KıbrısManşet

Bağımsızlık Yolu: Oysa umut emekçilerdedir! Çözüm sınıf mücadelesindedir!




Bağımsızık Yolu, 25 Haziran Milletvekilliği Ara Seçimi‘nde yarışacak olan adaylarının, Parti Meclisi üyesi Umut Ersoy olduğunu “Umut Emekçilerde! Çözüm Sınıf Mücadelesinde” sloganıyla duyurdu

“Oysa umut emekçilerdedir! Çözüm sınıf mücadelesindedir!”

Yaptıkları basın açıklamasıyla adaylarını duyuran Bağımsızlık Yolu’nun açıklamasının tam metni şöyle;

“Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi 25 Haziran 2023 Pazar gün gerçekleşecek olan Milletvekilliği Ara Seçimi konusunda aşağıda aktarılan değerlendirmeyi yapmıştır:

Halkımızı 25 Haziran Ara Seçimi’ne taşıyan süreç 2021 yılında yükselen ve 2022 Milletvekilliği Genel Seçimi’nden sonra da devam eden ‘Sine-i Millet’ çağrılarıyla başlamış, Halkın Partisi’nin 19 Mayıs 2022 tarihinde sine-i millet kararı almasıyla bugüne gelinmiştir.

Bağımsızlık Yolu, hiçbir zaman ‘sine-i millet’ çağrılarına katılmamış olsa da, gelinen aşamada önümüzde duran Ara Seçim’e yönelik karar alırken bu olguyu yaşanmamış addetmemiz mümkün değildir. Bu sürecin öznesi olan siyasetlerin ise, kendi çağrılarının sonucu olarak önümüze konan ara seçime dair konuşurken, bununla ilgili hiçbir değerlendirme yapma ihtiyacı duymayan siyasi etik dışı anlayışlarını tarihe bir not olarak düşüyoruz!

 Bağımsızlık Yolu, temsili demokrasinin sınırlarının bilincinde olan sosyalist bir partidir. Halkın beş yılda bir oy vererek tüm iradesini bir grup seçkin kişiye devrettiği, daha sonra da ‘siyasete yani yönetme ve karar alma pratiğine karıştırılmadığı’ temsili demokrasi, bizim görüşümüzce demokrasinin en ilkel biçimidir.

Bu modeli yeterli bulan rejim partileri, seçimler sonucunda oluşmuş olan hükümetlerin ‘halkı temsil ettiğini’, halkın arzu ve isteklerine göre hareket edeceğini, beş yıl boyunca da bu doğrultuda istediği kararları almaya hakkı olduğunu iddia ederler.

Onlara göre, zaman zaman halkın istençlerine ters düşen hükümetler oluştuğu takdirde, sine-i millet yani halkın bağrına geri dönmek yoluyla bu istisnai sapma düzeltilebilir. Yani ‘sine-i millet’ temsili demokrasinin en uygun demokrasi modeli olduğunu düşünen rejim siyasetçileri için, olağan bir düzeltme mekanizmasıdır.

Sosyalistler, temsili demokrasiden çok daha üstün bir model olan ‘doğrudan demokrasi’yi hayata geçirmek için mücadele ederler. Doğrudan demokrasi, halkın beş yılda bir değil günde birden fazla kez siyasi konulara dair söz söylemesi, tercihte bulunması, uygulamaya katılması anlamına gelir.

Bunun mekanizmaları tarih içerisinde birçok örnekle geliştirilmiş, halen de geliştirilmektedir. Gelişen teknoloji yardımıyla cep telefonlarımızdan dahi günde birkaç kez katılabileceğimiz referandumlar, işyeri komite ve konseyleri, mahalle komiteleri ve seçilmişleri geri çağırma hakkı gibi unsurlar; doğrudan demokrasinin en bilinen araçlarıdır.

Bağımsızlık Yolu, doğrudan demokrasiyi savunan sosyalist bir parti olarak; temsili demokrasinin en baştan halkı temsil etmemek üzere kurgulandığını, seçilenlerin halkı değil başta sermayedarlar olmak üzere güç odaklarını temsil ettiğini ve özellikle ülkemizde hükümetlerin iktidar değil, TC egemenleri ile farklı sermaye gruplarının ortak işlerini gören bir komiteden ibaret olduğunu bilmektedir.

Bu nedenle de partimizin istisnai olarak rayından çıkmış temsil mekanizmasını yeniden yerine oturtma istenci anlamına gelen “sine-i millet” çağrılarına asla katılması söz konusu olamaz. Partimiz temsil mekanizmasının halktan kopuk olmasının istisnai değil yapısal olduğunun farkındadır ve bu yapıyı yıkmak üzere örgütlenmekte, mücadele etmektedir.

2021’den itibaren ‘muhalefet sine-i millete dönsün’ şeklinde yükseltilen talepler, kendisi de o tarihte bir muhalefet partisi olan HP tarafından yanıtlanmıştır. Ancak her ne hikmetse, o güne kadar gün aşırı sine-i millet çağrısı yapanların sesleri ip gibi kesilmiştir.

Belli ki bu çağrıyı yapanların istifa etmesini istedikleri HP değildi. Ancak kendi çağrılarını kuyruğunda dolandıkları partiye değil de ‘muhalefete’ yaptıkları zaman, HP’nin de bunu kendi üstüne alması doğaldır!

HP’nin ‘sine-i millet’ kararı almasında o güne kadar ortaya koyduğu pratiği unutturmak, kendini AKP ile kurulan eşitsiz ilişkideki rolünden temize çekmek gayesinin farkındayız ancak HP’ye bu fırsatı verenlerin de ‘çok radikal bir slogan ürettiğini zannederek’ sine-i millet sözünü toplumun gündemine taşıyanlar olduğunu da vurgulamak gerekiyor.

Üstelik kendi çağrılarına yanıt veren bir milletvekilinin istifası sonrası gerçekleştirilecek Ara Seçimlerde, istifa ettirdikleri vekilin boşalttığı koltuğa ilk aday olanlar, kendi aralarında kavgaya tutuşanlar da aynı kesimler olmuştur.

Şimdilerde ise bu seçimin yapılmasını bir taraftan ‘Anayasa gereği’ diyerek savunan,diğer taraftan ise Belediye seçimlerinin ertelenmesi ve Ersin Tatar’dan boşalan koltuk için yapılmayan ara seçimleri’ hatırlatarak, ‘daha önce de iki kez delmiştik’ diyerek buna itiraz eden iki kesim oluşmuştur. Her iki kesim de samimi değildir. Birinci kesim Anayasa’nın halk yararına maddelerinin delinmesini umursamayarak, ikinci kesim ise Anayasa’yı delme pratiğini yaygınlaştırmayı savunarak demagoji yapmaktadır!

Konu Anayasa’nın delinmesiyse; Anayasa her gün delinmektedir! Okul kayıt dönemlerinde çocuklardan kayıt parası alındığında, hasta bir insanımız devlet hastanesinde para vermek zorunda bırakıldığında, her tarafı denizlerle çevrili bu memlekette ayak bastı parası vermeden denize ulaşılamadığında da Anayasa delinmektedir.

Anayasa ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık, denizlere erişim, barınma, sağlıklı bir çevrede yaşama ve yoksulluktan korunma haklarını düzenlemekte; devlete de bunu hayata geçirme görevi vermektedir. Anayasal zorunluluklara önem verdiğini iddia edenler bugüne kadar defalarca hükümet olmuşlar ama her defasında da Anayasa’nın delinmesine ortak olmuşlardır!

Rejim partilerini ilgilendiren konularda ihlal edilen Anayasa için kıyametleri koparanlar, emekçileri ilgilendiren konulardaki Anayasa ihlallerini görmezden gelmektedirler!

Sadece bu bile hangi sınıfın temsilcisi olduklarının en net göstergesidir. Her iki kesimin de sınıfsal çıkarları Anayasa’nın delinmeye devam ettirilmesini gerektirir.

Gelinen noktada halka 25 milyon TL’ye mal olacağı öngörülen bir ara seçim ile karşı karşıyayız! Bu parayla okul yapardık, hastane yapardık, yangın erken uyarı sistemlerimizi düzenlerdik, halk yararına neler neler yapardık!

Ortada büyük bir maliyet vardır ve bu maliyetin sorumluları, ‘sine-i millet’ çağrısı yapanlarla, kendini aklamak için görevinden istifa edenlerdir!

25 Haziran Milletvekilliği Ara Seçimi nedeniyle halkın önüne aday olarak çıkanlara baktığımızda, Bağımsızlık Yolu’nun emekçilerden yana bir sınıf partisi olarak kurulmasına neden olan tüm unsurları bir kez daha görüyoruz!

Bağımsızlık Yolu, hiçbir siyasal partide emek vermeden, bir kez bile pankart taşımadan, aidat toplamadan, gece yarılarına kadar toplantı yapmadan, gökten zembille inerek halkı kurtarmaya talip olma anlayışını reddeder! Böylesi adayları partisine katarak imajını yenileyeceğini düşünen partilerin, siyasetin siyasetsizleşmesi dışında hiçbir şeye hizmet etmeyeceğini vurgular!

Oysa umut emekçilerdedir! Çözüm sınıf mücadelesindedir!

Bağımsızlık Yolu, ister milletvekilliği, ister mahkeme yargıçlığı, ister bakanlık olsun hiçbir makamın kişisel bir kariyer uğrağı olarak görülemeyeceğini düşünür.

Partimiz halka hizmet etmek amacıyla talip olunan her makamda, sonuna kadar direniş, sonuna kadar mücadele yürütülmesi gerektiğini savunur. Kişisel bir mertebe olmayan makamların kişisel kararlarla boşaltılamayacağını, baskılar karşısında istifa etmenin asla onaylanamayacağını vurgular.

İstifa her durumda bir özürdür! Kişi ya hatalarını kabullenip yanlışları için özür dileyerek ya da baskılar karşısında direnemediğini ifade ederek istifa eder! Üstelik halkın varoluş mücadelesi verdiği bir süreçte, çok önemli hizmetler verilebilecek bir makamdan istifa edip, başka makamlara talip olunması Bağımsızlık Yolu için asla kabul edilebilir değildir!

Partimiz, solda birlik çağrılarının ideolojik bir temel ile izah edilmesi gerektiği düşüncesindedir. Hiçbir siyasi odak keyfi bir liste yayınlayıp birleşmesi gerekenler reçetesi dikte edemez!

Birlik çağrısı yapanların; birleşmesini talep ettikleri yapılara hangi temelde aynı olduklarını ve farklı oldukları noktaların neden daha önemsiz olduğunu izah etme yükümlülükleri vardır.

Kaldı ki gücü yetmediği zaman birlik çağrısı yapıp, imkan bulduğu zaman adaylığını ilk ilan eden olma pratiğinin; en az kendi sine-i millet çağrısına yanıt verenleri görmezden gelme pratiği kadar etik yoksunu olduğu bizim için nettir!

Partimiz boykot taktiğine dair görüşlerini parti yayınları da dahil olmak üzere her platformda açıklamıştır.

Ülkemizde yürütülen boykot söylemi siyasal literatürdeki hiçbir örnek ile uyuşmamasına rağmen, halkımız içerisinde tutarlılıkla bu pozisyonu benimseyen kesimlere de saygımız vardır. Ancak ilkesel nedenlerle yürütüldüğü iddia edilen boykot, ‘sevdiğimiz bir arkadaş aday olmuş’ diye rafa kaldırılırsa, bunun ismi tutarsızlıktır!

Bu seçimle birlikte ortaya çıkmıştır ki; boykot siyasetine taraf olan bazı kesimlerin bugüne kadar yaptıkları boykot, iddia ettikleri gibi ‘rejimi reddetmekle’ değil, oy verecek sevdikleri bir arkadaş bulamamakla ilgilidir!

Oysa umut emekçilerdedir! Çözüm sınıf mücadelesindedir!

Meclis’in bugünkü bileşimine bakıldığında, sermayedarların artık rejim partilerinden ümidi kesiklerini ve ülkeyi yönetmek üzere bizzat koltukları doldurmaya başladıklarını görmekteyiz.

Eski Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros CTP milletvekilidir! Patron Alişan Şan UBP’nin Maliye Bakanı’dır! GAÜ’nün kötü namlı patronu Serhat Akpınar DP milletvekildir! Ve şimdi de Ali Başman milletvekilliğine adaydır.

Patronların at koşturduğu siyaset arenasını emekçi sınıfların mücadelesi ile sarsmak hiçbir zaman bugünkü kadar acil bir ihtiyaç olmamıştır.

Emekçiler, hayatı üretenler, emekleri ile bir avuç ultra zengini lüks içerisinde yaşatanlar bu memleketin nimetlerinden yararlanamayan tek kesimdir.

Özel sektörde sendikasız, açlık sınırının altındaki Asgari Ücrete talim ederek, yatırımları yapılmadan, emekliliğin hayalini bile kuramadan, her gün zamlanan gıdayı evine nasıl götüreceğini düşünerek yaşayan emekçilerin bu durumu kader değildir!

Siyasetimize emeğin damgası vurmanın, patronların karşısına başta Meclis olmak üzere her yerde çıkmanın, sermayedarların rahatını her yerde bozmanın zamanı gelmiş de geçmektedir! Patronların Meclis’e girmek için sıraya girdiği bu ortamda Bağımsızlık Yolu emekçileri siyasete çağırıyor, ‘Emekçiler Meclise’ diyor!

Çünkü umut emekçilerdedir! Çözüm sınıf mücadelesindedir!
,
2022 Milletvekilliği genel seçimlerinden sonra parti programımız da olan muhalefet programının birçok siyasi partinin vaatler menüsüne girdiğini memnuniyetle gözlemledik.

Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi önerimizi bilboardlara yazan da oldu, servet vergisi talebimizi farklı isim bularak savunan da!

Sadece partiler değil, sendikalar da çeşitli platformlarda ‘sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanması’ mücadelemize omuz vermektedirler.

Tüm bunlar, fikirlerimizin toplum tarafından sahiplenilmesi için illa meclise girmek gerekmediğinin, mücadelenin meyvelerinin her platformda yürütülecek çabalarla büyütülebileceğinin göstergeleri olarak bizleri motive etmektedir.

Bu ara seçimde de seçim manifestosunu zenginleştirmek için Bağımsızlık Yolu Muhalefet Programı’ndan yararlanan çeşitli adayların varlığını gözlemliyoruz.

Ancak hatırlatmak isteriz ki sınıf mücadelesi, soframıza süs niyetine koyacağımız bir buket çiçek değildir! Tüm siyasi kavgamızı sınıfsal bir perspektiften kurmadıkça, tüm siyasetimizi emek mücadelesi zemininden örmedikçe, o sloganlar seçim manifestolarında eğreti durur, eğreti duracaktır!

Unutulmamalıdır ki yaşadığımız tüm sorunların çözümünde umut emekçilerdedir. Çözüm sınıf mücadelesinden geçmektedir!

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi yukarıda sıralanan tüm değerlendirmeler ışığında; sınıf mücadelesinin bayrağını yükselten, emekçilerin siyasette özne olması için mücadele eden ve ülkemiz Kıbrıs’ın anti-emperyalist bir mücadele ile yeniden birleştirilerek, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halklarının siyasi eşitliğine dayalı bir federasyon ile bağımsız bir ülke haline gelmesi gerektiğini vurgulayan, eko sosyalist ve feminist bir parti olarak 25 Haziran 2023 tarihinde gerçekleşecek milletvekilliği ara seçimlerine oy birliği ile katılma kararı almıştır.

Partimiz bu seçimlerde emekçi sınıfların sesi, sözü ve mücadelesini onurla taşıyacağına emin olduğu Umut Ersoy yoldaşımızı milletvekili adayı olarak gösterecektir.

Umut Ersoy

Bu seçim süreci boyunca manifestomuz, parti programımız da olan muhalefet programı olacaktır.

Hem Ankara’dan hem de Kıbrıs Cumhuriyeti’nden halkımızın siyasal iradesine yönelen baskılara fark gözetmeksizin karşı duran biziz! Çağlayan Parkı’nın adı Ankara Parkı yapıldığında direnen de biziz; Matematik Olimpiyatlarını kazanan gencecik beyinler sırf Türkiye kökenlidir diye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geçiş noktalarından döndürüldüğünde eylem yapan da biziz!

‘Ankara Elini Yakamızdan Çek’ pankartı ile İnönü Meydanı’na giren de biziz, doğuştan hak ettiği kimlikten mahrum bırakılan insanlarımızla Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın kapısına dayanan da biziz!

Dinsel, kültürel, sosyal ve ekonomik asimilasyon politikalarına karşı üreterek direnen de biziz; bu coğrafyada doğmuş, bu coğrafyayı kendine vatan bilmiş Türkiye kökenli Kıbrıslı Türklerin halkımızın bir parçası olduğunu vurgulayan da biziz! Kıbrıs’ın ikiye değil üçe bölündüğünü, her yerinin işgal altında olduğunu ve başta İngiliz Üsleri olmak üzere tüm yabancı ordulardan arındırılmadıkça bağımsız olamayacağını savunan biziz!

AKSA’nın ve akaryakıt ithalinin kamulaştırılmasını, 250 kws’a kadar konutlara ücretsiz elektrik sağlanmasını dile getiren biziz! İşyerindeki haklarını savunamayan emekçilerin ülke sorunlarını çözemeyeceğini vurgulayarak, sendikasız çalıştırılmanın yasaklanmasını isteyen biziz!

Asgari Ücret’in en düşük kamu maaşına eşitlenmesini gündemde tutan biziz! Ormanlarımız için yangın helikopteri, her bölgeye sığınma evi, ultra zenginlere servet vergisi için sokakta olan biziz! Her kayıt dönemi ücretsiz kamusal eğitim için okul önlerinde bildiri dağıtan, hastanelerde bağış adı altında toplanan paralara karşı duran, kamusal toplu taşıma istencini sağır kulaklara haykıran biziz!

Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra değil, Kıbrıs sorununu çözmek için emek mücadelesine yaslanan biziz!
Halkımızın mahkum edildiği bu kara kaderi biz yazmadık, bozacak olan biziz!

Bizim tek umudumuz emekçilerde, çözüm sınıf mücadelesinde!”









Başa dön tuşu