Özgür Gazete’nin dün gündeme getirdiği ‘Ağır Ceza Yargılamalarındaki Mağduriyetler’ konusuna, bugün yargının en önemli bacaklarından Savcılık ve Polisle devam ediyoruz
Savcılık’ta gizli eller
Hukuk camiası son yıllarda Savcılık makamının adeta gizli eller tarafından yönlendirildiğini, kendi yetkisinde olan inisiyatifleri dahi kullanmadığını dillendiriyor.
Savcılığın, polisten kendisine gelen her dosyayı adeta doğru kabul edip, Anayasal yetkilerini neredeyse hiç kullanmadan ve süzgeç görevini görmeden hareket ettiği de yüksek perdeden konuşuluyor.
Tutuklu yargılanmalarda, Savcılık makamının rolü
Özellikle Ağır Ceza yargılamalarında büyük mağduriyetlere sebep olan tutuklu yargılanma halinde, Savcılık makamının tutumunun da büyük payı olduğu söyleniyor.
Öyle ki, yargılama sonunda beraat eden kişilerin, cezaevinde kaldıkları ve senelere varan sürelere uzayan tutukluluk hallerinde, işlerini, ailelerini, itibarlarını, sosyal çevrelerini kaybetmeleri karşısında başvuracakları bir iç veya dış hukuk mekanizması da bulunmuyor.
Bu konuda dünkü haberimizde de belirtildiği gibi hiçbir yasal mevzuat yok ve iddialara göre Ağır Ceza Mahkemesi Yargıçlarının da, Yüksek Mahkeme’nin kendilerini sorgulayacakları düşüncesiyle hareket alanları dar. Bu yüzden riske girmeden istisnasız herkes tutuklu yargılanıyor.
PGM halkın teşkilata karşı güvenini zedelemeye devam ediyor
Anayasa’da yer alan ‘Geçici 10. Madde’ nedeniyle bizim değil Ankara’nın iradesine bağlı polis teşkilatı ve Savcılık arasında geçen süreç de soru işaretlerine neden oluyor.
Polisin, birçok tahkikat dosyasındaki yetersizliği, hataları ya da kamuoyuna yansıdığı üzere bilinçli şekilde eksik tahkikat yapmakla suçlanması ya da evrakların dosyadan bir anda yok olması gibi olaylarla anıldığı biliniyor.
Özellikle Polis Genel Müdürlüğü, bu tip suçları işlediği sabit olan, haklarında şikâyet olan, Ceza Davası açılan bazı polis mensuplarını da görevden almayarak, halkın teşkilata karşı güvenini zedelemeye de devam ediyor.
‘Savcılık’la ilgili eleştiriler
İşte böyle bir ortamda adil yargılanmayı bekleyen kişiler, Savcılık makamının da ilginç tavrıyla karşılaşıyor.
Savcılıkla ilgili eleştiriler, Savcılığın polisten kendisine gelen hemen her dosyası, bütün riskleri üzerinden atıp ‘Mahkeme karar versin’ dediği noktasında birleşirken, başka soru işaretleri yaratmaya da devam ediyor.
Savcılık sadece polis ile mahkeme arasında dosya alışverişi mi yapıyor?
Ağır Ceza’da yargılanmayı gerektirecek ‘Vahim Zarar’ın oluşup oluşmadığı, delillerin yeterliliği ve gerçekliği karşısında, polisin kendisine sunduğu tahkikat dosyasını çoğu zaman yeterli bulan Savcılık, polis ile mahkeme arasında sadece dosya alışverişi yapmakla nitelendirilir hale geliyor.
Adaleti sağlamakla görevli olan Savcılık makamının, kamuoyu baskısı ya da çeşitli nüfuslu kişilerin telkiniyle, suçlanan ve mağdur arasında denge kurmaya çalışarak olası tepkileri üzerinden atmaya yönelik davrandığı, hukuk camiasında şikâyet edilen konulardan biri.
Polisin ve Savcılığın görevi adaleti sağlamak mı yoksa denge kurmak mı?
Polisin benzer bir duruşla, mağdurun cesaretini kıran tutumuna bir örnek verelim;
Vücudunda darp izleri belirgin olan, yaraları bulunan herhangi bir şiddet mağduru kadın polise gidip şikâyette bulunduğunda, karşıdaki kişinin ‘O da bana bir tokat attı’ demesiyle, polisin tavrı şiddet direnişçisi kadına şu şekilde olabiliyor;
“Karşı taraf da senden şikayetçi. Ya ikinize birden dosya açılacak ya da sen şikayetini geri çek”
Kadına şiddet haberlerinin hemen her gün kamuoyuna yansıdığı bir dönemde, polisin ‘denge’ kurmak ve ‘başımıza kalmasın’ tarzındaki davranışının bir benzerinin Savcılık makamı için de geçerli olduğu belirtiliyor.
Polisten alıp direk mahkemeye
Hukuk camiasına göre Savcılık, elindeki bilgi ya da belgeleri somut şekilde değerlendirerek adaleti sağlamak, ‘Vahim Zarar’ oluşup oluşmadığı konusunda karar inceleme yapıp, sorumluluk alarak kara verip mahkemeyi bilgilendirmek yerine, dosyayı polisten alıp direk mahkemede çözülmek üzere, üzerindeki eleştiri riskini bertaraf etmeye meyilli bir tutum sergiliyor.
Böylesi durumlarda da Ağır Ceza yargılamalarındaki mağduriyetler büyüyor.
Çünkü polisin yaptığı tahkikat dosyasını direk mahkemeye gönderen Savcılık, Yüksek Mahkeme’nin kendisini sorgulamasından çekinen Ağır Ceza Yargıçlarının her halükârda tutuklu yargılama kararı vermesine olanak sağlıyor.
Yargılama sonunda beraat eden kişinin içerde yattığı süre ve kaybettiği maddi-manevi değerler, yanına kâr kalarak hayatına devam ediyor.
Yargıçlar nispeten özgür, polis ve Savcılık baskı ve etki altında
Yargıçların hala nispeten özgür ve bağımsız karar verdiğine inanılan mahkemelerimiz, yargılama sürecinin aslında bir ayağı.
Polis ve Savcılık makamı ile ilgili ‘yönetiliyorlar’ iddiası ise yüksek sesle yeni yeni dile getirilir ve eleştirilir hale geldi.
Yargının TC derin devleti ve Ankara hükümetlerinin baskısından koruyabildiğimiz neredeyse tek ve son kale olduğu söylemleri her daim geçerliliğini korurken, Savcılık ve Polis ayağında yaşananlar ise ‘ne kadar özgür ve adaletli’ bir sistem içinde olduğumuzu da sorgulatır hale geliyor.
Dünkü haberimiz için TIKLAYIN