Shakespeare’e, Nazım Hikmet’e, Bertolt Brecht’e, Aziz Nesin’e, Yaşar Kemal’e ayıp ediyorsunuz…
Yaşanan bütün rezilliklere ve utanmazlıklara siz “tiyatro” mu diyorsunuz?
Ayıp ediyorsunuz!..
Lütfen yapmayın ey gazeteciler, ey muhalif politikacılar, ey yurttaşlar…
Haysiyetsizleri ve şahsiyetsizleri eleştireceksiniz diye cahilliğe ortak olmayın.
“Ben dünyaya kin değil, sevgi paylaşmaya geldim” diyen “Antigone” oyununu yazan o büyük yazar Sofokles’e ayıp ediyorsunuz…
İnsanlığı aydınlığa kavuşturmak için ömrünü adayan, bedeller ödeyen Shakespeare’e, Moliere’e, Nazım Hikmet’e, Bertolt Brecht’e, Aziz Nesin’e, Yaşar Kemal’e, Genco Erkal’a, Yıldız Kenter’e, Ferhan Şensoy’a, Aristophanes’e, Anton Çehov’a, Dario Fo’ya, Orhan Kemal’e, Haldun Taner’e, Rıfat Ilgaz’a ve burada sayamayacağım yüzlerce, insanlığı aydınlatan tiyatro sanatçısına; yazarına, yönetmenine, oyuncusuna, tasarımcısına hakaret ediyorsunuz ve seviyenizi ortaya koyuyorsunuz…
Farkında mısınız?
İnsanlık tarihi kadar köklü olan ve çağlar boyunca ışığıyla insanlığı aydınlatan, dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan tiyatro sanatına hakaret ediyorsunuz.
Esasında bu haysiyetsizleri ve şahsiyetsizleri aşağılayacaksınız diye insanı aşağılarsınız.
Farkında mısınız?
Çünkü tiyatro, tepeden tırnağa insandır…
Ve insanla yaşıttır. İnsanın çağlar boyunca gelişim sürecinin aynasıdır. Kültürel gelişimin ve aydınlanmanın itici gücüdür.
O nedenle büyük yazar Bertolt Brecht “Tiyatro” şiirinde şu çağrıyı yapar:
“Çıkın ışığa
Buluşabilenler
Sevindirebilenler
Değişebilenler”
Ama ne yazık ki, bu ilkel anlayışla ne ışığa çıkabiliyoruz, ne buluşabiliyoruz, ne sevindirebiliyoruz, ne değişebiliyoruz…
Tiyatro bütün sanatları bünyesinde toplayan toplumsal bir sanattır. Ve en yüce sanat olan, yaşama sanatına hizmet etmektedir.
Tiyatronun, bu rezilliklere benzetilmesine dair dilim varmıyor bir şey söylemeye size, ama neyse…
Bir başka yazımda söylerim, biraz ağır kaçacak da olsa size.
Ama sizlere şunu derim:
Bir geceliğine evinizden ya da yeme içme masalarınızdan kalkın ve gelin tiyatroya sevgili dost gazeteciler, siyasetçiler ve yurttaşlar. Gelin ve görün yaratıcı emeğimizle, toplumcu sanatın gücüyle, yüzsüzlüğü, ikiyüzlülüğü, utanmazlığı ve ahlâksızlığı nasıl sergilediğimizi! Gelin ve kıssadan hisse çıkarın.
Gelin ve görün bütün bu kötülüklerin bataklığında, tiyatronun insanları nasıl iyileştirdiğini.
Gelin ve görün salonu tıklım tıklım dolduran seyircilerin coşkulu güzelliğini.
Gelin ve görün bu ülkede umuda ve iyiye dair bir şeylerin de yapıldığını.
Gelin ve yüzleşin sahnelenen oyunlarla; ve görün hem inanç dünyasındaki, hem siyaset dünyasındaki ahlâksızları ve ahlâksızlıkları.
Gelin görün ve hem gülün hem düşünün.
VE AHLÂKSIZ SİYASETÇILERİN AHLÂKSIZLIKLARINI SAKIN TİYATROYA BENZETMEYİN!..
Çünkü siz bilmeseniz de insanlıkla yaşıt olan tiyatro, tarih boyunca ahlâksızların yaptığı ahlâksızlıkları temizlemeye çalışıyor… Işığıyla insanlığı aydınlatıyor.
Gelin ve kulak verin, yüreklerini ortaya koyan, terini sahneye akıtan sanatçıların ne söylediğine. İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olan tiyatroya gelin ve insanlık dersi alın.
Gelin tiyatroya ve insanlık tarihiyle yaşıt olan tiyatrodan nasibinizi alın ki, ülkeyi, adaletli, eşit, hakça ve insanca iyi yönetebilesiniz.
Kapımız açıktır herkese, sonuna kadar. Çekinmeyin. Tiyatro bir halk okuludur. Ve bu okulda insan olma öğretilir.
Ve lütfen, bir daha yaşanan rezillikleri tiyatroya benzetmeyin! Çünkü kendinizi aşağılamış olursunuz.
Yaşar Ersoy