KıbrısManşet

Anayasa: Eğer o çocuk dün ölseydi bunun hesabını kim verecekti?

Çağlayan Çocuk Yuvası yetkilileri, yaşları 1 ila 5 arasında değişen 13 çocuğu,- Yeniboğaziçi Belediye Plajı‘na götürdü ama 42 derece sıcaklık altında çocuklara ne koruyucu krem sürüldü, ne şişme kolluk takıldı. Çocuklardan bazıları da boğulma tehlikesi geçirdi

13 çocuğa 3 yetkili

Özgür Gazete yazarlarından Mahmut Anayasa’nın şahit olduğu ve sosyal medya hesabından paylaştığı ihmalkarlık, okuyanların kanını dondurdu.

Anayasa’nın anlattığına göre, 13 çocuğa sadece 3 yetkili refaket ediyordu.

Çocuklardan birinin boğulma tehlikesi geçirmesi üzerine de, Anayasa ve beraberindeki arkadaşı duruma müdahele etti.

“Çocuklar kontrolsüz bir şekilde suya batıp, çıkıyor”

Anayasa’nın anlatımı şu şekilde:

“Tarih: Dün
Saat: 15.00
Yer: Yeniboğaziçi Belediye Plajı

Üç yetişkin kadın nezaretinde bir ile beş yaşları arasında tam 13 çocuk denize getiriliyor…
Yaşlarını bir de rakam ile yazıyorum;
1 ve 5…

Hava sıcaklığı 42 derece…
Kumun sıcaklığı pide fırını kıvamında…
Güneş tepede, yumurta kırsan pişer…

Minikler kucakta, diğerleri yürüyerek denize yürüyor…
Çocukların bazılarının ayağında terlik yok, iki tanesi kumdan cayır cayır yanıyor…

Biri koşarak denize ulaşıyor, daha küçük olan ağlayarak hemen yanındaki şezlongda yatan bir kadına sığınıyor…
Üç yetişkin kadın farkında bile değil…
Sonra çocukların hepsini denize sokuyorlar…

Deniz dediğim, hemen suyun kenarı, ama “Su”…
Biz dikkat kesildik izliyoruz, kötü bir şey olacağı kesin, diken üstündeyiz…

3 kişinin, 13 tane çocuğu kontrol etmesi ne mümkün…
Çocuklardan iki tanesi devriliyor, belli ki su yutmuş, öğürüyorlar…
Kalkıp gidiyorum, yetişkinlerden birine çocukların kim olduğunu, kreş mi, okul mu diye soruyorum…

Biri diyor ki “Çağlayan çocuk yuvasından geldik, bu çocuklar kimsesiz çocuklar”…
İçim burkuluyor…

Kadına bu çocukların bu cehennem sıcağında şapkasız, koruyucusuz ve kolluksuz denize sokulmalarının yanlış olduğunu, bir kaza olacağını, az önce iki çocuğun su yuttuğunu söylüyorum…

“Hani, nerde”..??? der gibi yüzüme bakıp;
“Kollukları var ama takmak istemiyorlar” diyor…

Tekrar uyarıyorum, kolluksuz olmaz diyorum ve yerime geçiyorum…
Denize girmek ne mümkün, bizim günümüz bitmiş, oturduğumuz yerden “Ha şimdi, ha sonra” diye pür dikkat ve stres içinde çocukları izliyoruz…

Kadınlardan biri galifin altına gidiyor, çantasından 8,10 tane kolluk çıkarıp, sahile getiriyor…
Onlar kollukları şişirirken, çocuklar da kontrolsüz bir şekilde suya batıp, çıkıyor…

Derken iki yaşlarında bir kız çocuğu oturur pozisyonda suya devriliyor, bakıcısının arkası dönük, kolluk şişiriyor…
Çocuk batıp, batıp çıkıyor…
Yerimizden fırlıyoruz…

Çocuk boğulmak üzere, Yonca çocuğu yakalayıp, sudan çıkarıyor…
Bakıcısı çocuğu kucağına alıyor, çocuk ağlayarak üzerine kusuyor…
Ölümün kıyısından dönüyoruz…

Ben çıldırmış bir vaziyette kadınlara bağırıyorum…
“Derhal bu çocukları toplayın ve denizden çıkarın” diyorum…
Korkudan herkes panik halde…

Hemen toparlanıp çıkıyorlar, çocukları yıkayıp, giydiriyorlar, kabus bitiyor…
Her rutin mesleğin zaman içerisinde mutlaka bir kör noktası olur, bu monotonluğun verdiği metal yorgunluktan ileri gelir ve az bir zararla geriye dönüşü olabilir…

Ancak konu insan sağlığı ise, hele de küçücük çocuklar ise işte bunun geriye dönüşü yoktur…
Böyle bir meslek yapıyorsanız, sizin hata yapma lüksünüz yoktur, hata payınız sıfırdır…

Buradan Çalışma Bakanlığı‘nı ve Sosyal Hizmetler Dairesi’ni uyarıyorum…
Eğer o çocuk dün ölseydi bunun hesabını kim verecekti…???

Böyle sorumsuzca bir organizasyona nasıl izin verirsiniz…???

Bir ile beş yaşındaki çocukları şapkasız, terliksiz, kolluksuz ve koruyucu krem kullanmadan, 42 derece sıcaklıkta güneşin altına ve denize nasıl sokarsınız…???

Devletin koruması altındaki bu çocukları nasıl böyle bir riske atarsınız…???
Pardon ama siz geri zekalı mısınız…??”











Başa dön tuşu