Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu Avukat Cansu N. Nazlı, Tuğba Mimi adlı kadının tecavüze uğradığını iddia ettiği halde, soruşturma ve kavuşturmanın tamamlanıp konunun mahkemeye taşınmaması; polisin sivile değil askere bağlı olduğu noktasından değerlerlendirdi ve yargılama bitene kadar da suçlanan kişilerin kamu görevlerinden el çektirilmesi gerektiğini belirtti
Nazlı: Kadın beyanının esas alınması “kadın ne derse doğrudur” anlamına gelmiyor
Sosyal medya hesabından Nazlı, “Kadın Beyanı İlkesi, Polisin Sivile Bağlanması Gerekliliği ve Meslek Birliğine Düşen Görev Üzerine…” başlıklı bir açıklama yapan Nazlı, bir süredir genç bir kadının tecavüze uğradığını ancak şikayeti sonucu aylar geçmiş olmasına rağmen gereğinin yapılmadığını gerek sosyal medya gerekse medya aracılığıyla söylediğini hatırlattı.
Nazlı, “Her şeyden evvel kadın beyanının esas olması ilkesinin önemi ve gereğini hatırlatmamız gerekiyor. Kadın beyanının esas alınması kadın ne derse doğru kabul edilmesi anlamına gelmiyor. Özellikle cinsel suçların soruşturulma ve kovuşturulmasında şiddete uğrayan kadının ifadesinin ilgili prosedürü başlatması için yeterli kabul edilmesi anlamına geliyor” dedi.
“Bu ilkenin gereklerinden biri; yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgili kişinin görevden el çektirilmesidir”
Bu ilkenin günümüzde, yalnızca cezai yargılamalar için değil; demokratik kitle örgütlerinin de benimsemesi ve kurucu metinlerinde yer vermesi gereken bir kural olması gerektiğine işaret eden Nazlı, Bağımsızlık Yolu olarak parti tüzüğünde de kadın beyanının esas alınması ilkesini kurala bağladıklarını belirtti.
Nazlı, “Bu ilkenin bir gereği şikayet üzerine ivedi olarak konunun soruşturulması iken diğer gereği yönetim organlarında yer alan bir kişi ise aleyhine bu yönde bir şikayet olması durumunda yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgili kişinin görevden el çektirilmesidir. İvedi şekilde soruşturmanın tamamlanması ve yargılama yapılması hem şikayetçinin mağduriyetini en aza indirmek hem de sanık durumunda kimsenin masum olması ihtimaline karşın bir an evvel müdafaasını yapıp töhmet altında kalmaması bakımından anlamlıdır” dedi
“Polisin açıklaması sınırlı…”
Nazlı şöyle devam etti;
“Bu yüzden bir kadın cinsel bir suça maruz kaldığını beyan ediyorsa savunmamız gereken kadın beyanının esas alınarak bir an önce hem polisin ve savcılığın cezai soruşturma ve kavuşturmasını tamamlayıp konuyu mahkemeye taşıması; hem de bu kişi bir demokratik kitle örgütünün yönetim organındaysa da yargılama sonuçlanıncaya kadar görevden el çektirilmesidir.
Polisin ilgili olayda yaptığı sınırlı açıklamadan tam olarak Tuğba’nın şikayetiyle ilgili ne gibi bir ilerleme kaydedildiğini bilemiyoruz. Bilmememizin ve bunu denetleyemememizin en önemli nedeni polisin askere bağlı olmasıdır.
Şayet polis sivil bir otoriteye bağlı olsaydı konunun sivil otoritelerce hesabı sorulabilirdi ve denetimi yapılabilirdi. Ama biz şu an polisin hangi konuyu ilerletip hangisini rafa kaldırdığıyla ilgili bilgi dahi edinemiyoruz.
“Polisin sivile bağlanması bir yönüyle de kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin talebidir”
Bu yüzden aslında polisin sivile bağlanması bir yönüyle de kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bir talebidir.
Öte yandan teminata bağlandığından aynı konuyla ilgili daha tali bir yerden bile olsa kendisine ceza davası okunduğunu bildiğimiz Eczacılar Birliği Başkanı’nın hiçbir şey yokmuş gibi görevine devam etmesi de kamu vicdanını yaralayıcıdır.
Birliğin, başkanına kamu davası olan ceza davası nedeniyle teminat duruşmasına çıkarılması üzerine resen yargılama sonuçlanıp beraat edinceye kadar görevden el çektirmesi gerekiyordu. Bununla ilgili bir düzenlemeleri yoksa da bir an evvel olağanüstü genel kurul ile gereğinin yapılması gerekirdi.
Umarım geç de olsa birlik bu yönde atarak kadın beyanını esas kabul eder. Polisi bugün sivile bağlayacak gücümüz olmasa da kendi kurduğumuz demokratik kitle örgütlerinde bu mekanizmaları çalıştırmamızın kendisi de, ülkede arzu ettiğimiz demokratik değişimlerin kendi örgütümüz ölçeğinde örnek olarak hayata geçmesi bakımından gerekli ve değerlidir”