KıbrısManşet

Dizdarlı: Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve polis derhal devreye girmeli




Yüksek Yönetim eski Denetçisi (Ombudsman) ve Yüksek Mahkeme eski Yargıcı Emine Dizdarlı, dernek adı altında yapılanarak 18 yaş altı çocuklara sözde dini eğitim veren yapılanmalarla ilgili, Eğitim Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler Dairesi‘nin derhal devreye girmesi gerektiğini, ayrıca bu durumun polisin de işi olduğunu belirterek, “O küçüklere bir zarar geldiğinde bunu kim düzeltecek?” diye sordu

Dizdarlı: Eğitim Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler’in kesinlikle devreye girmesi gerekiyor

Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Dizdarlı, gazetemizin gündeme getirdiği 18 yaş altı çocuklara sözde dini eğitim ve Kur’an kursları düzenleyen dernek adı altındaki yapılanmalar hakkında konuştu, bu konuda da öncelikli yerin Eğitim Bakanlığı olduğuna dikkat çekti ve yasalarımıza göre 18 yaşından küçük her bireyin çocuk olduğunu belirtti.

Yüksek Yönetim eski Denetçisi (Ombudsman) ve Yüksek Mahkeme eski Yargıcı Emine Dizdarlı

Dizdarlı, “Bu konuda hem Eğitim Bakanlığı hem de Sosyal Hizmetler Dairesi‘nin kesinlikle devreye girmesi gerekiyor. Ayrıca bu durum polisin işidir de. Böyle iddialar varsa ve şikâyet varsa polis her yere ulaşabilir. Bizim sistemimiz şikâyet üzerinedir ama re’sen de yapılabiliyor, yapılamaz diye bir kural yok. Özellikle yaşları küçük çocukları ilgilendiren konular; anında harekete geçilmesi gereken konulardır” dedi.

“Biz kendimizden memnunuz, bu ülkeyi hiç tanımayan birileri ülkeye gelip de bize ahlak dersi vermesin”

Sevgi ve Kardeşlik Derneği (Sevkad) adı altında faaliyet gösteren ve ülkedeki camilere “cihat” yazılı pankartlar asan yapılanmanın bu hareketiyle de özgürlük sınırlarını aştığını söyleyen Dizdarlı, Kur’an’ı okuyan veya esaslı kurallarını bilen insanların dahi bu yapılanların çok doğru olmadığını söylediğine işaret etti.

Dizdarlı, “Bu kesinlikle laikliğe aykırıdır. Bize kimse ahlak dersi vermesin, biz yıllardır bu ülkedeyiz. Annelerimiz, anneannelerimiz ve geriye dönüp baktığımızda tüm ailemiz; bu ülkede mücadele etmiş. Ahlakımızı, dinimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi hep devam ettirmişiz. Biz kendimizden memnunuz, bu ülkeyi hiç tanımayan birileri bu ülkeye gelip de bize ahlak dersi vermesin lütfen” dedi.

“Çocukta ve toplumda açacağı yaraları önlemek için anında müdahale şarttır”

Dizdarlı 18 taş altı çocukların camilerde ve apartman dairelerindeki fotoğraflarının yayınlanmasına rağmen Bakanlık, polis ya da Savcılığın harekete geçmediği hatırlatılması üzerine de şunları kaydetti;

“Eğer bir olay toplum içindeki küçükleri ilgilendiriyorsa ve hassassa, sonuç itibariyle telafisi imkânsız bir zarar doğacaksa, hızlı hareket etmek zorundayız. O küçüklere bir zarar geldiğinde bunu kim düzeltecek? Çocukta daha büyük yaralar açıldıktan veya hayatını değiştirecek bir şey olduktan sonra müdahale etmek hiçbir işe yaramayacak.

Anında müdahale şarttır. İster çocukta ister toplumda açacağı yaraları önlemek için. Biz bu konuyu iki ay sonra konuşursak hiçbir etkisi olmayacak. Birçok kişi unutacak, olay da unutulacak, yaratması gereken etkisi veya yapılması gereken hareketi önemsiz olacak”

“Maalesef bizim yetkililer yasaya aykırı olsa dahi bunu yapamayacak kadar korkak davranıyor”

Dizdarlı şöyle devam etti;

“Belki yetkililer Türkiye’ye bağımlı olduğumuz için bazı şeyleri söylemekten korkuyor, incitmeyelim diye. Toplum ve yetkililer olarak çekiniyoruz. Ama bunu yaparken aslında kendi egemenliğimizi -ki egemen olduğumuzu iddia ediyoruz- kendi hukuk ilkelerimizi çiğniyoruz.

Bizim yapmamız gereken; kendi ülkemizdeki hukuk ilkelerini, hukukun üstünlüğünü savunan bir ülke olarak o dengeyi korumaktır. Eğer yasalarımıza aykırı bir durum var ise; bunu dile getirme olanağımız olması ya da onu yapabilmemiz gerekir. O hakkı kendimizde görmemiz gerekir. Maalesef bizim yetkililer yasaya aykırı olsa dahi bunu yapamayacak kadar korkak davranıyor.

“Doğru ilişkiler zemininde çok gerideyiz”

‘KKTC yasalarında şunlar var, bu aykırıdır, bu yanlıştır, bu doğrudur’ diyebilmeleri gerekir. Bunu yapmayarak aslında hukukun üstünlüğü ilkesini bir kenara itip boyun eğiyorlar. Sıkıntı burada kaynaklanır.

Yoksa kimse Türkiye karşıtı değildir, herkes bir şekilde biliyor ki Türkiye olmadan bu ülkenin bütçesi bu yapıyla denkleştirilemiyor. Doğru ilişkiler zemininde çok gerideyiz. O ilişkileri kurmak bizim yetkililerimizdedir, vatandaş gidip bir devletle ilişki kuramaz.

“Günübirlik politikalarla bu toplumu yönetemezsiniz”

Bütün anketlerde siyasilere karşı güvensizlik var. Sözlerini tutmuyorlar ve bu toplum güvenmiyor. Çünkü o kadar istikrarsızlar ki, istikrar yok, politika yok, hedef yok.

Günübirlik politikalarla bu toplumu yönetemezsiniz.
O güveni kazanmak onların sorumluluğundadır. Bize verdikleri hizmet ve söylemleriyle o güveni yaratmak onlara aittir.

“KKTC’deki hukuk sitemi ile TC’deki sistem çok ayrı şeylerdir”

Yargı sisteminde değişiklikler yapılacağı veya yargı bağımsızlığını etkileyen değişikliklerin olacağı yıllardır konuşuluyor. Ben de Yargıç olarak görev yaptığım sürede hep konuşulan şeylerdi bunlar.

Şunu bilmek gerekir; KKTC’deki hukuk sitemi ile TC’deki sistem çok ayrı şeylerdir. Çalışma, prosedür ve usul olarak, dolayısıyla öyle gelip bu sistemi değiştirebileceklerini hiç sanmıyorum

Ona her halükârda izin verileceğini de sanmıyorum. Sistem bambaşka bir şey. O yıllardır kullanılan sistemi bir anda silip tu baştan başlayamazsınız.

“Yeterli sayıda yasamız vardır, yeter ki denetim olsun”

Yüksek Yargıç olarak atanabilmek için Yüksek Adliye Kurulu’nun onayı gerekir. Başvuru için münhal ilan edilir, başvurulur. Bizde siyasi atama gibi yargıya dıştan birini alıp atayamazsın.

Sadece 8 Yüksek Mahkeme Yargıcı dışında, Başsavcı, Meclis’in bir adayı, Baro’nun bir adayı yer alır. Bu şekildedir. Dıştan gelen dört aday değişebilir ancak Yüksek Mahkeme Yargıçları görevde oldukları sürece aynıdır.

Eğer yasalar uygulanacaksa yeterli sayıda yasamız vardır, yeter ki denetim olsun. Çok istisnai durumlarda gerekli yasalar yoktur. Bizim ülkemizde en büyük eksiklik denetim ve siyasi çekincedir.

Görevini yaparken acaba beni görevden alırlar mı, yerime kim gelir düşüncesidir. Bunun dışında hiçbir engel yoktur”









Başa dön tuşu