InstagramKıbrısManşetSiyaset

Özkunt: Oysa ki üniversiteler yolsuzlukla değil bilimle anılmalıydı




Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Özkunt, üniversitelerde yaşanan “sahte diploma ve yolsuzluk” olaylarına işaret ederek, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) başına siyasi kimliği olan diploması bile şaibeli kişiler değil gerçek bilim insanlarının atanması gerektiğine işaret etti

Özkunt: Oysa ki üniversiteler yolsuzlukla değil bilimle anılmalıydı

Yazılı açıklama yapan Özkunt, ülkedeki 23 üniversitenin 90 bin civarında öğrencinin yarattığı katma değerle, ekonomiye ve sosyal kültürel yaşama önemli katkısı olduğunun yadsınamaz bir gerçekli olduğunu söyledi ancak önceliğin artık “eğitimin kalitesi”nden çok “ticari kaygılarla” şekillendiğine dikkat çekti.

Özkunt, “Bu alandaki hızlı ve denetimsiz gelişimin bilimsel esasa dayalı olarak gerçekleşmediğini, ticari kaygıların ön plana çıktığını ve en son da ‘sahte diploma, yolsuzluk ve sahtekarlık’ olaylarının gün yüzüne çıkmaya başlaması ile tüm sektörün zan altında bırakıldığını üzülerek gözlemlemekteyiz. Oysa ki üniversiteler yolsuzlukla değil bilimle anılmalıydı” dedi.

“YÖDAK nasıl olur da yasal olmayan sözde bir üniversitenin faaliyetlerine göz yumar?”

Ülkede uzun zamandır dilden dile dolaşan ve her alana yayılan yolsuzluk söylentilerinin eğitim sektörüne de sıçramasının kendilerini şaşırtmadığını, “sahte diploma” iddiaları yanında “sahte ustalık/kalfalık belge” olaylarının da nihayet gün yüzüne çıktığını hatırlatan Özkunt, öte yandan da öğretime başlaması için Meclis kararı ve “açma ön izni” bulunmayan bir tüzel kişiye “Öğretime başlama izni” verilmesinin ve faaliyete başlamasının yasal olmadığı yönünde alınan Savcılık görüşüne rağmen faaliyette olmasının hiçbir surette açıklanabilir bir yanı olmadığını vurguladı.

Özkunt, “Yüksek öğrenimden sorumlu YÖDAK nasıl olur da yasa dışı olarak bir sözde üniversitenin faaliyetlerine göz yumar? Eğer siyasi bir engel varsa bunu nasıl yargıya taşımaz ve kamuoyunun gündemine getirmez ve buranın öğrenci almasına müsaade eder? Üniversitelerin ve YÖDAK uygulamalarının mercek altına alınması, incelemelerin derinleştirilmesi ve hukuk dışı tüm uygulamaların soruşturularak yargıya havale edilmesi ve ucu nereye, kime kadar giderse gitsin tüm suçluların ağır bir şekilde cezalandırılması mutlaka sağlanmalıdır” dedi.

“Sahte diploma” olayında “ilaç yolsuzluğu” soruşturmalarının aksine şu ana kadar yalnızca iki kişinin tutuklanması dikkat çekici”

Özkunt, öte yandan her yıl yüzlerce mezun veren Kıbrıs Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde başlayan “sahte diploma” soruşturmasında, “ilaç yolsuzluğu” soruşturmalarının aksine şu ana kadar yalnızca bir adet sahte diploma ve yalnızca iki kişinin tutuklanmasının da dikkat çekici olduğunu kaydetti.

Özkunt, “Yapılan yolsuzluk rakamları milyon dolarlarla ifade edildiğine göre Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nde daha birçok sahtekarlık olayı olduğu ortadadır. Bu nedenle hem bu üniversite özelinde hem de diğerlerinde geçmişe dönük olarak ivedi olarak inceleme başlatılması elzemdir” ifadelerini kullandı.

“YÖDAK’ın başına siyasi kimliği olan ve diploması bile şaibeli kişiler değil gerçek bilim insanlarımız atanmalıdır”

Üniversite ve eğitim alanında ise iki başlı otoriter bir yapı bulunduğunu ve bunun ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Özkunt, YÖDAK’ın başına siyasi kimliği olan diploması bile şaibeli kişiler değil gerçek bilim insanlarının atanması gerektiğine işaret etti.

“YÖDAK’ın idari ve mali yapısı güçlendirilmeli ve bu kurum kendi bütçesi ile özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır” diyen Özkunt, akademik, idari ve mali denetimlerin gerçekleştirilmesi için yasal düzenlemeye gidilmesi, öğrenci kayıt aşamasından itibaren tüm süreçlerin kayıt altına alınması, izlenmesi ve diploma aşamasında onayın öncelikle Eğitim Bakanlığı tarafından değil özerk ve siyasetten arınmış YÖDAK tarafından yapılmasının sağlanması gerektiğini söyledi.

Özkunt, “Tabela üniversitelerinin ülkemizde oluşumuna ise asla izin verilmemelidir. Sonuç olarak üniversitelerimiz yolsuzlukla değil bilimle anılmalıdır. Yapısal ve idari tüm sorunların giderilmesi önce siyasi irade, sonra ise liyakatli kadroların sorumluluk alması ile mümkün olabilecektir” dedi.









Başa dön tuşu