Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO) Başkanlar Kurul Başkanı Mahmut Kanber, sorunların temeli olan ülkedeki kurumsal yapının liyakat ve niteliğe dayalı olmaması ve devletin yapısının siyasal taraftarlık noktasına dönüşmesinin, yılların getirdiği kronik bir rahatsızlık olduğunu vurguladı
Kanber: Suni gündemler yaratmakta usta olduklarını söyleyebilirim
Yazılı açıklama yapan Kanber, ekonominin yarattığı yıkım devam ederken ne yaptığını bilmeyen hükümetin, oluşan yönetim boşluğunun oluştuğu olumsuz sonuçlardan da bir haber olduğunu söyleyerek, siyaseten sorumluluk alanların kendi özel ajandaları çerçevesinde ülkeyi yönetmeye çalışmalarının anlamsız ve anlatılacak bir durum değil olmadığını belirtti.
Kanber, “Hangi çerçeveden ve pencereden bakarsak bakalım olumsuzluklar beceriksiz istikrarsız toplumun sorunlarından uzak, sorun çözme kabiliyetini yitirmiş yapının her gün iş insanlarının esnafın üreticinin daha da derinleşen ekonomik sorunlarını görmezlikten gelerek ülkede suni gündemler yaratmak ve bu gündemlerle kamuoyunu oyalamak işinde oldukça usta olduklarını söyleyebilirim” dedi.
“Kurumsal yapı liyakat ve niteliğe dayalı değil”
Bu yapılanların hiçbir şekilde ülkedeki realiteden bağımsız değerlendirilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Kanber, sorunların temeli olan ülkedeki kurumsal yapının liyakat ve niteliğe dayalı olmaması ve devletin yapısının siyasal taraftarlık noktasına dönüşmesinin, yılların getirdiği kronik bir rahatsızlık olduğunu vurguladı.
Kanber, “Toplumumuzun toplumsal sorunları çözme noktasındaki yaklaşımları tartışmaya açık bir konu olduğu bu konunun ivedilikle kolektif bir düşünce ve fikre dönüşmedikçe ülkedeki sorunların siyasetten sorumluluk alan siyasi etik anlamını da yok sayan bu yapıların öğrendikleri gibi yapmaya devam edecekleri kaçınılmaz bir gerçektir” ifadelerini kullandı.
“Politikasızlık devam ediyor”
Kanber açıklamasına şöyle devam etti;
“Ülkeler toplumlar bazı temel ilkeler noktasında ortak hareket etmedikçe toplumların toplumsal talepleri ortaya koyamadıkça, ülkeyi yönetenler ülkemizde olduğu gibi zümresel ve küçük grupların ortaya koyabileceği kadar etki, ülkedeki sorunların çözümüne o kadar etki edeceği de bir gerçektir.
Geçtiğimiz 10 günde ülkenin gündemine şöyle bir bakarsak asgari ücret tartışması, hayat pahalılığı tartışması, maaşlardan kesinti, Kıbrıslılık tartışması gündemde yer alırken yeni gündemler de sıraya girmiştir.
Hayat hala pahalı TL’nin değer kaybı devam ediyor, enflasyon sonucu küçük ve orta boy işletmelerdeki kalıcı ekonomik ve sosyal hasarların nasıl giderileceği ile ilgili politikasızlık devam ediyor.
Küçüğün olmadığı yerde tekelcilik sermaye grupları tarafından etkin bir şekilde yapılır.
“Pandemi sonrası ortalama gelir kaybı yüzde 50 devam etmektedir”
Pandemi den bugüne 5 binin üzerinde işletmenin kapanmış olması ekonomide ciddi bir kayıptır, kapanan işletmelerin yarattığı istihdamdaki eksilme işsizlik sigorta kayıtlarına baktığınızda 50,000 civarındadır ve devam etmektedir.
Ülkemizde 10,000 üzerinde küçük ve orta boy işletmenin aktif olarak çarşılarda iş yerlerini açık tutabilmek adına, hiçbir ekonomik akla uymamasına rağmen geleceğini kendi başına kurtarabilmek adına tüm öz varlıklarını ipotek altına alarak ya da satarak ve borçlanarak ayakta kalmaya devam etmektedir.
Hizmetler sektörünün büyük bir kısmının gelirlerinin yüzde 90’nı TL iken, giderlerinin yüzde 80’ni ise doğrudan döviz veya dövize endeksli harcamalar hayatta kalmaya varlığını sürdürmeye devam etmeye çalışması aslında yurduna olan sevgisi ve umududur.
Tüm bu koşulların devam ettiği ülkemizde KOBİ diye tanımladığımız işletmelerin pandemi sonrası ortalama gelir kaybı yüzde 50 devam etmektedir.
“Biliniyor ama sadece izleniyor”
Pandemi sürecinde iş yerleriniz kapanmasın diye hibe teşvik katkı almadık, ülkeyi yönetenler bizi acımasızca borçlanmaya teşvik edip ve bugünlere gelmemize sebep olmuştur.
Ödeme yetkinliğini yitiren iş insanları esnaflar bugün geldiğimiz koşullarda kalkınma politikaları ya da ekonomi paketleri diye adlandırılan iflasları tescil paketlerinin, bu halka bir çareymiş gibi süslenerek anlatılması gayri ciddi bir yaklaşımdır.
Bankalara ve finans kuruluşlarına olan borçların miktarı her gün artarak devam ediyor olması aslında genel ekonomik durumunda bir sonucu olduğu biliniyor ama sadece izleniyor.
Kira, elektrik, yakıt, hammadde, temel tüketim gıda temizlik = döviz, Kıbrıslı esnafın TL ile geçinme imtihanı.
Siyaseten ülkeyi yönetmek ile sorumlu olan bu sorumluluğu halkının sorunlarını çözme noktasındaki başarısına bağlı olarak devam ettirmesi gerekenlerin, ülkemizde bu kriterlerle değerlendirildiklerini düşünmüyorum.
“Ülkedeki statüko…”
Yüksek enflasyon altında ezilirken para birimimizin değer kaybının istikrarlı bir şekilde devam ettiği gerçeği şu anki politikacıların son 2 yılda gördük ki çözebileceği bir mesele değil, yaşananların büyük bir kısmının istikrarsız ekonomik sosyal ve siyasal politikaların yetersizliğinin sonuçlarıdır.
Biz esnaflar adımızın asgari ücret tartışmaların içinde olumsuz anlamda tarihsel geçmişimize baktığınızda hiçbir zaman karşı olmadığını göreceksiniz, göreceksiniz de ne mi anlayacağız ne anlamalıyız bu mesele ülkede açlık sınırının altında kalan bir asgari ücretin bu ülke emekçisi ne esnafına ve üreticisine layık görülmesi ve tartışılması kabul edilebilir bir durum olmadığı gerçeğidir.
Ancak gerçeklerin acı olduğu ile ilgili deyimler kültürel kodlarımız da vardır, gerçeklerden uzak kalarak ülkedeki genel politikalarının tartışılmasını göz ardı ederek dönem dönem dar gelirli ve yüksek gelirli kesimleri tartışmanın bir parçasıymış gibi göstermek ülkedeki statükonun başarmaya çalıştığı bir durumun ortada olduğu da bir gerçektir.
“Ancak başaramadılar başaramayacaklar”
Kamunun yeterince hizmet götürmeden topladığı yerel gelirler ve dış kaynakları istediği gibi harcayarak başarısızlıklarının sonuçlarının özel sektöre yansıtılmasını ve bu tartışmayı asgari ücret üzerinden açmaları kabul edilebilir bir durum değildir.
Ülkemde mutlaka yüksek gelir grupları özel sektörde olduğu gibi kamuda da olacaktır ancak emeğiyle ve bilgisiyle hayatını sürdürmek isteyen her bireyin ekonomik özgürlüklerini çağdaş evrensel normlarda, temel insan haklarına uygun yaşam sürebileceği ücretlendirme noktasında sosyal devlet görevini yapmamaktadır.
Kaçak ve kayıt dışılık birkaç yüz insanı kayıt dışı çalıştığı için yakaladığınızda genel bir değerlendirme çok safça olacaktır, kayıt dışı ekonominin etkin bir şekilde bu ülkede 10 yıllardır görmezden gelinmesi zenginleşen bir zümrenin ülke ekonomisinin kalkınmasına fayda sağlayacak kadar bir gelirin kayıt dışı kalması kabul edilebilir bir durum değil, bu duruma göz yumulduğu ile ilgili kamuoyu çakralarını daha da açarak bu duyarlılığı ortaya koymak zorundadır.
“Birlikte başarmanın yolu dayanışma vicdan ve akıl”
Pandemi ile birlikte yaşadığımız olağanüstü koşulların tüm dünyada belli bir derecede ekonomi ve sosyal çerçevede sonuçlarının ortaya çıktığı ve buna bağlı olarak da ortaklaştırılan kolektif politikaların sonuçlarını halkların kendi payına düşecek kadar özveri ve paylaşım gösterebilmesi için adaletli ve adil politikalar oluşturarak halkını bu noktada ikna ederek inandırarak sonuç almayı başaran ülkelerin sayısı oldukça fazladır.
Çok merak konusu olan bu yaklaşımların bizim ülkemizde politikayı belirleyenler tarafından ne zaman nasıl ortaya konacağı henüz ortaya konulmamıştır ve bu sonuçlara bağlı olarak her birey kendini kurtarmak için kendi çözümlerini kendisi yaratmaya mecbur kalmıştır.
Bu durumdan sonra işsizlik göç ve sisteme inançsızlık on yıllardır süregelen devlet yapısının içinde zirveye ulaşmıştır.
Birlikte başarmanın yolu dayanışma vicdan ve akıl”