Bağımsız Milletvekili adayı, Sol Hareket Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, “Üç adımda çözüm odaklı siyaset” programını açıkladı, neden aday olduğunu, nasıl bir ülke hayat ettiklerini #memleketisterim sloganıyla madde madde anlattı
Korkmazhan: Demokratik Türkiye ve Federal Kıbrıs
Lefkoşa‘da Rüstem Kitabevi‘nde düzenlenen basın toplantısında adayllık sürecini, hedeflerini ve izleyeceği politikayı açıklayan Korkmazhan, öncelikle Türkiye’de şu sırada önemli bir demokrasi mücadelesi yürütüldüğünün altını çizmek istediğini belirtti.
Korkmazhan, “Buradan Türkiye demokrasi güçleri ile dayanışma içerisinde olduğumuzu ve önümüzdeki seçimde başarılı olacaklarına inandığımızı vurgulamak istiyorum. Demokratik Türkiye ve Federal Kıbrıs talebimizi net bir şekilde ifade etmek istiyorum” dedi.
“Yalnızca bugün değil, her zaman vardık”
Bağımsız milletvekili adayı olmanın yanı sıra ve bunun ötesinde kollektif mücadelenin; emek, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve çözüm mücadelesinin bir neferi olduğunu ve öyle olmaya da devam edeceğini vurgulayan Korkmazhan, kendilerinin her zaman bu mücadelenin her aşamasının kararlı savunucular olduklarını belirtti.
“Yalnızca bugün değil, her zaman vardık” diyen Korkmazhan, 2000’li yıllarda “Geleceğimizi Kurtarma Operasyonu” gençlik mücadelesi, sonrasında “Bu Memleket Bizim Platformu”, “Birleşik Kıbrıs Partisi” ve “Barış ve Demokrasi Hareketi”nde aktif şekilde yer aldıklarını ve çeşitli kademelerde görevler üstlendiklerini kaydetti.
Korkmazhan, “Mücadelemize 2018 yılında kurulan Sol Hareket bünyesinde devam ediyoruz” dedi.
“Baskılar, davalar, tehditler ile karşı karşıya kaldık…”
Korkmazhan açıklamasına şöyle devam etti;
“Güzel yurdumuz her zaman her şeyden önce geldi. Birçok zorluklar, baskılar, davalar, tehditler ile karşı karşıya kaldık.
Düşüncelerimizi özgürce ifade ettiğimiz ve biat etmediğimiz için 11 Mart 2021 tarihinde ‘AKP Kıbrıs Gençlik Kolları’nın şikâyeti, 26 Mart 2021 tarihinde ise atanmış kayyum Ersin Tatar’ın şikâyeti nedeniyle iki kere arka arkaya tutuklandık ve aleyhimize 4 ayrı dava açıldı.
‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ettiğimiz gerekçesi ile 5 yıla kadar hapisliğimiz istenmektedir. Saray rejimi tarafından Türkiye’ye girişimiz yasaklandı.
Asla geri adım atmadık. Mücadelemize devam ettik, ediyoruz. Önümüzdeki seçim sürecini ve kürsüyü de mücadele alanına çevireceğiz. Ve mutlaka başaracağız.
Üç adımda çözüm odaklı siyaset nedir?
Değerli arkadaşlar;
Yıllardır Kıbrıslıtürklere temel iki hikâye anlatılmaktadır. Birincisi eşit egemen devlet hikâyesi. İkincisi ise hükümet olacağız ve tüm sorunlarınızı çözeceğiz hikâyesi.
Her ikisinin de boş ve temelsiz siyasetler olduğunu yıllardır deneyimleyip, yaşıyoruz.
Biz hep birlikte geliştirdiğimiz yeni ve çözüm odaklı yeni bir siyaset yaklaşımı öneriyoruz. Üç adımda çözüm odaklı siyaset yaklaşımımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İrade ve Demokrasi Odaklı Siyaset
Kıbrıslıtürk toplumu Türkiye’deki iktidarların tahakkümü altında, asker ağırlıklı militarist bir sömürge rejiminde yaşamayı onaylamamaktadır.
Ankara ve Saray rejimi tarafından dayatılan protokol, paket, seçim ve hükümet gibi tüm müdahaleler ile yaşam biçimimizi muhafazakârlaştırma çabalarına son verilmeli, Kıbrıslıtürk toplumunun, kendi özgün kimlik ve kültürüne, laik, demokratik ve çoğulcu yapısına kendi kendini yönetme, kendi kararlarını alma hakkına ve toplumsal iradesine saygı gösterilmelidir.
Bu doğrultuda, Kıbrıslıtürk toplumunun kendi kendini yöneteceği, kendi kurumlarında söz sahibi olacağı, kendi kendine yetecek bağımsız bir ekonomik yapıya kavuşacağı; demokrasi, sosyal adalet ve eşitliğe dayalı, laik, özgürlükçü, katılımcı, barışçıl ve hamasetten uzak çağdaş bir yaşam kurması yönünde her türlü çaba gösterilecektir.
KKTC denen ayrılıkçı ve çarpık yapı yok hükmündedir. Anayasadaki geçici 10. Maddenin kaldırılacağı, yargı bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanacağı, polisin sivile bağlanacağı, kendi kurumlarımızda söz sahibi olacağımız, kendi kendimizi yöneteceğimiz, federal Kıbrıs’ı öngören, özgürlükçü, eşitlikçi, laik, demokratik ve sivil yeni bir Anayasa için çalışacağız.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nden Kaynaklanan Toplumsal Haklar Odaklı Siyaset
Kıbrıs Cumhuriyeti bir Helen devleti değildir. Kıbrıslıtürk toplumu 1960 Kıbrıs Cumuriyeti’nin kurucu ortağıdır. Kıbrıslıtürkler, ayrılıkçı Kıbrıslıtürk liderliğinin Cumhuriyetten ayrılmasını, dünyadan izole ve Kıbrıs’ın kuzeyine hapsedilmiş bir yaşamı hiçbir zaman onaylamamıştır.
Milliyetçi Kıbrıslırum liderliğinin, Kıbrıs sorununu gerekçe göstererek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ele geçirmesi ve Kıbrıslıtürklerin toplumsal haklarını rafa kaldırması kabul edilemezdir.
Kıbrıs sorununda kapsamlı çözüme ulaşana kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ve AB üyeliğinden kaynaklanan toplumsal haklarımızı elde edebilmek için uluslararası hukuk temelinde çok boyutlu bir mücadele yürütülecektir.
Federal Kıbrıs Odaklı Siyaset
Kıbrıs sorunu ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararlarında belirtildiği gibi tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslararası temsiliyeti olan, siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli Birleşik Federal Kıbrıs temelinde çözüme kavuşturulmalıdır.
Çözüm bütün Kıbrıslıların insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygılı olmalı, herhangi bir yabancı ülkenin garantörlüğünü reddetmeli, Kıbrıs’ı tam bağımsızlığa kavuşturmalı ve Adamızın tüm askeri üs ve tüm silahlardan arındırılmalıdır.
Müzakereler Crans Montana’da kaldığı yerden ve BM Genel Sekreteri Guterres’in çizdiği çerçevede temelinde bir an önce yeniden başlamalıdır.
Kapsamlı çözüm müzakereleri ile paralel bir şekilde Güven Arttırıcı Önlemler biran önce hayata geçirilmeye başlanmalı, toplumlararası ilişkiler ve işbirliği her alanda tesis edilmelidir.
Kıbrıs sorununda erken federal çözüme ulaşmak, Kıbrıs’ı Akdeniz’de bir barış köprüsüne dönüştürmek için tüm olanaklar değerlendirilecek ve bu yönde kararlı bir mücadele yürütülecektir.
Temel İlkeler, Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Hedefler
İnsanca yaşamın temeli ve en yüce değer olan emeğin kurtuluşu, Eşitlikçi, Özgürlükçü, Paylaşımcı dünya görüşünü savunuyoruz.
Öncelikli hedefimiz Kıbrıslıtürk toplumunun kendi kendini yönetme ve demokrasi mücadelesini başarıya ulaştırma ve Birleşik Federal Kıbrıs’ın yaratılmasıdır.
Kıbrıslıtürk toplumu ve Kıbrıs’ta yaşayan tüm toplumların, Türkiye’nin askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel tahakkümünden kurtarılması, gasp edilen siyasi iradenin geri alınması, kendi kendini yönetmeye, demokrasiye ve sosyal adalete dayalı özgürlükçü bir yaşam kurmaları için mücadele ediyoruz.
Toplumlararası farklılıkları körükleyen, Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü kalıcılaştırmak ve Ortak Vatan mücadelesini engellemek isteyen emperyalizm ve her iki taraftaki milliyetçi-faşist güçlere karşı, Kıbrıs işçi sınıfının, tüm ilerici güçlerin ve Kıbrıs halkının birliğini ve Ortak Mücadelesini esas alıyoruz.
Kıbrıs sorununun ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararlarında belirtildiği gibi tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslararası temsiliyeti olan, siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli Birleşik Federal Kıbrıs temelinde çözüme kavuşmasını savunuyoruz.
“Her türlü ayrımcılığı reddediyoruz”
Çözümün bütün Kıbrıslıların insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygılı olmasını, herhangi bir yabancı ülkenin garantörlüğünü reddetmesini, Kıbrıs’ı tam bağımsızlığa kavuşturmasını ve Adamızın üs ve tüm silahlardan arındırılmasını talep ediyoruz.
Her türlü siyasi, sosyal ve ulusal baskıya, kapitalizme, emperyalizme, yeni sömürgeciliğe ve ırkçılığa karşı mücadele eden tüm emekçiler ve halklar ile enternasyonalist dayanışma ve güç birliğini geliştirmeyi hedefliyoruz.
İnsanlar arasında ırk, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, dil, din, ulusal veya etnik kökeninden dolayı her türlü ayrımcılığı reddediyoruz.
İşçilerin, emekçilerin, memurların, esnafın, üreticilerin, göçmenlerin, mültecilerin, çocukların, ekolojinin, çeşitli kimlik ve inançların, kadınların, köylülerin, gençlerin, emeklilerin, dezavantajlı bireylerin, LGBTİ+’ların, haksızlığa uğrayan, yok sayılan herkesin görünürlüğü için mücadele edeceğiz.
“Müdahaleleri reddediyoruz”
Ayrılıkçı rejime ve Kıbrıs’ın kuzeyinin sömürgeleştirilme ve vilayetleştirilme çabalarına karşı meydanları, sokakları, seçim süreçlerini, kısacası yaşamın her alanını mücadeleyi büyütme alanı olarak görüyor, bu yönde kararlı bir şekilde çalışacağımızın sözünü veriyoruz.
Her toplumun varlık temeli üretimdir. Üretmeyen, üretime önem vermeyen toplumlar yoksul, bağımlı ve edilgen bir yaşama mahkûm olurlar. Kıbrıslıtürk toplumuna dayatılan üretimden kopuk, yoksul, bağımlı ve edilgen ekonomi yaklaşımını ve siyasi iradesine müdahaleleri reddediyoruz.
Türkiye’nin ülkemizi sömürgeleştirilme çabaları son bulmalıdır. İlişkilerin muhtaç, emir salan, edilgen ve bağımlı bir şekilde devam etmesini kabul etmiyoruz.
Türkiye’nin, toplumsal yaşamın birçok alanında kurduğu tahakküm ve toplumsal iradeye müdahaleleri son bulmalıdır. Kıbrıslıtürk toplumunun iradesine saygı temelinde, kişilikli ve haysiyetli bir ilişki tesis edilmelidir.
Ekonomi
Ekonominin Serbest Piyasa’nın kör kanunlarına ve Türkiye’den dayatılan ekonomik paketlere terkedilmesini kabul etmiyoruz. Ekolojik bir yaklaşım ve rasyonel bir planlama olmadan üretimi ve üretkenliği arttırmak ve kendi kendimizi yönetmek düşünülemez.
Ekonomi baştan aşağı çevreci ve yeşil politikalarla şekillendirilmeli, aşırı tüketime değil ekolojik dengeye saygılı, ölçülü üretime dönük olarak yeniden örgütlenmeli ve bu doğrultuda rasyonel bir şekilde planlanmalıdır. Üretime dayalı bir ekonomi ve yaşam kurmak için mücadeleyi sürdüreceğiz.
Para ve mali politikalar olmak üzere ekonomik yapı yeniden örgütlenmeli, para hareketleri kontrol altına alınarak, kara para ve kayıt dışı ekonomi engellenmeli, toplumun varlıklarının peşkeş çekilmesi durdurulmalıdır. Merkez Bankası özerkleşmeli, başkanı Kıbrıslı olmalıdır.
Bankacılık sistemi yeniden yapılandırılmalı, şube bankacılığına, off-shore bankalara, bankacılık sektörüne sıkı denetim getirilmeli, borçların ödenememesinin ve katlanmasının en büyük nedeni olan Birleşik Faiz uygulaması kaldırılmalı, Bankacılık sektörüne gelir vergisi uygulanmalıdır.
Döviz bazlı ithal ve yerel muadili olan ürünlere ihtiyacı azaltmak için yerli üretim ve üreticinin desteklenmesi ve teşvik edilmesi için çalışılmalıdır.
Türkiye ile var olan ticaret dengesizliğinin ortadan kaldırılması için çalışma yapılmalıdır. Bankalardaki mevduatların şube bankacılığı aracılığı ile Türkiye ekonomisine transfer edilmesinin önüne geçilmeli, mevduatlar ülkemizde yatırım için kullanılmalıdır.
Vergi-Bütçe
Vergi adaleti tesis edilerek, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalı, büyük şirketlere uygulanan vergi muafiyetine ve Türkiye kökenli ve yabancı şirketlere uygulanan vergi muafiyeti ve teşviklere son verilmelidir. Zenginlere servetlerinin toplam değeri üzerinden servet vergisi uygulanmalıdır.
Bütçe yeniden ele alınarak daha adil bir bütçe oluşturulmalıdır. Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneği ve bütçedeki savunma kalemi iptal edilerek kamusal hizmetlere aktarılmalıdır.
Kamu-İstihdamlar
Kamuda, başta milletvekilleri, bakanlar ve müşavirler olmak üzere yüksek ve astronomik maaş alanlardan kesinti yapılmalı, gereksiz cari giderlerde tasarruf yapılmalı, elde edilecek para ile işsizlere, öğrencilere, yoksul ve dar gelirlilere yönelik sosyal yardım programları başlatılmalıdır.
Oy hesabı ve partizanca istihdamlar ile niteliksizleştirilmiş ve hantallaştırılmış kamu yönetimi verimli, etkin ve yurttaşa kaliteli hizmet veren bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Müşavirlik sistemi kaldırılmalı, kamu istihdamları ihtiyaç ve liyakata göre yapılmalıdır.
Çalışanlar arasında yabancı-yerli, kamu-özel ayırımı yapılmadan, eşel-mobil sistemi yeniden yürürlüğe konulmalı, maaş ve ücretlerin erimesinin önüne geçilerek, ücretlerin hayat pahalılığı ile doğru orantılı bir şekilde yükselmesi sağlanmalıdır.
Asgari Ücret- Sosyal Güvence
Asgari ücret insanca yaşama olanak sağlayacak düzeye çekilmeli, özel sektördeki asgari ücret en az kamudaki en düşük maaşa endekslenmelidir.
Herkese iş, herkese sosyal güvenlik içinde bir yaşam için çalışma başlatılmalıdır. Sendikasız işçi çalıştırmak yasaklanmalıdır.
Çalışanlara işyeri ve işkolu esasına göre kendi öz örgütlenmeleri, işçi-memur ayırımı olmaksızın toplu sözleşme ve grev hakkı sağlanmalıdır. ILO sözleşmeleri eksiksiz uygulanmalıdır.
Kooperatif Merkez Bankası ve iştirakleri gerçek sahipleri olan köy kooperatifleri ve üreticilere devredilmelidir. Kooperatifçilik desteklenmeli, köylülerin, üreticilerin, esnaf ve zanaatkârların örgütlenmesi teşvik edilmelidir.
Sanayi-Turizm-Sermaye-Kara Para
Hafif sanayi, turizm ve dış ticaret rasyonel bir yaklaşım ile yeniden örgütlenmelidir. Sermayenin ve kara paranın aklandığı casino, bet ve kumar sektörü kısa vadede gelişmiş vergi sistemleri ile vergi kaçırılamayacak şekilde yeniden düzenlenmeli, orta ve uzun vadede kumar sektörü ve turizmine son verilmelidir.
Eko-turizm, konukevi turizmi ve sağlık turizmi ön plana çıkarılmalı, mass-turizmde acentelere verilen yüksek teşvikler gözden geçirilmeli ve yeniden yapılandırılmalı, yeni tip destinasyon pazarlama yöntemleri geliştirilmelidir.
İletişimde çağdaş teknolojilere yatırım yapılmalı, güvenli ve düzenli hava ve deniz ulaşımı sağlanmalı, telekomünikasyon (iletişim, bilişim vb) Ercan havalimanı ve tüm limanlar yeniden kamulaştırılmalıdır.
Kıbrıs Sorunu
Kapsamlı çözüme kadar, Güven Arttırıcı Önlemler çerçevesinde Kıbrıslıtürk toplumunun dış ticaret, ulaşım ve turizm yapabilmesi için Ercan havalimanı ve Mağusa limanının BM kontrolünde açılması için çalışılacaktır.
Kıbrıs sorununda güven arttırıcı önlemler biran önce hayata geçirilerek, yeşil hat tüzüğü üzerinden ihracat yapılması yönünde olanaklar değerlendirilmeli ve arttırılmalıdır. Yeni geçiş kapıları biran önce açılarak ekonomik potansiyelleri değerlendirilmelidir.
İnsanı doğanın efendisi değil, ekolojik çemberin bir parçası olarak görüyor ve mücadelenin her adımında ekolojik yaklaşımı esas alıyoruz.
Kapitalizm daha fazla kâr uğruna doğayı, doğal varlıkları, bir bütün olarak ekolojiyi ve yaşamı sömürmekte ve metalaştırmaktadır. Ekolojik yıkıma ve küresel iklim değişimine neden olan kapitalist üretim ve tüketim, dünya üzerindeki yaşamı tehdit etmektedir. Esas olan biran önce kapitalist sistemden kurtulmaktır.
Dayatma Protokoller
Suyun ve doğanın ticarileştirilmesine, piyasa temelli enerji politikalarına ve projelerine karşı kararlı bir mücadele yürütülecek. Türkiye ile imzalanan su protokolü iptal edilmeli, protokol su yönetiminin Kıbrıslıtürk toplumunda olacak şekilde yeniden düzenlenmeli ve su kaynakları yeniden kamulaştırılmalıdır.
Her yurttaş ve canlı için bir hak olan suya parasız, temiz ve yeterli miktarda erişim hakkının yeniden sağlanması için mücadeleye devam edeceğiz.
Su kaynakları rasyonel bir şekilde kullanılmalı, yeni kaynaklar ve sulama yöntemleri devreye sokulmalıdır. Tarım ekolojik yaklaşım ve planlı anlayış ile yeniden organize edilmelidir.
İmar Yasası yeniden ele alınıp arsa spekülasyonu, kıyı katliamı ve ülkemizin betonlaşması, denizlerimizin kirletilmesi önlenmelidir. Doğal, tarihi ve kültürel alanlar korunmalı, Taş ocakları kapatılmalıdır.
AKSA-Kıb-tek-Enerji-Doğa-Çevre
Fuel-oil ile elektrik üretimine kademeli bir şekilde son verilmeli, AKSA’nın sözleşmesi iptal edilmeli, KIB-TEK özerk, hesap verebilir ve modern bir yapıya kavuşmalıdır.
Yenilenebilir, ucuz, çevre kirliliği yaratmayan alternatif enerji modellerine yatırım yapılmalıdır. Muadillerine göre düşük elektrik tüketen ev ve sanayi elektroniklerinin ithalinde teşviklendirme yapılmalıdır.
Kıbrıs etrafında ve Doğu Akdeniz’de yürütülmekte olan doğal gaz ve petrol arama çalışmaları biran önce durdurulmalıdır. Bu bağlamda, ‘Kazma Bırak’ gibi, bölgesel ve küresel çapta başlatılan karşıt kampanyalara destek vermeye devam edeceğiz.
Yaşam alanlarının yok etmesine karşı, doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarının güvence altına alınması için özelleştirme politikalarına karşı mücadeleye devam edeceğiz.
Kadın Hakları
Kadının özgürleşmesinin ve eşitliğinin önündeki en büyük engel erkek egemen sömürü sistemidir. Kadınların maruz kaldığı her türlü sömürü, baskı ve şiddet karşısında kadınların yanında mücadele edeceğiz. Kadınların özgürleşme mücadelesini desteklemeye devam edecek, cinsiyetçilik, cinsiyetçi ilişkiler ve dile karşı mücadele edeceğiz.
Kadın ‘ev kölesi’ olmaktan kurtarılmalı, toplumsal yaşamda eşit ve saygın yerini almalıdır. Yaşamın her alanında pozitif ayırımcılık ve kota ilkesinin uygulanması için çalışacağız.
Kadının ev içi emeği görmezden gelinmemelidir. Ev emekçisi kadınların sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları yapılmalıdır. Kadın çalışanların kuralsız, güvencesiz, sendikasız çalışması yasaklanmalı, sendikalaşma zorunlu hale getirilmelidir.
Kadına yönelik şiddet, baskı ve tacizler en ağır hapis cezası ile cezalandırılmalıdır. Kadın dayanışma merkezleri ve kamusal çocuk bakım merkezleri açılmalıdır.
Ataerkil toplumsal cinsiyet algılarının ve rollerinin değişimi için her alanda kararlı adımlar atılmalı, eğitim müfredatı yeniden ele alınmalıdır. Yasalar tüm baskıcı gelenek ve çağdışı unsurlardan arındırılmalıdır.
Kadın ticareti ve seks köleliği engellenmeli, gece kulüpleri derhal kapatılmalıdır.
Cinsel Yönelim Özgürlüğü
Heteroseksizm bir tür ırkçılıktır. Cinsel yönelim ve cinsel kimliklere yönelik fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete ve ayrımcılığa karşı LGBTİ+’lar ile dayanışma içerisinde mücadele edeceğiz.
Ataerkil kapitalist sistemin baskı altına alıp, sömürdüğü ve yok saydığı tüm ezilenlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesini bir bütün olarak görüyoruz. Toplumun özgürleşmesi ve eşitliği, LGBTİ+’ların özgürleşmesi ve eşitliğinden geçmektedir.
LGBTİ+’ların evrensel insan hak ve özgürlüklerinin tanınması ve tüm baskı ve eşitsizliklerin ortadan kalkması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Asimilasyon Politikaları
Cezasız kalan suçların tekrarlanabileceğini unutmadan hareket etmeliyiz. Yeni ve barış içinde bir geleceğe ulaşabilmemizin yegâne temeli burada saklıdır. Kıbrıs’ın tamamında 1958’de başlayarak 1974 sonrasında da devam eden Kıbrıslıtürklere yönelik tüm asimilasyon politikalarına karşıyız.
Buna bağlı olarak 1958’lerden itibaren yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi karşısında tarih komisyonlarının oluşturularak kültürel ve tarihsel çalışma yapılmasını ayrıca mevcut yönlendirme levhalarında orijinal isimlerin de yer almasını savunuyoruz.
1975 Türk Cemaati Soyadı Kanunu ile soyadların değiştirilmesi ile ortaya çıkan mağduriyetlerin tespit edilmesi için çalışma yapılmasını, ailelerin kendi içinde oluşan farklılıkların taleplere göre giderilmesi gerektiğini ve ayrıca bu konuda bir merkez kurulmasını ve şikâyetlerin bu merkeze yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kıbrıs Türkçesi-Tarih-Kültür-İade-i İtibar
Kıbrıs Türkçesinin kaybolan sözcükleri ve ses özellikleri, bölgelere göre ağız farklılıkları, cümle kalıpları ve kuruluş özellikleri ile ilgili çalışma yapılması gerektiğini, bu konuda oluşturulacak bir dil komisyonu yardımı ile konuşma ve yazma konularında kriterler belirlenmesini ve kılavuz yazılmasının gerekliliğini savunuyoruz.
Tarih ve kültür komisyonlarının bir görevi de gerçeklerle yüzleşilmesi için toplumlarımızın önüne tüm gerçekleri yorumsuz bir şekilde sunması olmalıdır. 1958’de, 1962’de 1965’te TMT tarafından Solcu Kıbrıslıtürklere yönelik vatan haini damgası ile taciz, tehdit, tedhiş ve öldürme olaylarının dosyasının yeniden açılmasını ve yeniden tahkikat yapılarak kendilerine ve ailelerine iade-i itibar edilmesini talep ediyoruz.
12 Haziran 1958 Gönyeli-Kördemen Katliamı, 22 Aralık 1963 Ayvasıl Katliamı ve Küçük Kaymaklı kayıpları, 5 Ağustos 1964 Dillirga-Erenköy Çatışmaları, 1963 Kıbrıslı Ermenilere yönelik tehdit, tedhiş ve göç ettirme, 15 Kasım 1967 Köfünye-Aytotoro Katliamı ayrıca 20 Temmuz 1974 ile birlikte gerçekleştirilen Aleminyo, Siskilip, Balikitre, Aşa, Voni, Tohni, Muratağa-Sandallar-Atlılar, Eftakomi-Galatya Katliamlarının ve tacavüzlerin hakikat komisyonları kurularak teşhir edilmesi ve karşılıklı olarak özür dilenmesi gerekliliğinin mücadelesini vereceğiz.
Kuzey ve Güneydeki Mallar
1974 sonrası adamızın bölünmesiyle özellikle kuzeyde kalan Kıbrıslırumlara ait; manastır, kilise, şapel, mezarlık vb tarihi, kültürel ve kutsal mekânların “devlet” politikası olarak tahrip edilmesinin altyapısının oluşturulduğunun tespit edilmesi gerektiğini ve bunun için sorumluluk merkezleriyle kurtarılacak kısımlar için çalışma yapılmasını talep ediyoruz.
İki Toplumlu Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarının hem zemin olarak kullanılması hem de desteklenerek tespiti yapılamayan kayıpların bulunabilmesi için toplumsal seferberliğin kesin bir şekilde başlatılması şarttır.
Merkezi ve yerel otoritelerin bu çalışmayı desteklemesi için her bölgede gönüllü komisyonlar çalışmalı, adamızın hala kanayan bu yarasına merhem olunması ve ailelerin yakınlarına bir mezar yapabilmesi için zaman kaybetmeden sıkıntılı noktalar aşılmalıdır.
Karşılıklı Özür-Tarihle Yüzleşme
Komisyonlarda yapılan çalışmalar ve tespit edilen bulgular neticesinde; 1955-58, 1963, 1974 dönemlerinde çatışmalar içerisinde olsun olmasın, TMT, EOKA, EOKA-B vb silahlı örgütlerin siyasi, askeri, stratejik ve hatta kişisel hangi sebepten olursa olsun karşı toplumdan ve kendi toplumlarından infaz edilen, darp edilen, tehdit edilen, kendisi ya da malı taciz ve tahrip edilen kişilerden ve ailelerinden, hayatta olanlardan değilse yakınlarından gerekirse tüm bir mahalleden/mahalleliden veya köyden/köylülerden açık ve anlaşılır şekilde özür dilenecektir.
Örgütün hayatta olan yöneticileri, ilgili devlet kurumu, bakanlık ve başkanlık düzeyinde bu özür yazılı ve sözlü olarak iletilmelidir.
İrade
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’nin yerel alt idaresi olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus hareketini, dış göç olarak tanımlamak mümkün değildir.
Şüphesiz kendi iradesi ile Kıbrıs’a göç eden belli bir kesim vardır. Ancak süreç büyük oranda kolonyalist politikaların önemli bir parçası şeklinde, demografik yapının sistemli bir nüfus aktarımı yolu ile değiştirilmesidir. Kaldı ki sistemli nüfus aktarımı politikası Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine, Türkiye devletinin en önemli kolonyalist politikalarındandır.
Hatay ve İmroz (Gökçeada) gibi birçok toprak ve ada, sistemli nüfus aktarımı, demografik yapının değiştirilmesi, yerel halkın asimilasyonu yolu ile elde edilmiştir.
Türkiye hükümetlerine ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki milliyetçi elite göre nüfus aktarımı diye bir şey söz konusu değildir. Onların tekçi anlayışına göre “Gelen de Türk’tür, Giden de Türk’tür”. Farklı bir Kıbrıslı Türk toplumu, kimliği, kültürü, dili yoktur. Hedefleri daha önceden kaybedilen bir toprak parçasının yeniden fethedilmesi ve entegrasyonudur.
Vatandaşlıklar
Kıbrıslıtürklere yönelik uygulanan sistemli asimilasyon ve demografik yapının değiştirilmesi politikasının önemli bir parçası olan sistemli nüfus aktarımı ve evlilik veya doğum yolu ile elde edilen vatandaşlıklar dışında yeni vatandaşlık dağıtımına karşıyız.
Bu doğrultuda yeni vatandaşlık yasası yapılmalıdır. Ülkeye girişler kontrol altına alınarak, kimlikle girişler durdurulmalıdır. Yasa dışı ve keyfi vatandaşlıklar yargıya taşınmalı ve hukuksuz elde edilmiş vatandaşlıklar iptal edilmelidir.
İşçi Hakları
Ülkemize çalışmak için gelen veya getirilen emekçilerin vatandaş olup olmadığına bakılmaksızın insanca çalışma haklarına sahip olduğunu savunuyoruz ve sömürü düzeninden kaynaklı mağduriyetlerinin giderilmesi için mücadele edeceğiz.
Türkiye kökenli ya da üçüncü ülkelerden insanları düşman olarak gören ırkçı yaklaşımların karşısındayız. Kıbrıs’ı yurt bilmiş herkes ile vatandaş olsun veya olmasın emek, demokrasi ve barış mücadelesini yürütme kararlılığındayız.
Eğitim
Eğitimde fırsat eşitliğinin yaratılması gerektiğini savunuyoruz. Bunun için de fırsat eşitliğinin önündeki engellerin kaldırılması için mücadele edeceğiz. Yarışmacı sınavların fırsat eşitliğinin yaratılmasındaki en büyük engeli oluşturduğunun bilinciyle, yarışmacı sınavların yerine daha bilimsel ve adaletli geçiş sistemlerinin dünyadaki örneklerinden ilham alarak uygulamaya konması gerekmektedir.
Bununla birlikte yarışmacı sınavların yarattığı dershane ve özel ders sektörünün fırsat eşitliği önündeki en büyük engellerden birini teşkil ettiğinin saptamasını yaparak, kamusal eğitimin çağa uygun, yeniden planlanarak; nitelikli ve çalışabilir bir sisteme bürünmesi için mücadele edilmesinin gerekliliğini ortaya koyuyoruz.
Eğitim Sendikaları ile birlikte parasız, bilimsel ve demokratik eğitim şiarının içeriğini doldurarak her alanda mücadelesinin verilmesi gerekmektedir. Özellikle eğitim müfredatlarında çoktan seçmeli yarışmacı sınavların oluşturduğu bilim dışı uygulamalar ve tahribatların ortadan kaldırılması için çalışma başlatılması gerekliliğini ortaya koyar ve bunun planlanması için çalışmalara destek vereceğiz.
İlgili sendikalar ve paydaşlar ile işbirliği içerisinde gerekli altyapı hazırlanarak, eğitimin sağlıklı bir şekilde gün içine yayılması için çalışma yürütülecektir. Eğitimde özelleştirmenin ve özel okulların egemenliğinin yoksulların aleyhine daha da büyük bir dezavantaj oluşturmasının önüne geçilmelidir. Bu sebeple devlet tarafından kreşlerden yüksek öğretime kadar özel okullara yapılan teşvikler durdurulmalı ve vergi muafiyetleri kaldırılmalıdır.
Siyasal İslam denilen ve Türkiye’den ülkemize ihraç edilen tarikat örgütlenmelerinin ilkokul yaşlarında Kur’an kurslarıyla, Orta ve Lise çağında, imam hatip modelinin ülkemizdeki karşılığı olan İlahiyat Koleji yapılanması, yurtlar ve yaz kurslarıyla, üniversitelerde de Vakıflar aracılığı ile dernek vs çeşitli örgütlenme modellerinin desteklenerek semirtilmesi ile yayılmasının önüne geçilmelidir. Eğitimdeki şovenist ve yalana dayalı resmi tarih anlatısı kaldırılarak, barış kültürü eğitimleri desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Ekolojik yaşam eğitim müfredatının bir parçası olmalıdır.
Milli Eğitim Yasası’nın Özel okullarda farklı Devlet okullarında farklı uygulanmasından bağımsız olarak demokratik, eşitlikçi, çağdaş ve uygulanabilir olması için toplumsal bir talep oluşturulmalıdır. Yüksek öğretim de niteliği ortadan kaldıran ve öğrencileri müşteri olarak gören akademik olmayan süreçlerin desteklenmeye devam edilmesi kabul edilemez.
Ülkemizi üniversiteler çöplüğüne dönüştüren bu anlayışa karşı mücadele edilmesi ve belirlenecek bilimsel şartlarla uyumlu üniversitelerin varlığının desteklenmesi şart olmuştur.
Milli Eğitim Yasası’ndaki ‘uyumlaştırma’ maddesi (22.madde), Kıbrıs’ın kuzeyindeki eğitim sistemini, Türkiye eğitim sisteminin uzantısı haline dönüştürerek özgün eğitim sistemi oluşturulması önünde engel teşkil ettiği için kaldırılmalıdır. Kıbrıslıtürklerin eğitim alanında yeniden birleşme ve barış kültürüne hizmet eden politikalar üretmesini engelleyen TC Elçiliği Eğitim Müşavirliği kaldırılmalıdır.
Sağlık Hizmeti Hakkı
Sağlıklı olmayı toplumsal bir hak, sağlığı bir kamu hizmeti olarak görüyoruz. Sağlığın ücretsiz, cinsiyetçi olmayan, eşit ve erişilebilir olması için mücadele ediyoruz.
Sağlıkta özelleştirme politikalarına karşıyız. Bütçeden sağlığa ayrılan payın arttırılması için mücadele edeceğiz.
Sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için sağlıkta tam gün uygulaması ve sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi zorunludur. Sağlıkta partizanlık, rüşvet ve bunlar gibi olumsuzlukların ortadan kaldırılması için ilgili sağlık örgütleri ile birlikte mücadele edeceğiz.
Gençlik
Gençliğin siyasi mücadeleye aktif katılımı ve temsiline özel önem veriyoruz. Gençler kendi çalışmaları ve geleceklerini belirleme konusunda özgür olmalıdır.
Gençliğe işsizliği, bireyciliği, ucuz işgücü olmayı, hayallerini gerçekleştirememeyi dayatan politikalarla mücadele sözü veriyoruz. Gençliğe dayatılan milliyetçi, homofobik, tekçi ve niteliksiz eğitim anlayışını reddediyoruz.
Gençliğin gelecek belirsizliğine, göç yollarına mahkûm edilmesine karşı mücadeleye devam edeceğiz. Kısa vadede zorunlu askerliğin kaldırılması ve vicdani ret hakkının tanınması, uzun vadede ise askerliğin tamamen kaldırılarak, Kıbrıs’ın silah ve askerlerden arındırılması hedefi ile çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Kültür-Sanat
Kültür ve sanat yaşamı daha anlamlı kılan ve bir toplumun gelişmişlik düzeyini gösteren çalışmalardır. Yazın, tasarım, müzik, plastik, görsel, işitsel ve bunlar gibi alanlarda tarihi, kültürel, sanatsal çalışmaların özgürce yapılabilmesi için her türlü destek sunulacak, çalışmaların profesyonel hale getirilip kurumsallaşması önündeki engellerin kaldırılması için çalışılacaktır.
Kültür ve sanata ayrılan bütçe arttırılmalı, ek fonlar oluşturulmalıdır. Kültürel ve sanatsal mirasın korunup, gün ışığına çıkartılması için çalışmalar yürütülmeli, yenilikçi çalışmalar teşvik edilmelidir.
Yerel kültür ve sanat çalışmaları ve sanatçılarımız kültür emperyalizmine karşı korunmalı, özgün ve bağımsız üretim için gereken her türlü destek sunulmalıdır. Kültür ve sanat her türlü vergiden muaf tutulmalıdır. Düşünce, ifade, söz ve anlatım özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, özgür ve sansürsüz çalışma ortamı sağlanmalıdır.
Yerel gazete, dergi, televizyon, radyo, yayınevleri ve kitapevleri vergiden muaf tutulmalı, kapasitelerinin arttırılması için gerekli her türlü çalışma yapılmalıdır.
Bu çerçevede 25 Haziran 2023 ara seçiminde bağımsız milletvekili adayı olarak desteğinizi talep ediyoruz.
“Bütün, federal bir memleket istiyoruz”
Adayız çünkü inat ediyoruz.
Adayız çünkü Memleket istiyoruz.
Kendi özgün kimlik ve kültürümüz, laik, demokratik ve çoğulcu yaşam tarzımız ve toplumsal irademize dayalı özgürlükçü bir yaşamın olacağı bir memleket istiyoruz.
Sömürge olmak değil, özgür, birleşik, eşit, Baf’tan Karpaz’a bir bütün, federal bir memleket istiyoruz.
Yabancı olmadığımız, göç etmek zorunda kalmadığımız, silahlardan ve tel örgülerden arınmış bir memleket istiyoruz.
Atanmış kayyumların ve yolsuzların değil, seçilmişlerin yönettiği, sivil ve demokratik bir memleket istiyoruz.
Aşkın her renginin eşit olduğu ve özgürce yaşandığı bir memleket istiyoruz.
Emeğin en yüce değer olduğu bir memleket istiyoruz.
Memleket istiyoruz, dağların yeşili çok, denizin mavisi koyu olsun.
Memleket istiyoruz, bizim olsun”