Türkiye veya Kıbrıs’ın kuzeyi fark etmez, bu şartlarda, bu hukuksuzluk ve ölçüsüzlükle sırf seçimle ulaşabileceğiniz yer olsa olsa Ersin Tatar’dır
Kıbrıs’ın kuzeyi seçimlere hazırlanıyordu. Ankara, Mustafa Akıncı’yı istemediğini, seçimlerde onun yerine Ersin Tatar’ı destekleyeceğini belli etmişti.
Ama bunun bir adayı işaret etmekten daha fazlası olduğu kısa bir süre sonra anlaşılacaktı.
2020 yılının 17 Eylül’ünde isminin Ahmet olduğunu söyleyen bir MİT temsilcisi, Cenk Gürçağ’ı aradı. Gürçağ dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Özel Kalem Müdürüydü. MİT’ci Ahmet, Özel Kalem Müdürü’nü üst düzey amirleri ile görüşmek üzere davet etmek için aramıştı. Gürçağ bu tür gizemli davetlere alışıktı, kendileriyle kamuya açık bir yerde buluşabileceğini söyledi, Girne Archway Restoran’da randevulaştılar.
Gürçağ, adı geçen restorana gittiğinde ortalıkta MİT mensubu olduğunu belirten bir kadından başka kimse yoktu. Toplantı Merit Park Hotel’e alınmıştı.
Söylenen adrese vardıkların ortalık tenhaydı, hotelin restoranı görüşme için boşaltılmıştı. Ortadaki büyük masada oturanlar kendilerini Ankara’dan gelen MİT Dış Operasyonlar Başkanı Kemal, MİT Yunanistan ve Kıbrıs Bölüm Başkanı Ali ve Uzman Hakan olarak tanıttı. Gürçağ “Neden buradasınız?” dedi.
Masadakilerin kıdemli olanı “Düşman kapıya dayandı. Bizim burada Türkiye’yi seven, Türkiye’ye ihanet etmeyecek, Türkiye ile iş birliği yapacak kişilerin başta olmasına ihtiyacımız var. Onun için buradayız” dedi. Kastettikleri kişinin Mustafa Akıncı olduğunu saklamıyorlardı.
Gürçağ’ı araştırmışlar, babasının ve amcasının TMT’den (Türk Mukavemet Teşkilatı) olduğunu görünce, herhalde yurtsever olduğuna delil sayıp görüşmeye karar vermişlerdi. Gürçağ, Akıncı’nın da gazi olduğunu hatırlattı. Masadakiler Akıncı’nın bunu Rumlara yaranmak için sakladığı kanısındaydı. Cumhurbaşkanının biletini kestikleri belliydi.
Gürçağ’dan Akıncı’ya seçimden çekilmesi mesajını iletmesini istiyorlardı. “Biz onu orada istemiyoruz. Zaten kazanamayacak. Kazanamaması sağlanacaktır. Kazansa da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ona yakın olan herkesin aldığı nefese kadar haberimiz vardır. Adaylıktan çekilmesi başta kendisi için, ailesi için ve yakın çalışanları için en hayırlı olacaktır” dediler. Mesajları buydu. Gürçağ, “Zaten kaybedecekse neden çekilmesini istiyorsunuz?” diye sordu. “Uğraştırmasın bizi” diye yanıtladılar. Kıbrıs’ın kuzeyi seçime hazırlanıyordu.
***
Mustafa Akıncı’ya yönelik bu topyekûn saldırı 2017 yılında yapılan “Crans Montana” müzakerelerinden hemen sonra başlamıştı. Akıncı hoşlarına gitmeyecek işler yapıyor, kendisine biçilen rolü aşan teşebbüslerde bulunuyordu. Mesela Türkiye’nin Afrin’e yönelik müdahalesini sordular; “Barış Pınar’ı da desek, akan su değil kandır” dedi, affedilecek şey değildi!
Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ MİT’çilerin mesajını iletince Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yaptığı ilk şey Türkiye Büyükelçisini makamına çağırmak oldu. Ancak Büyükelçi Ankara’dan talimat aldığını, gelemeyeceğini söylüyordu. Son çare Güvenlik Kuvvetleri Komutanı’nı çağırdı, “Sen bu ülkenin güvenliğinden sorumlusun, polis, sınır ve iç güvenlik sana bağlıdır. Bunları anlatıyorum, bilgin olsun. Normal bir ülke olsak sana bu gelenleri ve bizi tehdit edenleri tutuklaman için emir verdirdim” dedi. Orası normal bir ülke değildi, hatta bir ülke bile değildi. Çaresiz kalmıştı. Bütün riskleri göze alarak yapılanları kamuoyu ile paylaşmaya karar verdi.
Seçim yaklaşıyordu. T.C. Lefkoşa Büyükelçisi Türkiye’ye gidip döndükten sonra Beyaz Ev’de (Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na ait askeri gazino) bazı Ulusal Birlik Partisi (UBP) milletvekilleri ile toplantı yaptı. Büyükelçi toplantıda, “Karşınızda sadece büyükelçi değil T.C. devleti var” diye söze girdi. T.C. devleti Akıncı’yı istemiyor yerine Tatar’ın geçmesini istiyordu. Bu bir beka sorunuydu, vekiller de haliyle Tatar’ın seçilmesi için çalışacaktı. Bir iddiaya göre Kolordu Komutanı ve MİT sorumlusu da toplantıda hazır bulunmuştu. Söylevle yetinilmedi, vekillere “şu kadar oy getir şu kadar araç bul” türünden somut görevler de verildi. Hatta görevli vekilleri takip etmeye başlamışlardı, eşeği sağlam kazığa bağlamak istiyorlardı.
Bir süre sonra AKP ve MHP milletvekilleri de sahaya çıktı. Ankara’nın seçimlere ilgisi şaşırtıcıydı. Her ev “anketçiler” tarafından defalarca arandı, yönlendirici sorular soruldu. Cep telefonu operatörleri, T.C. Büyükelçiliği, BRT, UBP seçimi ofisi gibi çalışıyordu.
***
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş da seçimde aday olmuştu. Denktaş, seçimden önceki Cuma bazı yurttaşların banka hesaplarına ödemelerin yapıldığını iddia ediyordu. Kendisine de seçimden çekilmesi yönünde bazı telkinlerde bulunulmuştu.
Denktaş’ı boş bırakmadılar, Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamadan 3 gün önce MİT temsilcileri onu da yokladılar. Bir arkadaşının evinde yapılan görüşmede, kendisini MİT görevlisi olarak tanıtan kişi, “Eğer adaylıktan çekilirseniz Türkiye ile kuramadığınız ilişkileri bundan sonra kurabileceksiniz” dedi. Türkiye’den kasıt Recep Tayyip Erdoğan’dı. Net bir cevap alamayınca Denktaş’ın seçim çalışmasını yöneten Gazeteci Rasıh Reşat’ı Türkiye’ye çağırdılar. Denktaş’la çalışmaması için uyardılar. Denktaş, seçim süreci boyunca resmi plakalı hizmet araçları tarafından sürekli takip edildiğini iddia ediyordu. Bazı iş insanlarını da Denktaş’ı desteklemeleri halinde bir daha hiçbir zaman ihale alamayacakları yönünde tehdit etmişlerdi.
***
Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Ali Kişmir’i de görüşmek üzere aradılar. Girne’deki Archway Restaurant’da buluşmak üzere sözleştiler. Güvenlik için görüşmeye Basın-Sen Yönetim Kurulu üyesi Münür Özdiren ile giden Kişmir devamını şöyle anlatıyor; “Bir kişi, kiralık bir araçla gelerek, ‘buyurun gidelim’ dedi. Ben ona yalnız gitmek istemediğimi söyledim ancak ‘gizlilik’ açısından yalnız gitmem gerektiğini söylendi. Bu kişiyle Girne Merit Hotel’e gittik. İki kişi bizi orada bekliyordu. Bana ‘Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin buradaki elçileriyiz’ dediler.”
Elçilerin Kişmir’e söyledikleri özetle şöyleydi; “Biz Mustafa Akıncı’nın seçilmemesi için buradayız. Bu adam seçilmeyecek. Bu adam Amerikan ajanıdır. Bu adam T.C. düşmanıdır. Bu adam Rumlarla iş birliği içerisindedir.” Kalkarken Akıncı’ya iletilmek üzere yeni bir mesaj bıraktılar:
“Seçildiği takdirde başına çok kötü şeyler gelecek. Onun için şimdiden çekilsin, alsın biletini Amerika’ya siktirsin gitsin. Biz onun Yunan damadının olduğunu da biliyoruz, kızının ne işler çevirdiğini de biliyoruz… Akıncı seçildiği takdirde çok kötü şeyler olacak. Başına bir şey gelecek, bu ne olur bilmiyoruz… Seçilsin ya da seçilmesin seçim sonrasında elimizde bir liste var. Bütün Türkiye düşmanları ve ajanlarını biliyoruz. Hepsini Türkiye’ye kaldıracağız…”
Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut da olup bitenlere tanık olmuştu.
Kıbrıslılara para dağıtılmış, karşılığında oy pusulalarının fotoğraflamaları istenmişti. AKP reklam ekibi seçim için adaya gelmiş, iki-üç otele ayrılmış şekilde çalışmalar başlatmıştı. 27 kişiden oluşan ekip Akıncı’yı seçtirmemek veya Tatar’ı seçtirmek üzere görevlendirmişti. Sahada ise 300-400 kişi o 27 kişilik çekirdek ekibin yönlendirmesiyle çalışıyordu. Ekibin Erdoğan’ın Yardımcısı Fuat Oktay’ın yönetiminde olduğu iddia ediliyordu.
Sonucu merak edenler için not edeyim; Kıbrıs’ın kuzeyinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 11 Ekim 2020’de yapıldı. İlk turda seçime katılan hiçbir aday yüzde 50 oy alamayınca ikinci tura en çok oy alan Mustafa Akıncı ve Ersin Tatar kaldı. 18 Ekim’de yapılan ikinci tur seçimi Ersin Tatar kazandı.
***
Seçimin ardından seçime Ankara hükümeti tarafından yapıldığı iddia edilen müdahalelerle ilgili bir rapor hazırlandı. Raporu hazırlayan altı kişilik ekip Araştırmacı Mine Yücel, Akademisyen Abdullah Korkmazhan, İş İnsanı-Aktivist Orhan Erönen, Avukat Mine Atlı ve Uluslararası Danışman Derya Beyatlı’dan oluşuyordu. Raporun raportörlüğünü Avukat Tacan Reynar üstlendi.
Raporu hazırlayan ekip, Kıbrıs’ın kuzeyinin 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Akıncı’nın Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ, seçime bağımsız olarak katılan DP Milletvekili Serdar Denktaş, Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, Gazeteci Ali Kişmir, Gazeteci Pınar Barut, Gazeteci Rasıh Reşat’la görüştü. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ile yapılan görüşme metne dökülmüş, ancak kendisi rapor yayınlanmadan hemen önce beyanlarının altına imza atmayı doğru bulmadığını belirtmişti. Onun beyanları raporda yoktu. “Gazedda Kıbrıs” Haziran ayında raporu yayımladı. Oradan aktardım.
***
Peki küçücük bir ada devletinin başına memur atamak için devasa olanaklar ağının seferber edildiği Ersin Tatar kim?
Asil Nadir’in sırdaşı, meşhur Polly Peck davasının en önemli sanıklarından biri. İddianameye göre birlikte Nadir’in şirketlerinin içini boşaltmışlardı. Asil Nadir İngiltere’deki dolandırıcılık davasında 29 milyon sterlini zimmetine geçirmekten suçlu bulundu. O günlerde KKTC Maliye Bakanı olan Ersin Tatar, “Asil Nadir asla dolandırıcı veya hırsız değil. Bazı danışmanlarının teknik hataları Nadir’e yüklenemez. O hem Türkiye’ye hem de Kıbrıslı Türklere çağ atlattıran bir iş adamıydı” dedi.
Erdoğan yakınlarda Kuzey Kıbrıs’ta katıldığı Meclis oturumu muhalefet partileri boykot etti. Ersin Tatar boykot kararını “ihanet” olarak niteleyerek, muhalefet partilerini “Rum tarafı ile iş birliği yapmak”la suçladı.
Financial Times muhabiri Ayla Jean Yackley mikrofon tuttu adamımıza, adanın birleşmesi hakkında ne düşündüğünü sordu. “Dünyanın burada iki farklı devlet olduğunu görmeleri gerekiyor. Bizi karma bir evliliğe itenler başarısız olacaktır. Onlar Yunan ve Hristiyan. Biz ise başka bir ırkız. Biz Türkçe konuşuyoruz, dinimiz İslam ve anavatanımız Türkiye” diye yanıtladı. Seferberlik bunlar içindir…
***
Uzattım biliyorum ama bu sembolik Türk usulü bir seçim masalıdır. İçinde hiçbir kural yoktur ve her aşaması utanç vericidir. “AKP düzeni sadece seçimle değişmez” dedi diye Kemal Okuyan’a soruşturma açtılar geçen haftalarda. Neyi soruşturuyorlar bilmiyorum, çünkü sonuç kabak gibi ortada. Türkiye veya Kıbrıs’ın kuzeyi fark etmez, bu şartlarda, bu hukuksuzluk ve ölçüsüzlükle sırf seçimle ulaşabileceğiniz yer olsa olsa Ersin Tatar’dır.
Bu seçim kıssasından alınacak hisse şu: Farklı bir şey istiyorsunuz bir cephe kuracaksınız ve direnişe hazır olacaksınız.