Üstel gidiyor mu? İnanılmaz iddialar; iki farklı senaryo ve perde…
Ünal Üstel şu an yolda…
Ankara‘ya gidiyor,
Acil çağırıldı gece.
Başbakanlık Basın Bürosu, her adımını haber yapıp basına servis ettiği Üstel’in bu gidişini duyurdu mu?
Hayır!
O zaman bakalım; neden gitmiş olabilir?
***
Geçmişten bugüne doğru ilerlersek, UBP kurultayında en düşük oyu alan, kendi partilisinin teveccühüne bile mazhar olmamış biri olan Üstel, en yüksek oyu alan Faiz Sucuoğlu‘nun el çektirilmesi sonrası “en iyi söz dinleyen” kişi olarak Ankara tarafından seçildi, Ersin Tatar‘dan tarafından hükümeti kurma görevini aldı ve kabinenin başına geçti.
Elbette o dönem sadece “uykuya dalmış olan” el çektirilenler, uygun ortamı kollayarak uzun süre sessiz kaldı.
Üstel bu sırada, Ankara “kalk” dedi kalktı, “otur” dedi oturdu. Tam bir emir eri, söz dinleyen uslu çocuk edasıyla söyleneni harfiyen yerine getirdi.
Ama bu koltuk öyle bir koltuk ki; oturanın karakteri müsait değilse insanı kısa sürede “sadık bir köle“den, “ihanet eden bir asi“ye dönüştürebiliyor.
Üstel’in adı kısa sürede rüşvet iddialarına karıştı. Hem de öyle böyle değil. Her imzanın bir fiyatı olduğu söylentileri arşa çıktı. Oğlu da bütün gün Başbakanlık ve çeşitli Bakanlıklarda dolaşmaya başladı. Resmi bir işi mi vardı? Hayır.
Ortalıktaki iddialar arasında; tüp bebek merkezi izinlerinden, döviz bürolarına, denize sıfır arsaların tahsisinden casino alımlarındaki kolaylaştırmalara kadar şimdilik sadece başlıklarını verebileceğim birçok rüşvet kalemi var.
***
Ankara’nın Üstel rahatsızlığının bir diğer sebebi de TC Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu‘yla alakalı. Üstel’in Feyzioğlu ile arasının limoni olduğunu artık duymayan yok.
Hatta öyle ki; Üstel’in 20 Temmuz’da Ercan Havalimanı’nı açmaya gelen TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a dahi Feyzioğlu’nu şikayet etmeye çalıştığı ve Erdoğan’dan azar yediği bile konuşuluyor kulislerde.
Daha da müthiş olanı ise UBP içinde Üstel’i istemeyenlerin bu ikilinin arasındaki problemleri fırsata çevirme çabası. Üstel’in UBP’lerle yaptığı bir toplantıda Feyzioğlu hakkında yaptığı negatif yorumlar; yine toplantıdaki UBP’liler tarafından alınan ses kaydıyla Elçiye götürülmüş meğer.
Elçi bunları duyunca epey sinirlenmiş. Hatta basına hiç yansımayan Feyzioğlu ile ilgili bir takım “dedikoduları” da duymuşsunuzdur. İşte bunların merkezinin de Üstel olduğu söylenmiş Elçiye…
Kısacası sürekli bir itiş-kakış hali var ikilinin arasında.
***
Bir diğer mesele de Pile‘deki yol yapımı çalışmaları sırasında Türk tarafının Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerine ve mülklerine saldırması sırasında Üstel’in ortalarda olmayışı.
Genel intibanın tersine, Türkiye‘nin ve çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın adeta kucağında bulduğu bu krizin, hiç işlerine gelmediği gün gibi ortada.
Hatta saldırı anının videolarından birinde; polis olduğu tahmin edilen sivil bir kişinin dozer sürücüsüne “Üstlerine sür, sür de gaçacaklar” dediği dahi duyuluyor.
Daha önce de yazmıştım; Erhan Arıklı ve Tahsin Ertuğruloğlu‘nun olaylar sonrası yaptıkları açıklamalar, genel açıklamalarında kullandıkları sert ve düşmanca dilin aksine çok naifti.
Ankara neredeyse 24 saat açıklama dahi yapmadı, durumu sahiplenmedi, Türk tarafının yaptığını savunmadı.
Tüm açıklamalar “BM daha eşitlikçi olsun, adaletli davransın” üzerineydi. Anca bu kadarını yapabildiler.
BM Güvenlik Konseyi‘nden çıkan karar da bunu doğrular nitelikteydi. Türkiye hükümetine neredeyse hiç sorumluluk yüklenmedi, direkt ‘KKTC‘ makamları suçlandı, kınandı.
Sıkı durun; peki tüm bunlar yaşanırken Ünal Üstel neredeydi?
İddialara göre Türkiye’nin bir tatil beldesinde!
***
Hatırlarsanız, daha önce de 5 gün boyunca Ankara-İstanbul gezen Üstel’in kimseye vekalet vermeden adadan ayrıldığını haberleştirmiş ve bunun nasıl olduğunu sormuştuk.
Elbette cevap gelmemişti.
İşte aynı Üstel’in aynı şeyi hem de BM olaylarının cereyan ettiği sırada bir kez daha yaptığı Ankara tarafından fark edildi.
***
Son iddialar ise; ülkedeki adaletin bile Ankara’nın emri olmadan sağlanamadığı gerçeğini tokat gibi yüzümüze çarpan cinsten.
Biliyorsunuz; çok yakın zamanda bazı Bakanlarla birlikte İçişleri Bakanı ve Müsteşarını da görevden aldı Üstel.
Dışarıdan bakıldığında, Üstel’in kurultaydaki olası rakiplerini güçsüzleştirme hamlesi olarak görülen bu görevden almaların altında bambaşka bir sebep yattığı da iddia edildi.
Öyle ki; 2021 yılında “sahte vekaletnamelerle başka şahıslara ait mülklerin, bağlantılı olduğu 2 şirkete devrini sağladığı” gerekçesiyle 10 yıl hapse mahkum edilen iş insanı Mehmet Eminoğlu‘nun Şartlı Tahliye Kurulu‘na başvurduğu, Üstel’in bu tahliyenin gerçekleşmesini, Türkiye’nin ise gerçekleşmemesini istediği, görevden alınan İçişleri Bakanlığı Müsteşarı’nın da bu başvuruya olumsuz oy verdiği, görevden almaların da bu noktadan sonra gerçekleştiği söyleniyor.
(Kurul, İçişleri Müsteşarlığı Başkanlığında toplanıyor, Cezaevi Danışma Kurulu Başkanı veya Cezaevi Danışma Kurulu’nun görevlendireceği bir üye, Başsavcı’nın görevlendireceği bir Savcı, Polis Genel Müdürü’nün I. veya II. Yardımcısı, Merkezi Cezaevi Müdürü veya Muavini, Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi veya Yardımcısı, Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürü veya Muavini olmak üzere 7 kişiden oluşuyor. Toplantı yeter sayısı ise 5)
Yani Türkiye, Kıbrıs Türk yargısının bir kararıyla ilgili yapılacak başvuruda, bir insanın cezaevinden çıkıp çıkmamasında bile rol oynuyor.
Kepazelik, rezillik falan değil bu direkt bir ihanet!
Tabi, görevden alınan Bakanların, AKP bağlantılarını kullanarak Üstel’i Ankara’ya şikayet etmeleri de bugünkü Ankara yolculuğunun sebeplerinden biri.
***
İki senaryo var;
Ya Üstel’in kulağını çeken Ankara bir daha sözünden çıkmaması için sağlam bir uyarıyla Üstel’i geri gönderecek ya da yakında “sağlık sebeplerinden” dolayı bir istifa gelecek…
Hatta sonrasında bir kurultay olur mu yoksa Ersin Tatar “En çok oyu sen almıştın” diyerek birilerine hükümet kurma görevini mi verir göreceğiz.
Bütün bu rezillikler yaşanırken muhalefet ne mi yapıyor?
İşte onu kimse bilmiyor…