Köşe Yazarlarımız

Kemal Kılıçdaroğlu ve at ile it izi






Kılıçdaroğlu’nu eleştirenlerin neyi eleştirdiğine dikkatle bakın. HDP’ye yeterince sahip çıkmamasını mı eleştiriyorlar. Yoksa onun siyasetinin eksenine koyduğu “cumhuriyetin demokratikleştirmesi hedefine yönelik açılım” fikrine mi karşılar?

Turnusol kâğıdı kimyada kullanılan ayıraçlardandır. Çözeltilerdeki asit ve bazları ayırt etmekte kullanılır.

Asitle temas ettiğinde kırmızı, bazla temas ettiğinde mavi renk verir.

xxxxxxx

Türkiye’de de “demokrasi” ve “demokratikleşme”, turnusol kâğıdı gibi oldu.

“Demokrasi” ve “demokratikleşme” hedefi,

“Siyasal İslamcılar, askerî vesayetçiler, ulusalcı faşistler, kripto Ergenekoncularla” temas ettiğinde derhal kırmızı renk veriyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik, demokratik eleştiri boyutlarını çok aşan abartılı düşmanlığı biraz da böyle değerlendirmek gerekiyor galiba…

xxxxxx

Türkiye’nin çürüyerek yozlaşmasının tek nedeni var… Bu ülke yüz yıldır Cumhuriyeti demokratikleştiremedi… Daha doğrusu demokratikleştirmedi…

Kemal Kılıçdaroğlu, bu temel soruna teşhis koyarak “Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmayı” vaat etti.

xxxxxxx

Devletin “hukuk dışına” çıkarak helak ettiği insanlarla “helalleşme” çağrısı yaptı.

Demokratik bir üslupla toplumun çoğunluğuna hitap etti. Çok farklı kesimleri bir masa etrafında topladı. Otoriter bir anlayışa karşı yığınsal bir ittifaka öncülük etti.

xxxxxx

Ayrıca Kılıçdaroğlu, din, ırk ve mezhep üzerinden siyaset yaparak siyasal rant peşinde koşan siyasetin ağır bir tabusunu, “Ben Aleviyim” diyerek kırdı…

xxxxxxx

Kapıları kapatılamayan cehennemdeki soygun bilançosunu çıkardı…

Bizim vergilerimizden 418 milyar dolar çalındığını defalarca vurguladı.

“418 milyar dolar ile ilgili çok kararlı olduğumun tekrar altını çizmek isterim. Her kuruşu bu milletin insanlarına geri verilecek. Kim olduğunuz, nasıl düşündüğünüz, kime oy verdiğinizin hiçbir önemi yok; bu para sizin, hakkınızı alacaksınız”dedi.

xxxxxxx

Demokratik Cumhuriyet hedefiyle kanlı bıçaklı olanların adreslerini verdi:

“Mafyalar, yolsuzlar, 5’li çeteler, çantacılar, örgütler, uyuşturucu baronları, komisyoncular, soysuzlar… ‘’

Ve onlara seslendi:

“Size sesleniyorum, hepinizin canı cehenneme! Her tarafı lağım kokusu sardı. Bu devleti sizden temizleyeceğiz. Pirüpak bir ülke bırakacağım gençlere. Mirasım bu olacak.”

xxxxxx

Böyle bir hedef ve programla, vurucu ve sert bir söylemle Kemal Kılıçdaroğlu 2. turda 25 milyon 504 bin 724 oy aldı.

Bu, toplam oyların yüzde 47.82’sine denk gelmekte…

xxxxxx

Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek istiyorsanız, 12 Eylül hukukunun mirası olan siyasal sistemin CHP boyutuna düşen kısmını demokratikleştirmediğini söyleyebilirsiniz.

Delege yerine üyelerin hakimiyetinin, ön seçimin, dar bölge sisteminin peşine düşmedi. Halkın doğrudan siyasetin parçası olacağı bir tazelenmeyi yeterince gündemine almadı.

Hep eski ekiplerle çalışıp kan tazelemesi yapmadı…

Seçime kariyer planı ile meşgul belediye başkanlarıyla gitti… Kendini onlara emanet etti.

Meclis grubunu hedefleriyle uygun yeni milletvekilleriyle tazelemedi.

İkinci turda savruldu, HDP konusunda daha yürekli bir siyaseti tercih etmedi…

Irkçılığa prim verdi.

Bunların hepsi hatta belki daha fazlası makul bir üslupla ve düşmanlaşmayan bir anlayışla söylenebilir.

xxxxxx

Ancak bütün bu savrulmalara rağmen asla unutulmaması gereken… Kılıçdaroğlu, demokratik cumhuriyeti hedef gösteren, bunu unutturmayan bir lider.

Bir kesim, “Mafyaların, yolsuzların, 5’li çetelerin, çantacıların, örgütlerin, uyuşturucu baronlarının, komisyoncuların, soysuzların” rövanşını almak için Kılıçdaroğlu’na karşı…

Diğerleri, CHP’yi “Ulusalcı faşizme, Ergenekonculuğa, askeri vesayet” çizgisine çekmek için aşırı gayret içinde…

xxxxxxx

Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna göz dikenler “değişimin önünü” açmaktan söz ediyorlar…

“Değişim” talebinin içeriğini açıkça tanımlamalılar…

Hedeflerini somut ve net hale getirmeliler…

Çürümüş siyaset kurumunu nasıl demokratikleştireceklerini anlatmalılar.

xxxxxxx

Türkiye’de değişimin önündeki en büyük engel çürüyen siyaset kurumu… Gerçeklerle bağı tamamen kopmuş durumda…

Profesyonelleşmiş siyaset esnafının tek amacı var, bir kez daha seçilmek.

Bunu engelleyip siyaseti halkın refah ve özgürlüğünü gerçekleştirecek bir kuruma dönüştürmek ise siyaset kurumunu demokratikleştirmekten geçmekte…

Görünen o ki kimsenin böyle bir niyeti yok, amaç kariyer planında pozisyon yükseltmek.

xxxxxxx

Tersi olsa, demokratik ülkelerde demokratik siyasetin yapılmasına imkân veren yapılar da konuşulur…

Örneğin, Fransa’da siyasi partiler yasası yok, ön seçime bütün seçmenler katılabiliyor. Bunları anlatan birileri var mı?

Değişimin önü açılacak ise bu, siyaset kurumunun demokratikleştirilmesiyle olacak…

xxxxxxx

Bu hedefleri netleştirmeden, kamuoyunu, 25 milyon seçmeni ve Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen diğerlerini, bu konulara ve çözümlere paydaş yapmadan nasıl bir değişim olacak?

Olsa olsa Kemal Kılıçdaroğlu’ndan öç almak isteyenlerin ekmeğine yağ sürülecek.

xxxxxxx

Türkiye’de at izi it izine fena karıştı…

Kim kimdir, kim hangi amacın peşindedir, kim siyasetin yönünü nereye çevirmek istiyor, belli değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’na düşmanlığın fazlaca arttığı bu yeni dönemde uyanık olmakta fayda var…

Haklı eleştirileri dikkate alırken, “cumhuriyeti demokratikleştirme” vurgusu yapan tek liderin hedefe konularak siyaset sahnesinin dışına itilmek istenmesinin nedenlerini de iyi görmek gerekir.

Kılıçdaroğlu’nu eleştirenlerin neyi eleştirdiğine dikkatle bakın…

Son turda ırkçılarla işbirliği yapmasını, HDP’ye yeterince sahip çıkmamasını, partiyi demokratikleştirememesini mi eleştiriyorlar?

Yoksa onun siyasetinin eksenine koyduğu “cumhuriyetin demokratikleştirmesi hedefine yönelik açılım” fikrine mi karşılar?

Bu konuda kimin neyi eleştirdiği, siyasetin “turnusol” kağıdıdır bence.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu