Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, yolsuzluk, sahte diploma, tarikatlar, rüşvet iddiaları ve birçok skandala işaret ederek, kronikleşmiş sorunlara pansuman olabilecek yegane aracın iki toplumlu, iki kesimli, federal bir çatıda Avrupa Birliği (AB) olduğunu vurguladı
Maviş: Adanın kuzeyinde bir güven bunalımı yaşanıyor
Sendika adına “Siyasal, Sosyal, Ekonomik Koşullara Kısa Bir Bakış: Çözüme ve AB İle Doğrudan İlişki Kurma Hedefine Odaklanmalıyız” başlıklı yazılı açıklama yapan Maviş, ekonomik istikrarsızlık, pahalılaşma, zamlar, kriminal olaylar, kültürel müdahale, yolsuzluklar ve benzeri olaylardan dolayı adanın kuzeyinde bir güven bunalımı yaşandığına dikkat çekti.
Maviş, “Anayasa’ya bağlılık yemini etmiş siyasetçi ve bürokratlarının kendilerini yasalarının üzerinde görmeleri, bulundukları makamları imtiyaza dönüştürmeyi hak saymaları, siyasetin içine düştüğü etik sorunlar her gün karşımıza çıkmaktadır” dedi.
“Rüşvet ve yolsuzluk iddialarının cevapları halen netleşmedi”
Maviş, hükümet ortaklarından biri olan Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın mal varlığı ve servetindeki artışın, turistik T, kiralık araç ve taksi iznini torpil mekanizmasına göre verdiği iddialarının, bir diğer hükümet ortağı olan Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ve onun partisi Demokrat Parti‘nin (DP) Milletvekili Hasan Tosunoğlu ile ilgili basında çıkan rüşvet iddialarının ve Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar ile ilgili ortaya atılan 50 milyon dolarlık rüşvete aracılık iddianın cevaplarının halen netleşmediğine dikkat çekti.
Maviş, “Hukuka ve kamu yararına aykırı bir şekilde T&T Havalimanı Şirketi’ne yapılan 59 milyon Euro ödeme ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu‘nun (Kıb-tek) akaryakıt alımlarında yaşanan 6.7 milyon dolarlık şaibelerden de bir haber yok” dedi.
“Tarikatlara göz yumuluyor”
Tarikatların kontrolündeki dernekler aracılığı ile küçük çocukların ehil olmayan kişi ve yerlerde ihmal ve istisimara hedef haline getirilmesine, yatılı olarak mahsur bırakılmasına, bu derneklerin milyonlara sahip olması ile ilgili ortaya çıkan haberlere karşı da bir ses olmadığını vurgulayan Maviş, yükseköğrenimin; eğitim ve bilimden çok insan kaçakçılığı, intihal ve sahte diploma yolsuzlukları ile anıldığına dikkat çekti.
Maviş, “Bununla birlikte kitle turizmi anlayışıyla ‘daha fazla öğrenci, daha fazla üniversite, daha az maaş, daha az personel’ düşüncesine sahip patronların eline verilmiş denetimsiz yükseköğrenim kriz üzerine kriz yaşamaya devam ediyor” dedi.
MAviş şöyle devam etti;
“Eğitimi meta, öğrenciyi müşteri olarak tasarlayan butik üniversite anlayışı muhasebelerinde yaşanan peşpeşe yolsuzlukların ardından, intihal ve hakedilmemiş diplomalar ile ülkede yaşanan yükseköğrenim krizi derinleşmiştir.
Üniversitelere sadece bir ticari kurum olarak bakanlar, ülke üniversitelerinin eğitim ve araştırmadan çok insan ticaretiyle anılmaya başlandığı gün önlem alması gerekenler, bet ofis mantığında üniversite açma izni vermeyi başarı sayanlar, tüm yükseköğrenimin çöküşü olacağı konusunda uyarı yapmamıza rağmen koltuklarından kımıldamayanlar yaşanan sürecin sorumlusudurlar.
“YÖDAK’ın kendisi krize dönüştü”
Üniversiteleri denetleyecek yapı olan YÖDAK üyelerinin dahi kendi diplomalarının mahkemelik olduğu bu sistemde, hangi üniversitenin insan kaçakçılığına bulaştığını, hangisinin intihal yaptığını ve düzmece belgelerle diploma sattığını, hangisinin akamedisyenlerin emeklerinden ve emekliklerinden çaldığını nasıl tespit edebilecektir? Adanın kuzeyinde tuz çoktan kokmuştur!
“Tuzun koktuğu noktada çözüm ne olabilir?”
AKP rejiminin Kıbrıs’ın kuzeyini siyasal ve ekonomik nüfuzu altında tutarak özelleştirme, muhafazakârlaştırma ve ifade özgürlüğüne karşı yürüttüğü gerici politikalara karşı çözümü savunmalıyız.
Kurucu eşit ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden doğan haklarımızı gasp eden ve istediğinde baskı aracı olarak kullanan Kıbrıslı Rum siyasi elitlerine karşı haklarımızı ve çözümü talep etmeliyiz.
Kıbrıslı Türklerin, her iki taraftan gelen baskıyı azaltmak ve uluslararası hukukta yer almak için çözüme ve AB ile doğrudan ilişki kurma hedefine ısrarla yönelmesi elzemdir.
“Çözümün adresi AB çatısı atında iki bölgeli, iki toplumlu federal bir yapıdır”
Yaşadığımız güncel, siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarımıza kısa vadeli çözümler aransa da kronikleşmiş sorunlarımıza pansuman olabilecek yegane araç iki toplumlu, iki kesimli, federal bir çatıda Avrupa Birliği’dir.
Sn. Cuellar’ın önemli misyon üstlendiği bu dönemde, eşit/egemen rüyalardan uyanıp, görüşme masasına dönen bir ekibi toplumsal varoluş mücadelesi vermiş bu toplum hak ediyor”