Halkın Partisi‘nin “sine-i millet” kararı değersizleştirilecek diye açılmayan eski defter, atılmayan takla kalmadı. Çünkü herkesin altı temiz!
Nedir bu korku?
Bu telaş?
Açın bakalım tek tek tüm partilerin geçmişlerinin kirli taraflarını, bu topluma yapılan kötülükleri!
Bunları konuşacaksak; “İlk taşı en masumunuz atsın”
Merak etmesin kimse,
Kimsenin akıl verir gibi; “Bak onlar bunu yapmıştı” hatırlatmasına ihtiyacı yok.
Bu toplumun bir hafızası var, yapılanları unutmaz!
HP ya da Kudret Özersay’ın hatalarını unutmadığı gibi!
Evet bu toplum dörtlü hükümetin Özersay tarafından bozulmasını da unutmadı,
onun Cumhurbaşkanı olmak istediği için her şeyi bir kenara bıraktığını da.
Evet dörtlü hükümet bu toplum için bir umut oldu, takdir de topladı ancak “Kör öldü badem gözlü oldu” havası estirmek, dörtlü hükümetin Kıbrıs Türk siyasi tarihinin en iyi hükümetiymiş imajını yaratmak, bulunmaz Hint kumaşı zannettirmeye çalışmak da kabak tadı verdi.
***
Şu an tek yapılan şey ise; çocuk korkutur gibi UBP ile toplumu korkutmak, HP’nin kararı yokmuş gibi davranmak!
“Herkes çekilsin de UBP tek başına iktidar olsun da her istediğini yapsın da o zaman görürsünüz siz” parmağı sallanıyor toplumun suratına.
Böyle bir savunma,
Böyle bir korkutma çabası olur mu?
Kimi aklayacak bu?
Sormazlar mı adama;
Muhalefetin Meclis’teki varlığından dolayı UBP neyi yapamıyor?
Hangi rezilliğin önüne geçilebiliyor?
Hangi talimat uygulattırılmıyor?
Hangi müdahale bertaraf edilebiliyor?
Bir de işin diğer boyutu;
CTP asla özeleştiri yapmıyor.
Geçtiğimiz gün yapılan ve elbette kıymeti teslim edilmesi gereken Yonca Kavşağı’ndan başlayan o yürüyüş için geç kalınmadı mı?
Bunca zaman neden sadece Meclis’te kalındı?
Sendikalar, Sivil Toplum Örgütleri, Birlikler, vatandaşlar sokağa dökülmüşken, Meclis kürsüsü yetiyor muydu?
Bu eylemlere sadece katılımcı olmak,
Onları organize eden, toplumu sokağa döken olmamak kafi miydi CTP için?
Hiç mi payı yok?
Nasıl olmaz?
Bunlarla ilgili tek satır özeleştiri olmadığı gibi, eleştirilince de tepki veriliyor.
Neyin tepkisi?
Nasıl bir dokunulmazlığı var CTP’nin eleştirilmek konusunda?
***
Bir de CTP Genel Bakanı Sayın Tufan Hoca’nın dün katıldığı bir programda bir soruya verdiği cevap var;
“Başbakan olsanız aynı müdahaleler olur muydu?” deniyor.
Tufan Hoca cevaplıyor; “Böyle bir durum söz konusu olmaz”
Tamam da geçen yazımda da sordum; Nasıl olmaz?
AKP’nin hoşuna gitmeyen bir karar alma arifesinde Elçilik Tufan Hocayı ya da CTP’nin yetkili organlarını arayamaz mı?
“Aman CTP’ye müdahale edemeyiz” deyip çekinir mi?
Aracılar aracılığıyla dolaylı olarak gelen “öneriler” duymazlıktan mı gelinir?
Ya da böyle bir müdahale olduğu an, CTP bunu halka mı açıklar?
Milyon tane soru; Nasıl olur bu?
Fark eder mi Elçi için?
İşte bunun formülü yok.
Daha gençlerin açtığı pankartlara başlatılan polis soruşturması için bile “ifade özgürlüğü” bağlamında dahi bir açıklama yapılamamışken, bu çekingenlik kabak gibi ortadayken, nasıl ikna edilecek toplum buna?
***
Sadece öcü olarak önümüze UBP koyuluyor,
Birnevi topluma tehdit unsuru olarak kullanılıyor.
Bu maya tutmaz.
Toplum UBP’yi tek başına iktidara getirip, boşalan Meclis koltuklarını dolduracaksa,
Kimse kendini köşeye çekip toplumu suçlamasın.
Herkes şapkasını önüne koysun.
Kimse masum değil!