodu var ama.

YUNSAL İLHAN: Tamam işte bak sizden duyuyorum onu ve ben bir kişiye bir kuruş bile ödemedim, kimseden sizden de öyle bir para almadım, siz kime verdiniz? Yani size bunu kimdir söyleyen parayı…

EBRU TÖREHAN: Bana Hakan söyledi, ben dedi para verdim dedi, ama benden ara ara para alındı.

YUNSAL İLHAN: Ya benim tek aldığım on bin TL avukatiye.

EBRU TÖREHAN: Ben şöyle bir şey söyleyeyim, ara ara çok ciddi rakamlar çıktık onlara biz onlara güvenip, bu yüzden dün Neco içeri girince Hakan’a söyledim, “Hakan öğrenciyi içeri atan bir insan Hakan nasıl kurtaracak dedim.

YUNSAL İLHAN: Ben sabah, ben sabah A…’in yanındaydım, bu sabah A…’i ikinci kez görüşümdü.

EBRU TÖREHAN: Hı hı.

YUNSAL İLHAN: Birinci de ben rica etmiştim, komutan (Ali Kemal Saydam) çağırmıştı, komutanın odasında görüştük ve benim önümde de ne para ne pul hiçbir şey konuşulmadı, benden de kimse para istemedi zaten Ali Kemal benim arkadaşım.

EBRU TÖREHAN: Ben öyle bilmiyorum.

YUNSAL İLHAN: Ali Kemal benim seksen dokuzdan beri arkadaşım, bin dokuz yüz seksen dokuz…

EBRU TÖREHAN: Ali Kemal Bey buraya geldi, biz eşi falan birlikte mangal yaptık.

YUNSAL İLHAN: Evet.

EBRU TÖREHAN: Yani tanıdım kendilerini zaten.

YUNSAL İLHAN: Eşi de şeydir, polistir.

EBRU TÖREHAN: Polis memuru, geldiler buraya mangal yaptık, Osman (Osman Aydeniz) getirdi hatta birlikte, oturduk, konuştuk.

YUNSAL İLHAN: Osman’la arkadaştır işte ben anlamadım şimdi yani Hakan’la konuşmam o zaman bu konuya, Hakan’a kim söyledi bunu ve kim onlara…

EBRU TÖREHAN: Ben Hakan’ı Skype’dan arayayım mı? Tamam, çünkü ben biliyorum, ben para çıktım, Hülya (Hülya Hacıoğlu-Hakan Törehan’ın Girne Ağır Ceza’da birlikte yargılandığı yardımcısı) telefonumu getirir misin?

AHMET DEMİREL: Çok güzel yedi (Ebru Törehan’ın odadan çıktığı an, Ahmet Demirel Yunsal İlhan’a, Ebru için bunu söylüyor)

EBRU TÖREHAN: Ben defalarca para çıktım, bir şey içer misin?

YUNSAL İLHAN: Bilmiyorum.

EBRU TÖREHAN: Gel deyince eğer.

YUNSAL İLHAN: Çok inatçı bir şey.

EBRU TÖREHAN: Alo, canım.

HAKAN TÖREHAN: …

EBRU TÖREHAN: İyiyim hayatım sen? Yünsal Bey burada aşkım, şimdi ben Yünsal Beyle…

HAKAN TÖREHAN: Hoş geldin. Yünsal.

YUNSAL İLHAN: Hakan napan?

HAKAN TÖREHAN: Merhabalar, kapıda garşılayamadım seni ama kusura bakma.

YUNSAL İLHAN: İnşallah o günda gelir gardaş birkaç güne gadar.

EBRU TÖREHAN: Hakan’cım şimdi ben Yünsal Beye şu soruyu sordum, dedim ki Yünsal Bey, ben Mali Şube’de A…’in söylediklerini ve yaptıklarını anlattım ve dedim bu adamlara paralar verildi, rüşvetler verildi, bu konuyla ilgili konuşulsun diye dedim ve büyük bir şaşkınlıkla bana böyle bir şey olmadığını ve seni aramamız gerektiğini söyledi.

YUNSAL İLHAN: Bir anlat Hakan benda duyayım yani ben bu adamlarla hiç para konusunu konuşmadım.

EBRU TÖREHAN: Bu arada Ali Kemal Bey, Yünsal Beyin çok çok eski arkadaşı.

HAKAN TÖREHAN: Ebru, bu konuyu bak bu konuyu kime ne verdiğini, bak kime ne verildiğini biz bilmiyoruz, biz bir yere verdik, ne oldu bilmiyoruz tamam mı? Bu konuya bence girme üstüne devam edelim.

YUNSAL İLHAN: Tamam ben bu konuya girmeyeceğim ama bil ki yani ben bunu şimdi duydum, beni ilgilendiren bir husus değil ama benim yaptığım bağlantıların hiçbirine ben bir TL verecem diye konuşmadım ama hal böyleyken dün bu bir milyon rüşvet iddiası atıldı ortaya. Ben bunu şimdi duyunca yani şu ana kadar biri yaydı bunu ama şimdi böyle bir şey varsa bu bizden mi çıktı şüphe halindeyim. O yüzden sorayım dedim.

HAKAN TÖREHAN: Yok, yok kesinlikle bizden değil, Yünsal yüzde yüzdür bu, yani bir milyon gibi rakam yok.

YUNSAL İLHAN: Anladım, dünkü onların söylediğiydi o, yani dün biri gitti ve…

HAKAN TÖREHAN: Ben kimin dürttüğünü tahmin ederim yahu, ben kimin dürttüğünü tahmin ederim.

EBRU TÖREHAN: Kim Hakan söyle o zaman, şişko?

YUNSAL İLHAN: Boş verin, bunlar bizi… tamam.

HAKAN TÖREHAN: Yolumuza dönelim yahu magazin yapmayalım canım.

YUNSAL İLHAN: Tamam, hayır şimdi şurada rüşvet te değil, o da değil, bu da değil, benim şu anda rüşvetten daha çok, kime ne verildiğinden daha çok, benim görevim bellidir, benim en çok ilgilendiğim şey şu, şimdi A… bizim dostumuz mu? Düşmanımız mı? Bütün olay budur.

EBRU TÖREHAN: Şuraya gelsene şey göremez bizi, benim anladığım A… Hakan’ı yakalatmak için beni de kullandı, işte gidip evini her şeyini yapın, bu karaların hepsini A… sağladı, Hakan’a da hapis isteyeceğini net bir şekilde söylendi. Hatta bana bile…

YUNSAL İLHAN: Geldi.

EBRU TÖREHAN: Beni bile içeri atmaya çalışıyor, o boyutta.

YUNSAL İLHAN: Şimdi ben bugün A…’le görüştüm sabah, bana tekrar söylediği şu.

HAKAN TÖREHAN: İnternet kötü.

YUNSAL İLHAN: Geliyor mu şimdi sesim?

HAKAN TÖREHAN: …

YUNSAL İLHAN: Şimdi, gelir mi şimdi Hakan?

HAKAN TÖREHAN: Şimdi tamamdır evet.

YUNSAL İLHAN: Şimdi bak tekrar alalım, ben devreye girdiğimde gittim Savcılık’la konuştum, Savcılığı ben ikna ettim…

HAKAN TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Mali Şubeyi biliyorsun hangi kanalla ikna olduğunu ama nasıl ikna oldu ben bilmiyorum orasını, o kısmı beni ilgilendirmez. Mali Şube, Adli Şube’yi biz ikna ettik, Savcılığı biz ikna ettik, Mali Şube’yi de malum kaynak ikna etti.

HAKAN TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Bu üç bacağın bir tanesi aksarsa sıkıntı olur zaten bunu konuştuk geçen hafta. Mali Şube içinde sıkıntılar olduğunu ve netleşmesi gerektiğini konuştuk, e ama şimdi ben sabah gittim A…’le konuştum, A…’de bir sıkıntı görmedim. Hatta A… bugün Savcı A… ile konuşacak, Savcı A…’yı ikna edecek çünkü bana çizdiği tablo bu Savcılığa rüşvet iddiası geldikten sonra Savcı A… geri çekildi, ha benim konuştuğum Savcı A… değildi, daha da üstüydü.

HAKAN TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Ve tamamen teknik bir konudan biz ikna ettik Savcılığı, o da şuydu, seni cezaevine gönderirse; bir ay, iki ay, üç ay değil, otuz üç ay sonra bile sana dava getiremeyecekleri için. Savcı E… Bey de demiş ki be bir adamı içeri sokacaksan bu adamı günün sonunda davasını okuyup mahkûm ettireceksen yaparım bunu. Üç ay sonra özür dileyip kapıları açacaksam, bu adam beni dava edecekse, ben böyle bir yere girmem ve bu noktada ona demiştik ki yani yargıç ne der? vesaire, bunlar konuşulur, hatta ben ona demiştim ki abi sen izne çıkacaksın, ben izne çıkacam ama yurt dışına ayrılmayacağım.

Ben buralardayım beni ararsın. Biz böyle bağladık ama ondan sonra süreçte arka arkaya seni ve aileni taciz etmeleri, seni aramaları, Mali Şubede bir sıkıntı olabileceği, oradaki bağlantıda bir sıkıntı olabileceği izlemi yaratmıştı. Sen de bende hatırlarsan ve dönmüştük komutan (Ali Kemal Saydam) yurt dışındaydı, geldiydi, o da teyit ettiydi bize bir sıkıntı olduğunu. Bir hafta erteleyelim demiştik ve bir hafta erteledik.

O bir haftalık ertelemede de ben kaçtım geldim yani ailemle gideceğim geziyi önceye aldım ki ondan sonra geziye gidip ta seni bayram sonrasına sarkıtmayalım diye, bayramdaki geziyi önceye aldım. Bir hafta gitti beş gün bir haftada değil beş gün gittim geldim, şimdi dünkü tablo tamamen işin dün tabi seni teslim edeceksek, bu böyle olmayacaktı yani.

EBRU TÖREHAN: Bir de şey dedi.

YUNSAL İLHAN: Savcı E… Bey de aranacaktı.

EBRU TÖREHAN: Ethem (Mali Şube polisi) dedi ki haber geldi, Hakan yarın teslim olacakmış diye bana.

YUNSAL İLHAN: Yok, kimseyle hale daha kimseyle konuşmadım, Hakan’la bile konuşmadım ben yani teslim ol diye…

EBRU TÖREHAN: Bana söyledi ama Salı… teslim olacağını nerden biliyorlar? Hakan bana dedi ki ben salı günü teslim olabilirim demişti.

YUNSAL İLHAN: Biz.

EBRU TÖREHAN: Ethem’de dedi ki.

HAKAN TÖREHAN: Ebru.

YUNSAL İLHAN: Ben Salı dönecektim, belki Hakan ondan söylemişti ama biz kimseye, ben ne Savcılığı aradım ne hiç. Hatta ben Neco (Aynı dosyadan tutuklanan bir öğrenci) için de bekleyebilirim ama Osman döndü bana dedi ki Hakan ısrar eder verelim. Kontrolsüz veriyoruz dedim, verdim zaten görelim ne olacağını dediler ve öyle verdik biz Neco’yu. Yoksa benim başından beri bütün düşüncem ikisinden bir fatura koyup…

EBRU TÖREHAN: Sen Hakan’ın verilmesini istemedin mi?

YUNSAL İLHAN: İstemedim, mesajlaşmalarım da duruyor.

EBRU TÖREHAN: A niye veriyorsunuz o zaman, salak mısınız?

YUNSAL İLHAN: Şimdi olay…

HAKAN TÖREHAN: Bir dakika bir dinleyelim…

YUNSAL İLHAN: Tamam yani benim yapacağım neydi? Ben atıyorum yarın seni teslim mi edeceğim, ben seni teslim edeceğimde Savcı E… abiyi de arayacağım, Yargıçla da konuşacağım ama benim tek hamle beklediğim yer Mali Şube’dir. O da komutanda (Ali Kemal Saydam) diye biliyorum.

Ve ben bugün konuştuğumda A…’le, A… bana altını çizerek söyledi. Bana dedi ki Yünsal ben yani biliyorsun yardımcı olmaya çalışıyorum, yardımcı da olacağım, yarın Hakan’ı getirip teslim edeceksen. Hakan’ı teslim ederken bana soru sor diyor şeyde mahkeme de.

De ki Hakan’ı cezaevine gönderirseniz iki ay sonra, üç ay sonra dava okuyabilir misin? Sana diyeceğim ki otuz üç ay okuyamam, ben bunları söyleyeceğim diyor ama biri gelir bugün olduğu gibi Hakan Savcılığa rüşvet verecek, bunun için bir milyonluk bir fon ayırdı, ee o Savcıya ben sözümü dinletemem.

EBRU TÖREHAN: Hakan’da şu an para olmadığını biliyorlar, bende biliyorlar, ben ispat ettim.

YUNSAL İLHAN: Savcı bilmez, savcı bilmez bunu.

EBRU TÖREHAN: Edebiliriz ama her şekilde.

YUNSAL İLHAN: Hayır şimdi şudur olay yapamazsın.

HAKAN TÖREHAN: ama otuz bin sterlin bizde yoktur.

YUNSAL İLHAN: Tamam o zaman yani şu anda A… ile.

HAKAN TÖREHAN: Mahkemeye itaatsizlik var de.

YUNSAL İLHAN: Tamam o sıkıntı değil yani birçok kere bu oldu, onun izahını ben Yargıca yaparım, Savcıya da yaparım. Yani sen “hearsay” bir şahadetle beni ararsan iki de bir ve beni içeri sokarsan benimde yapacağım budur zaten, ne yapacağım?

Yani hiç alakam yokken gel gene seni tutuklayım, ya zaten benim üçüncü defamdır, dördüncü defamdır, e tamam buyurayım gideyim cezaevine demektir bu, korkup kaçmam, saklanmam gayet doğaldır, onu aşarız.

EBRU TÖREHAN: Neco’nun verdiği ifade de biraz etkili olmadı mı?

YUNSAL İLHAN: Neco ifade vermedi, Neco içeri gitti desin ki Hakan’la alakası yoktur bu işin, Hakan Abiyi ben tanırım, eskiden de beraber iş yaptık ama bir para mevzusu oldu aramızda ve ben çok uzun zamandır Hakan Abiyle iş yapmam, o kızlar da benim personelimdir deyip çıkacaktı. Ben bugün A…’e sordum, A… diyor ki ifade vermedi.

EBRU TÖREHAN: Yo vermiş.

YUNSAL İLHAN: Vermedi diyor.

EBRU TÖREHAN: Kadın bana şey dedi, Hakan Beyi tanımam, bu işle hiçbir alakası yok.

YUNSAL İLHAN: Beyan vermiştir beyan.

EBRU TÖREHAN: Ha.

YUNSAL İLHAN: İfade değil, beyanda bulundu, onlar da ifadesini almadı ama oraya gittiğinde o ifade verecekti o şekilde, zaten onlar da isteyerek almadılar ifadesini ki yarın biz mahkemede sormayalım bak böyle söyledi diye. Ama sorun değil onlar, sorun Mali Şube bacağında, senin hanımın da duyduğu şeyler var, A… bağırıp çağırmış, şimdi A… bana ikili oynuyorsa ben bunu bilmem lazım.

EBRU TÖREHAN: Ethem, A…’i etkileyen Ethem.

YUNSAL İLHAN: Çünkü ben sana şunu garanti ederim; Adli Şube’den bir taraftan girer bir taraftan çıkarsın, seni teslim ederler. Mali Şube’ye, gelirsin Mali Şube’yle mahkemeye, Savcılık da biR şey yapmaz ama polis gelip savcıya ee efendim bunlar bize rüşvet verecekmiş, vermiş dediğinde o savcı babamın oğlu da olsa duramaz orda sözünde. Onun için Mali Şube bir hafta, on gün önce söylediğim şeyi aynı tekrar ediyorum.

EBRU TÖREHAN: Peki bir şey söylicem. Ben dedim ki orada, mağdur kadını oynadım anladın mı? Yani dedim benim çocuğum verilmiyor, Ethem’e dedim ki lütfen bana yardımcı ol. Hakan sadece içeri gireceği için kaçıyor dedim, ben bir şekilde Hakan’a ulaşırsam onu seninle iletişime geçirteyim mi falan dedim dedim ben Ethem’e.

Yani sanki ona güveniyorum, bak sana güveniyorum Ethem Abi bana yardımcı ol dedim. Ben şu an Ethem’i arasam desem ki Ethem lütfen bana yardımcı ol, Hakan bok yoluna gitmekten, dedikodular falan bilmem ne yani Hakan dicem yani sen o gün yönlendirirsin beni, ben bunu yapabilirim, Ethem’de bunu kendi yakaladığını zannedebilir, böyle bir ihtimalimizde var Hakan.

YUNSAL İLHAN: Şimdi bilmiyorum orada eğer kötü niyetliyse Mali Şube, bize ikili oynuyorsa gelip dediğinde bu rüşvet iddiasını sürdürdünüz zaten dünden bugüne bir gün geçti, yarına iki gün, yani orada arkamızda durmazlarsa, aynı mahkeme diyecek ki suç ortağını gönderdim bunu da gönderecem. Öyle bir anomali olacak.

EBRU TÖREHAN: Bunu nasıl öğrenicez peki?

YUNSAL İLHAN: Şimdi polisle bugün…

EBRU TÖREHAN: Bütün sıkıntı Ethem, söyliyim sana

HAKAN TÖREHAN: Ne diyordun Ebru? Ethem dedin.

EBRU TÖREHAN: Şey dedim, Ethem’e sanki ben seni getirtecekmişim, seni ikna edipte Ethem’e teslim edecekmişim gibi davransak ne olur dedim de.

YUNSAL İLHAN: Bende diyorum ki yani samimiyse de bu da bir yoldur ama bunda da gerek yoktur samimiyseler çünkü zaten geldiğinde.

EBRU TÖREHAN: Ben seni dinliyorum, duyabildiğin kadar şu anda sıkıntı Mali Şube’nin oynak olup olmadığı.

HAKAN TÖREHAN: Tamam onu nasıl tespit edeceyik?

YUNSAL İLHAN: Şimdi bugün A… ile Savcı A… toplantı yapacak, ben A…’i yani tehdit demeyim sana ama üstü kapalı uyardım, dedim ki dün böyle bir şey oldu attınız ortaya bir iddia ki Hakan rüşvet verecek ve gittiniz bunu yargıca da söylediniz iyi güzel tamam adam cezaevine gitti ama ben Hakan’ın böyle bir şey yapmadığını yüzde yüz biliyorum, benzer bir konu hatırlarsan on beş yirmi gün önce da ben Erdinç Abiynan gonuştuğum da bana dedi ki söyle ağzını dutsun sıkı dutsun, seni uyardıydım sen de dedin deli misin sen ?

Ben öyle bir şey yapar mıyım? Zaten o konu onun üstüne böyle bir şey olmayacağına ben yüzde yüz gözüyle bakıyorum yani ihtimal vermiyorum. Bundan esinlenerek de Aziz Beye dedim ki bak Aziz Bey iyi güzel bu yapıldı o çocuk gitti cezaevine, o çocuk şimdi cezaevine gitti bu da demektir ki rutinde Hakan’ında gitmesi gerekir bunu da kabul ettik güzel, Hakan cezaevine gittiğinde Hakan’ı mahkûm edebilecek misin?

Hayır edemeyeceğim, tamam o zaman ben eğer böyle bir şey olursa ki olmayacak ee eğer böyle bir şey olursa bende o zaman Başsavcılığa ertesi gün bir yazı yazacayım, deyceğim ki avukat olarak müvekkilim böyle bir iftiradan ötürü gitti ama senin savcın bu iftirayı benim müvekkilimin aleyhine gullandı.

Ama senin savcın bir soruşturma başlatmadı, o zaman deyceğim ki bir soruşturma başlatılsın, bu iftirayı kim attıysa bulunsun sonuçta poliste şahadet varsa, kim verdi bu ifadeyi bellidir. Ki öyle birşey de yoksa gösteremeyeceksiniz, dolayısıyla Mali Şube da Savcılık da bu işin bu zannın altında galacak, ortaya çıkacak eğer böyle bir şey yoksa acaba siz mahkemeyi kandırmak için mi böyle bir şey uydurdunuz.

Bunu da istemezsiniz herhalde diye bu konuşmayı yaptık. A…’de bana dedi ki tabi ki istemeyiz zaten muhtemelen de Savcı A… bu yüzden bir soruşturma başlatmamıştır çünkü başlatırsa yani hiç böyle bir şey olmamasına rağmen rüşvet yedikleri ya da yeycekleri gündeme gelecekti ve bu lekenin izi galacaktı üstlerinde.

Onun için başlatmamıştır dedi, dolayısıyla şimdi bugün gitti bu iddia, Savcı A… ile görüşecekler, Savcı A…’yı o ikna edebilirse günün sonunda ben yüzleşebileceğimizi de söyledim, ona razı olduğumuzu söyledim… Bunun üstüne gitmelerini istedim, bunun üstüne giderlerse.

YUNSAL İLHAN: Bunun bizden çıkmadığını onlardan çıktığını ve bilinçli çıktığını ya polisten çıktıydı maalesef bu ya savcıdan çıktı ya da başka birinden çıktı. O noktada döndü A… bana şeyi söyledi, Hüseyin’i söyledi, üç gündür dedi, başka şeylerde var dedi ve gelmez, hatta dedi bizimkiler dedi Hakan giderken dedi bana, biz o gördü de polis de uyardı Hakan’ı, bana bunu da anlattı.

EBRU TÖREHAN: Hüseyin mi?

YUNSAL İLHAN: Hüseyin uyarmış dedi bana.

HAKAN TÖREHAN: Yok…

EBRU TÖREHAN: Hüseyin görüşmedi bile.

YUNSAL İLHAN: Bana gendi söyledi bugün bunu söyledi.

HAKAN TÖREHAN: Ben Hüseyin’nan … aydan fazladır gonuşmam.

EBRU TÖREHAN: Görüşmedi bile.

YUNSAL İLHAN: Nice onun adamlar gelirmiş, hatta aramış sormuş da gendine demiş gendine ki ne da demiş işte gördüm sizi buralarda da tahmin ettim şu gideceksiniz bizim adamın yanına, böyle bir şey aktardı bana, şimdi bunu.

HAKAN TÖREHAN: Yok aslı astarı yok.

YUNSAL İLHAN: Bak işte sen değilsen.

EBRU TÖREHAN: Saçma…

YUNSAL İLHAN: Ya polistir bunu çıkaran.

EBRU TÖREHAN: Bende konuşmadım.

YUNSAL İLHAN: Polistir o zaman bunu çıkaran ya savcıdır. Başka kim olabilir? Dolayısıyla savcı kısmı olmadığını biliyorum çünkü dediğim gibi yani ben savcılıkla hiçbir maddi boyutta konuşmadım, adamlar bana derdi ki olmaz Yünsal bu istediğin dönecek paşa paşa teslim olacak ama ben canlı gözümle kulağımla duydum.

EBRU TÖREHAN: Hüseyin… pislik yapıyor olmasın ha.

HAKAN TÖREHAN: Tamam da bizden önce siz hareket edeceksiniz…

EBRU TÖREHAN: Pislik ya… biz şimdi onunla konuşmuyoruz…

YUNSAL İLHAN: Bana bunu nasıl anlattı bilin? Bana bunu neden anlattı bilin? Bana dediğinde işte bunu ya polis ya savcı çıkardı dediğimde ben, böyle bir şey yoktur çünkü bana Hüseyin’i kendi söyledi. Bende ona dedim ki Hüseyin ilk ben girdiğimde devredeydi, hatırlan bir zaman beni aradı V.S diye bir avukat ve bana dedi ki.

HAKAN TÖREHAN: Aynen…

YUNSAL İLHAN: Hüseyin dedi ki sen satın aldın Mali Şube’yi ve ben da aradım söyledim size dedim ki, ben normalde çıkarmayın gendini devreden dedim galsın çocukta.

EBRU TÖREHAN: Kırarım onun bacaklarını ama…

YUNSAL İLHAN: Gaktı öyle brişey söyledik Mali Şube’ynan benimmiş baypas etsin diye, bana bugün A… söylediğinde odur yapan diye, ararım gendini üçdür gelsin gelmez dedi bana, ee ben kuşkulandım. Bunun üstüne dedi ki bana yok dedi bana senin bildiğin gibi dedi bana o zaman kesilmedi onlar hale daha görüşmeye devam eder. Bizim adamlar giderken adamın evineydi o aradı gendini de uyardı.

HAKAN TÖREHAN: Sıfır, sıfır.

EBRU TÖREHAN: Biz Hüseyin’le.

EBRU TÖREHAN: Tamam.

EBRU TÖREHAN: Hakan saklandığında. Benimki de ha bire arıyor hatta bana Hakan’ı şikayet etti. Hakan beni artık avukatı olarak istemiyor dedi, Yünsal Beyle çalışacakmış dedi, böyle iş olmaz dedi, keyfin bilir Hüseyin dedim ve telefonu kapattım.

YUNSAL İLHAN: Her şey olabilir ama dediğim gibi Hüseyin’se, Hüseyin’i bertaraf ederiz sıkıntı olmaz. Tehlike eğer polisten biri gidip bunu savcıya söylediyse, biz hani kendileri diyememiş olabilirler yok biz yapmayacağız komutandan ötürü, komutana diyemeyecekler yok biz yapamadık.

EBRU TÖREHAN: Bana şey dedi kadın.
YUNSAL İLHAN: Gidip savcıya böyle bir şey söyledilerse ve bunu mahkemeye taşıdılar.

EBRU TÖREHAN: Bana kadın şöyle bir şey söyledi, bizim hakkımızda rüşvet aldık diye dedikodular çıktı, kusura bakma seni almıcağımızı biliyoruz ama almak zorunda kaldık.

YUNSAL İLHAN: Bana şeyi Hakan şey A… dedi ki o kadının çocuğu vardı, en azından ben dedi yapabilirdim bunu, çocuğuyla burada koridorda bizim odalarda oturtabilirdim dedi onu.

EBRU TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Ama dedi sırf bu rüşvetten ötürü onu bile yapamadım, yani o kadar etkiledi bu bizi, dolayısıyla şu anda bizim realitede sıkıntımız rüşvet iddiasıdır. Ha Yünsal bunun üstüne gidecek eğer böyle birşey varsa sür… yapmayalım, Hakan’ı teminata bağlayalım konuşması bugün konuşuluyor. Savcı A… ile A… arasında, saat kaç olursa olsun sana döneceğim dedi bana A…, dolayısıyla ben oradan bana dönüşe göre eğer A… ikna edemediyse Savcı A…’yı.

EBRU TÖREHAN: Hakan, Cem’i telefondan arayalım mı?

HAKAN TÖREHAN: Yok…

EBRU ÖREHAN: Tamam.

YUNSAL İLHAN: Tamam bugün diyorum A… ile Savcı A…, bu konuyu görüşecek, A…’nın yanına gidecek Savcı A…, ee o konuşmadan sonra A… bana dönecek, Savcı A…’yı ikna ettiyse ben yarın gelip Savcı A…. bile… Hatta bana A… şey dedi bende seninle beraber gelirim ve yargıcın odasına girerim yani risk almak istemiyorsa, oradan güvendim gendine, risk almak istemiyorsan dedi bende seninle gelirim Hakan teslim olmasın, gidelim dedi yargıca aktaralım bunu, savcıda bizimle gelsin Hakan’ı öyle getir.

EBRU TÖREHAN: Bunu yaparsa ben inanırım o adama.

HAKAN TÖREHAN: Bak o süper.

YUNSAL İLHAN: Oraya getirmeye çalışıyorum.

EBRU TÖREHAN: Bunu yaparsa o zaman tereddüt etmene gerek yok.

YUNSAL İLHAN: E yok işte yani adam bu teklifi de kendisi de sununca bana çünkü ben onlara şunu dedim.

AHMET DEMİREL: Efendim. Efendim.

YUNSAL İLHAN: Bakın dedim bu adamın kurulu bir düzeni vardı, bir avukatı vardı, bir şeyler ters gitti bir şekilde bana ulaştı, ben daha yeni bu adam için avukatlığa başladım, ben bu adamı getirip size elimle teslim edipte özür dilerim beni kandırdılar dedirtmem kendime yapmam bunu, dolayısıyla bunun üstüne o da bunu bana söyledi. Ben…

HAKAN TÖREHAN: Peki bu iyi senaryo, Savcı A…. ısrar etti diyelim?

YUNSAL İLHAN: Kötü senaryo edemediyse yarın ben çıkıp ona demiştim ya ben bu işin peşini bırakmam o gadar basit değil. Biri ne idüğü belirsiz bir iddia atıldı ortaya ben yarın gelirim Erdinç Beyi de ararım, yargıcın odasına girer, bunun peşini bırakmam, benim müvekkilim yaptıysa böyle bir terbiyesizlik Hakan đa gitsin dedim güme ama yapmamıştır, eminim yapmadılar.

Yapan kimse o gitsin diye bunun peşini bırakmayacağım dedim. Ben bu konuşmayı yaptım, ha şimdi kötü senaryo şu, iyi senaryo ikna ettiyse gendini yarın Savcı A…., ben ki yarında son günüdür Savcı A….’nın. Savcı A…, ben ve A… yargıcın önüne çıkıyoruz, ee orda konsensus sağlandığı anda seni getiriyorum, ha eğer kötü senaryoya dönecek olursak ve Savcı A…’yı ikna edemediyse yarın sabah ben yargıçla konuşuyorum.

Savcı A…’ya da gelip diyorum ki; Savcı Aben benden günah gitti, ben bu işin balonunu patladacam, ben öyle kim biri attı bir şey attı ortaya da rüşvettir ya da Hakan cezaevine gidecek ben buna gelmem.

Çıkacak bunun sorumlusu kimse, sen isen sensin, polisse polistir deyip gideceğim yargıcın yanına da ve ondan sonra Erdinç Abiyi arayacağım çünkü Erdinç Abi bana demişti ki bir şey olursa beni ara ben yurt dışında olmayacağım burada olacağım bana ulaşırsın.

O samimiyetimiz vardır Erdinç Abiyle, burada ne para ne pulda söz konusu değildir altını çiziyorum sana, Erdinç Abiye ben diyebilirim Erdinç Abi hakkımdır yahu biri dediyse ki ben rüşvet verdim o kişi gelecek bunun hesabını verecek ya sana ya polise ya mahkemeye, ben bunu dediğimde zaten Erdinç Abi benden daha fazla bulmak için çalışacak onu, onun için o konuda rahatım.

HAKAN TÖREHAN: Ama kötü senaryo da bu bizi bayramdan sonraya mı atar?

YUNSAL İLHAN: Yok yarın bu da yarın yani bugün olumluysa yarın bu olumlunun yüzleşmesini yapmak için geleceğim, bugün olumsuzsa bu.

EBRU TÖREHAN: Daha kötüsü yarın son günüyse bu daha kötü.

YUNSAL İLHAN: Daha iyi bizim için, yok Savcı A… bu fikirdeyse zaten… Hatta bence Savcı A… ile anlaşsak bile onun gitmesi lazım başka savcı gelsin ki Savcı A…’ya demesinler sen bir gün öne ötekini cezaevine gönderdin bunu niye bıraktın?

Başka bir savcı olması daha orijinal olur, yani Savcı A…’yı da zan altında bırakmaz ama şimdi şöyle bir şey var Savcı A… birini gönderdi de diğer savcı göndermeyecek olayında da eğer Savcı A… bunun da konsensusunu almazsak veyahut Erdinç Abinin bu sefer diğer savcıya polis gelip diyebilir ki onu gönderdik bunu göndermeyceyik yani gene iş garıştırabilirler. Onun için o konsensusun olması lazım, ona da güvenebilmek için A…’nın önerdiği gibi yargıcın önünde konuşulması lazım.

HAKAN TÖREHAN: Aynen, aynen.

YUNSAL İLHAN: Onun için ha bugün bana dönerse eğer şey yani olumlu olumsuz dönecek bana bugün kesindir A…. E olumlu olarak dönerse zaten sabah sabah geleceğim, A… da gelecek benimle öyle konuştuk, çıkalım yargıca deylim ki dün böyle bir şey oldu biz bunu temizledik, öğrenildi şu böyle bir şey iddiası yoktur, ha diğer çocuk gitti onun için gerekeni yapılacak ama şeyi Hakan Beyi teminata bağlayacaklar, benimde itirazım olmayacak serbest galmasına, siz ne dersiniz deyip yargıçtan da teyidi aldıktan sonra seni verip bir aç saat sonrada tekrar mahkemede buluşup teminata bağlayacağız.

O olumsuz senaryoda ee yarın ben gidip yargıçla konuşacam, Erdinç Abiyi arayacam ve ondan bu işi temizlemesini isteyecem, o noktada birkaç güne mal olacak bize bu iş, çünkü Erdim…

HAKAN TÖREHAN: Ama gene bu hafta biter mi?

YUNSAL İLHAN: Öyle görünür evet öyle.

HAKAN TÖREHAN: Peki tamam Neco … yapılacak bir şey galmadı değil mi?

YUNSAL İLHAN: Yok hale daha vardır onun için de çünkü A…’nın elinde bir kart vardır hale daha, diyebilir ki ben iki ay tutukluluk istedim ama e işte bu hafta yaptığım bir yazışmadan bu işin iki ayda. Kesildi gene.

EBRU TÖREHAN: Bir şey sorucam, o çocuk öğrenci.

YUNSAL İLHAN:…. rüşvetten …. onlar.

HAKAN TÖREHAN: Ha.

YUNSAL İLHAN: Ha A…’nın elinde seni teminata bağladıktan sonra o imkân vardır bu çocuğu tekrar teminata çıkarsın çünkü diyebilir en azından işte ben iki ay süre istedim ama bir yazışmam vardı onun cevabı geldi ya da gelmedi, dolayısıyla iki ay değil yirmi iki ayda da bu olmayacak, onun için öğrenci olan bir çocuğu tutmak doğru olmayacağını düşündü teminat değişikliği yapmak için geldik dediğinde mahkeme verir zaten bir sıkıntı olmaz.

Yani işin o boyutunu da ben konuştum bugün ama bütün hikâye seni temizlemekte, seni temizledikten sonra şeyi temizlemeye bakacam.

HAKAN TÖREHAN: Evet, bendeki bu şey son soru, bu mal varlığına tedbiri zaman içinde çözeceyik?

YUNSAL İLHAN: Tabi zaten o şua nda mahkemenin verdiği bir tedbir kararı değil, polisin ilk otuz gün için yetkisi vardır yasadan kaynaklanan, tedbir kararı alırlar Savcılıkta verirler Para Kambiyo’ya, Motorlu Araçlar’a, Bankalara.
EBRU TÖREHAN: Şu an daha vermediler mi? Otuz gün…

YUNSAL İLHAN: Sen de istemediğini bana söyledi çünkü nüfuzlu insandır bunlar dedi, bankaya hemen arayacaktı, uyaracaktı kendilerini diye, ben dedi bu meselede yapmadım, zaten dedi niyetimde bunu yapmak değil yani içeri sokmak değildi alıp bir dava okumaktı dedi. Çünkü Çangar’la olan tahkikatta yurt dışından gelen…
Yani bugün sabah itibariyle yapılmadıydı, e Çangar’dan yaptığımız soruşturmada dedi bazı verilere ulaştık.

EBRU TÖREHAN: Hakan’cığım bizi patlatan Çangar.

YUNSAL İLHAN: Bazı verilere ulaştık dedi. Bak yapmayacağını söyledi bana ama anlatmaya çalıştığı şudur adamın, biri çıkıp da bana niye bunu bunu yapmadın bak böyle bir rüşvet iddiası var dediği anda diyor ben yaparım çünkü aksi takdirde bu rüşveti aldım gabul ettim olur.

HAKAN TÖREHAN: Evet.

YUNSAL İLHAN: Bunu göstermek için diyor bana adam yapmak zorundayım ama ben yapmam, yapmadım da diyor, bu meselede Ebru’dan diyor şey bu arabalarla ilgili önce tedbir kararı alıp ondan sonra tutuklama yapmam gerekirdi yapmadım, nüfuslu insanlardır bunlar dedim, eğer tedbir kararı alırsak haberleri olacak banka arayıp uyaracak gendilerini dolayısıyla bunu önlemek için almadım dedim ve hale deha da almadıydım, dolayısıyla şimdi bugün çıkar gelirlerse yani niye almadın?

HAKAN TÖREHAN: Ama almayı düşünüyor?

YUNSAL İLHAN: Yok düşünmez işte, Ebru’yu tutuklamayı da düşünmedi.

HAKAN TÖREHAN: Tamam…

YUNSAL İLHAN: Alo, senin hanımı bile tutuklamayacaktım diyor ama diyor rüşvet iddiası yapıldığında mecbur kaldım hatta diyor tutukladıktan sonra dedim ki bu odaların birinde çocuğunu da vereyim yanına sabaha gadar idare etsin onu bile yapamadım diyor.

Çünkü deycekler ki filani on iki gün duttu, çocuklarından ayırdın kimin garısını dedi bana, çocuklarından ayırdın gadını on iki gün dedi göstermedin, buna niye böyle bir iltimas geçtin diye onu da yapadım dedi. Yoksa dedi amacım alacaktım gendini davasını okuyup bırakacaktım, neden?

Çünkü onu yapmak zorundaydım, Çangar’dan yapılan tahkikatta diyor çıktı ortaya ki bu Hakan’ın hesaplarına gelen yapancı, para gelen yabancı hesaplarından Çangar’a gelen paradan alındı bu arabalar, yani buna bu bilgilerde Çangar’dan ulaştı, böyle olunca da dedi.

HAKAN TÖREHAN:… ama orada ….. doğru mu?

YUNSAL İLHAN: Bir şey çıkmaz, çünkü o şirketlerinin mahkum olması lazım orada çünkü suç geliri…

EBRU TÖREHAN: Bir de Yahya.

YUNSAL İLHAN: O şirketlere gelen paranın suç geliri olduğunu kanıtlaması için oradan suç gelirini gelip adamın gendi gendini patlatması lazım, ya o devletin polisinin gelmesi lazım ki imkansızdır. Öyle bir şey olamaz.

EBRU TÖREHAN: Benim için de haksız suç…

HAKAN TÖREHAN: Tamam bak Yünsal bir şey rica edebilirim senden? Lütfen.

YUNSAL İLHAN: Söyle Hakan.

HAKAN TÖREHAN: Bak seninle konuştuğum zaman bu olay idrak etmem çok daha kolay.

EBRU TÖREHAN: Ben de, şu anda.

HAKAN TÖREHAN: Beni, ben Yağmur’la Mağmur’la gonuştuğum zaman benim yani bambaşka bir şey seninle konuştuğum zaman bambaşka bir şey.

YUNSAL İLHAN: Şimdi Hakan, Yağmur da… bak ben başından söyledim size, ben bu konuları mümkün mertebe kimseyle bu derinlikte paylaşmıyorum, Yağmur’un da şeyi yani bu meselede dahil olduğu nokta benden, benim ona söylediğim kadarıdır, fazlasını bilmediği ve bilmesi gerekmediği içindir ki ben ona aktarmıyorum ve o da sana aktarmakta sıkıntı yaşıyor ama Yağmur neden vardır? Yağmur benim düştüğüm yerde bir en azından bir soluklatmak için bir cevap vermek için vardır.

Dolayısıyla ben zaten sana başından beri söylüyorum yani bunları yirmi dört saat hiç kesintisiz yan yana yaşasak da konuşsak bir adım ileri bir adım geri değişmez çünkü bir gelişme olmadıkça ben seninle ne gadar konuşursam konuşayım gene aynı şeylerdir söyleyeceğim, ha zaten bir santim ileri bir adım atılmış olsa ben sana mutlaka döner onu söylerim olumlu veya olumsuz.

EBRU TÖREHAN: Ama senin kadar mantıklı açıklama…

YUNSAL İLHAN: Bilmiyor çünkü her şeyi, bağlantıları bilmiyor.

EBRU TÖREHAN: Çünkü şey Hakan’da yapamıyor bu sefer bana ben çıldırıyorum anladın mı?

YUNSAL İLHAN: Tamam ben artık buradayım telefonum da açıktır.

EBRU TÖREHAN: Şu anda ben eksiyi de artıyı da biliyorum anladın mı?

YUNSAL İLHAN: Telefonumda açıktır ulaşırsınız.

HAKAN TÖREHAN: O zaman, O zaman iyi senaryoyla, o zaman iyi senaryoyla…

EBRU TÖREHAN: Yarın belli olacak Hakan.

YUNSAL İLHAN: Evet.

HAKAN TÖREHAN: Hayır kötü senaryoda da yolumuz var.

YUNSAL İLHAN: Var, kötü senaryoda da Erdinç Abinin bana verdiği söz var, ben Erdinç Abiye gideceğim o da bana deycek ki Yünsal o günlerde konuştuğumuzda bu rüşvet iddiası yoktu, bende ona deycem ki abi sen bana demiştin ya ağzını dutsun adamın, adamım tuttu ben eminim ama bu bana atılmış bir iftiradır senin de boynunun borcudur abi çöz o zaman bunu.

HAKAN TÖREHAN: Bence ne oldu bilin? Bence ne gadar basit bir olaydır bu.

HAKAN TÖREHAN: Bence iki … iki iki kişi olabilir, biri Hüseyin.

YUNSAL İLHAN: Hi hi

EBRU TÖREHAN: Bence Hüseyin, bence Hüseyin.

HAKAN TÖREHAN: Bak diğer ismi söylemek bile istemiyorum.

EBRU TÖREHAN: Bence Hüseyin, Hakan.

YUNSAL İLHAN: Hüseyin’dir da bunu neçin yapmıştır?

EBRU TÖREHAN: Hırs yaptığı için.

HAKAN TÖREHAN: Değil

YUNSAL İLHAN: Eminim onda hem fikirim.

HAKAN TÖREHAN: Ne zaman… bilin?

HAKAN TÖREHAN: Hatırlar mısın bundan üç hafta önce, üç hafta önce ben mahkemeye çıkacaktım…

YUNSAL İLHAN: Evet, evet.

HAKAN TÖREHAN: Ben eskiden Hüseyin kefilleri Mağusa’dan bulurdu, aradım Hüseyin’i telefonuma bakmadı. Dedim ya sana bir aydan fazladır ben Hüseyin’le hiç konuşmadım.

YUNSAL İLHAN: Hı hı.

HAKAN TÖREHAN: Aradım Fiko’yu tanıyan çocuğu, dedim kefil bulmam lazım ve demiş ki çocuğa falan numara… Arayın siz. Ben da aramadım.

EBRU TÖREHAN: O yaptı…

HAKAN TÖREHAN: Şimdi demek ki;

EBRU TÖREHAN: Seni aradığı halde beni aradı, Hakan Abiyi kim aradı diye.

HAKAN TÖREHAN: Bu kendi küçük dünyasında…

EBRU TÖREHAN: Bak bide bir şey söylicem kesin o yaptı.

HAKAN TÖREHAN: Oyuncağı alınmış, oyuncağı alınmış çocuk gibi tamam!

EBRU TÖREHAN: Çünkü beni aradı, sen dedi Yünsal Beyi tanıyor musun? Bir kere dedim mahkemede tanıştık, noldu dedim? Hakan Bey her şeyi dedi ona yaptırmak istiyormuş dedi, bu dedi yanlış ben sizin işte her şeyiniz biliyorum da biz ailecek görüşüyoruz da bilmem ne de. Yapabilecek bir şey yok dedim ben ona.

YUNSAL İLHAN: Ben onu ekarte etmedim, aha Hakan’da…

EBRU TÖREHAN: Biz istiyoruz zaten ekarte etmeni.

YUNSAL İLHAN: Bak ilk başta ben geldiğimde.

EBRU TÖREHAN: Sen deki biz istiyoruz.

YUNSAL İLHAN: İlk başta ben geldiğimde ben ona dedim ki gece on buçukta beni aradı, abi dedi sen yapacakmışsın, bende galktım dedim ki yok…

EBRU TÖREHAN: Sonra beni aradı dellendi falan kesin o yaptı…

YUNSAL İLHAN: Hayır ben ona dedim ki yok ben yapacam. Ben yapacam diye bir şey yoktur dedim ona, sen da yanımda ol sen tanırsın bu adamları işte yaptınız, çok şey da paylaştınız birlikte yapalım.

EBRU TÖREHAN: Ha şimdi sonuçta.

YUNSAL İLHAN: E ben bunu söyledikten sonra adama iki gün sonra beni Mali Şube aradı başka bir avukatla birlikte, avukat dedi ki şimdi senin hakkında gonuşurlardı.

Mali Şubeye derki Yünsal sizi satın almış, e bu ne demektir? Demek direk by-pass et adamları, yani bu nedir? Hakan’ı gendime muhtaç mı bırakayım? Ulan yapsaydı zaten Hakan, Yünsal’ı ne arasındı bugüne gadar?

EBRU TÖREHAN: Şimdi şöyle bir şey söyliyim ben, şimdi o zaman biz bu akşama kadar Yünsal Beyden haber bekliyoruz, senaryo iyi mi olacak kötü mü olacak bize bilgi verecek.

HAKAN TÖREHAN: Peki Yünsal çok garip bir soru sorayım sana.

YUNSAL İLHAN: Hı hı.

HAKAN TÖREHAN: Savcı A…. ile ailevi bir bağlantının faydası var mı?

YUNSAL İLHAN: Şu an yok, şu an yok çünkü ee dediğim gibi Savcı A…’yı biz ikna edeceğiz yani rüşvet olayı olduktan sonra babası gitse dese gendine sana hakkımı helal etmem dese yapamaycaktır.

Rüşveti temizlemek lazım, ha rüşvet eğer polisten geldiyse biz peşini bırakmaycayık dediğimizde geri çekilecekler zaten eşek gibi, çünkü bir ifade çıkaramaycak günün sonunda göstersin.

EBRU TÖREHAN: Polisten de gelmese kimin söylediğini söylemek zorunda.

YUNSAL İLHAN: Gendi götlerin de patlayacak ha.

EBRU TÖREHAN: Aynen.

YUNSAL İLHAN: Ha gerçekten biride varsa o zamanda üstüne gitmeye hazır olduğumu söyledim.

HAKAN TÖREHAN: Ama direkt yargıca gidelim demesi çok çok iyi bir senaryo.

YUNSAL İLHAN: Öyle çünkü artık başka türlü ben şeyi kuramadım yani.

EBRU TÖREHAN: Bu olursa zaten her şey garanti.

YUNSAL İLHAN: Size nasıl güvenebilirim? Yani ben getirecem yarın adamı teslim edeyim ve deyeceksiniz ki ha bu sefer da bunu söylediler da gidecek adam cezaevine? Olmaz, o zaman dedim gendine Hakan teslim olmayacak ben gideceğim bunu Başsavcıya dilekçe vereceğim, gazetelere de dağıtacayım böyle bir itiraflar yapın siz tahkikatınızı, temizlensin çıksın ortaya şu Hakan’ın suçu yoktur, böyle bir rüşvet iddiası yoktur bizden çıkan, o zaman getireyim ben Hakan’ı, en azından prim yapmış olurum mahkemede de, bunu deyince mecbur galdılar yani gendilerinden çıktıysa bunu temizlemeden anlasacaklar bizimnan, yok gendilerinden çıkmadıysa da en azından emin olacaklar ki meydan deyecek kadar adil ve dürüstük bu işte, anlımızda açıktır.

HAKAN TÖREHAN: Aynen, aynen.

YUNSAL İLHAN: Onun için bir gonuşsunlar ikna ettiyse gendini etti, etmediysa ben yarın araycam Erdinç Abiyi, deycem abi özür dilerim söv say istersan beş dakka yanına gelecem nerdeysan oturalım bir yerde anladayım adama derdimi, benim zaten anlım açıktır ver talimatını hodri meydan çıkartsınlar o ifadeyi madem artık kim verdi genlere bu ifadeyi yüzleşelim, ben yüzleşmeye hazırım.

HAKAN TÖREHAN: Tamam.

YUNSAL İLHAN: Tamam?

HAKAN TÖREHAN: Tamamdır.

EBRU TÖREHAN: Tamam konuşuruz o zaman.

YUNSAL İLHAN: Okey.

HAKAN TÖREHAN: O zaman akşam akşam araycan bizi?

YUNSAL İLHAN: Yani ben akşamı da bulmaz herhalde artık mesai bittikten sonra A…’yı ararım, saat bir buçuktur, böyle üç, üçe, üç… beklerim üç buçuktan sonra onu da ararım sizi de ararım. Çünkü yani zaten o saatlerde gidecekti Mahmut gendine, hatta ben şey dedim yani ben gaçayım o zaman da beni görmesin, yok dedi bana vaktin varsa gal sen da, dedim gendine benim yanımda rahat gonuşamaycak gonuş da istersanız benda gelirim zaten benim da mahkemeye geçmem lazımıdı. Ahmet Başkanı bıraktıydım senin hanıma müdahale etsin diye, bir de o şey, bugün bile iki avukat girdi dahil oldu bu ișe.

EBRU TÖREHAN: Öbür avukat kim? Ben kimseyi tanımıyorum

YUNSAL İLHAN: Bilmiyorum bir dilekçe çıktı…

EBRU TÖREHAN: Bana Osman gönderdiler dedi.

YUNSAL İLHAN: Bilmiyorum ama.

EBRU TÖREHAN: Kim gönderdi onu?

YUNSAL İLHAN: Osman göndermiş, etrafındaki herkes senin adına karar alma yetkisini kendinde görüyor.

EBRU TÖREHAN: İlk siz geldiniz. Bende avukatıma…

YUNSAL İLHAN: Dolayısıyla olay şudur. Şimdi.

HAKAN TÖREHAN: Sen gel ya.

EBRU TÖREHAN: Tamam.

YUNSAL İLHAN: Önemli olan şudur; ne kadar az kişi yürüyeceğimiz yolu bilirse o kadar iyidir. Şimdi Osman iyi niyetli olarak Batur’u çağırmış olabilir bir şey demiyorum ama şimdi Osman benim konumumda olmadığı için bilemiyor her şeyi, yani Batur’la ilgili, Batur’un başka bir savcı bağlantısı vardır Mağusa’da, evet doğrudur ama o ikisinin arasındaki ilişkiden ötürü o savcının da ipi çekildi, fişi çekildi.

EBRU TÖREHAN: Ha bizi ilgilendirmez, biz seni tanıyoruz.

YUNSAL İLHAN: Onu hukuka aldılar, şimdi Girne Savcılığı bunlarına arasındaki ilişkiyi biliyor, o Mağusa Savcısı’yla ve Girne Savcılığı da bu işten tedirgindir çünkü savcılık zaten tedirgindir bu işten, yani savcı adamı cezadan alıp hukuka verirdiler. Bu yüzden, sırf bu ikisinin arasındaki ilişkiden ötürü.

Şimdi Batur’la ben Girne yürüyemem son derece çok iyi bir çocuk olabilir ama ee ben seninle ilgili yüzde sıfır riskte çizeceğim bir şeyde stratejide ben onu alamam.

EBRU TÖREHAN: Beni her zaman arayabilirsin, beni her zaman arayabilirsin…

YUNSAL İLHAN: Bilmiyorum ben Batur’u gittiğimde gördüm. Ben Behçet diye birinin geleceğini biliyordum.

EBRU TÖREHAN: Ben tanımıyordum ki, bana biri gönderdi dersem, ben beyefendi geldi tamam avukatınızım… hatta sen….. avukatım dedi.

AHMET DEMİREL: Evet.

EBRU TÖREHAN: Ve onun adını verdik zaten.

YUNSAL İLHAN: Tamam işte ben gittiğimde bilmiyorum dedi, Batur’u gördüm ben avukat olduğunu bana Ahmet söyledi. Yani ben da bilmezdim, yani bu işlerin mahremiyeti olması lazım çünkü.

EBRU TÖREHAN: Benim zaten yüzüm kapalıydı ben hiçbir şey görmedim.

YUNSAL İLHAN: Şimdi mesela düşün Hüseyin’in, benim Girne Savcılığı’nda ne yaptığımı ne beklediğimi bilmemesi lazım.

EBRU TÖREHAN: Evet, risk bu, çok büyük bir risk.

YUNSAL İLHAN: Bilmemesi lazım çünkü o da avukattır beni engellemekse niyeti ne atacak ortaya ve engelleyecek çok iyi bilir. Yani bizi bugün durdurabilecek tek bir şey vardı o da buydu. Savcılığı zan altında bırakmak, polisi zan altında bırakmak.

EBRU TÖREHAN: Hakan bunu Osman’la konuş.

YUNSAL İLHAN: Ben şimdi konuştum Osman’la bunu.

EBRU TÖREHAN: Evet bu önemli bir şey, bunu Osman’la konuşman gerekiyor canım, Yünsal Bey dışında ki kimseyi istemiyoruz net.

YUNSAL İLHAN: Tamam Hakan?

HAKAN TÖREHAN: Tamam … onu hallederim…

YUNSAL İLHAN: Ben Osman’a da söyledim şimdi yani bana ulaşamaz diye bir şey yok yani yedi sekiz avukatlık bir ofisiz illaki ulaşır. Evet ben araycayım seni.

EBRU TÖREHAN: Tamam ben sana verdim bir şey olursa, benim telefonu … istersen, kaç olursa olsun.

YUNSAL İLHAN: Benimki var mı?

EBRU TÖREHAN: Senin ki var bende.

YUNSAL İLHAN: Tamam… bende seni kaydedeyim, sekiz yüz atmış dört…











Başa dön tuşu