“Ayrımcılık yapıyorlar” dediğine tıpatıp benzemek, üretebildiği tek “siyaset” bu olmak ve bundan oy devşirmek…
İlahiyat mezunu Erhan Arıklı ve Din İşleri Başkanlığı bile yapmış olan İlahiyat mezunu vekili Talip Atalay…
İkisinin de derdi; yasa dışılık, adaletsizlik, hak yenilmesi, haksızlık, ayıp, günah falan değil.
Basına yansıyan T izinleri listesi ile ilgili kendi seçmeniyle yaptığı toplantıda ne diyor Arıklı; “T izinleri yıllardır aynı usulle veriliyor, YDP’liler alınca kıyamet kopuyor”
Yani, “Gelin bu ayrımcılığa, adaletsizliğe, ayıba, haksızlığa bir son verelim, hak sahibi olanlar alsın” demiyor. Adalet için mücadele etmiyor.
Koltuğunu sağlama almak için; kınadığı, suçladığı hükümet ortakları ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyor.
Seçmenlerini de yine, kınadıklarının aynısını yaparak motive etmeye çalışıyor.
Hem Türkiye göçmeni olanlara “ırkçılık” yapıldığını söylüyor hem de kendisi Kıbrıslıtürklere karşı ırkçılık yapıyor.
Derdi ırkçılık ve ayrımcılığı da bitirmek değil.
Bunu yapanlara karşı aynı ırkçılık ve ayrımcılığı yapmak, bunu körüklemek ve bundan oy devşirmek…
Neden ilahiyat mezunu vurgusunu yapıyorum; çünkü konu din işlerine gelince onlardan iyi bilen yok, konu Müslümanlık olunca da en Müslüman onlar.
Yani haramı, hırsızlığı, haksızlığı adaletsizliği iyi bilirler. Bunları yapanlara karşı hak mücadelesi vermenin de Müslümanlığın bir diğer gereği olduğunu da…
Hatta hatırlarsınız; Arıklı bir dönem sosyal medya hesabından da sürekli ayetler paylaşırdı. Şimdiler de onu da yapmıyor. Alıcısı yok sanırım buralarda…
***
Kıbrıs Türk siyaseti elbette çok çirkinliklere sahne olmuş bir siyaset arenası.
Ama sanırım teknolojinin bu denli gelişmesi, kimin ne dediğinin anında ülke sınırlarını da aşarak herkese ulaşması, yanı beraberinde AKP‘nin her alandaki dört koldan açık seçik müdahaleleri, UBP‘nin adeta “kula kulluk eden” pozisyonda bir maşaya dönüşmesi bunu artık daha dayanılmaz, daha da çirkin bir hale getiriyor…
***
Seçmenlerin tamamını suçlamak olaya kısır bir yerden bakmak gibi…
Elbette sosyologların açıklamalarına muhtaç bir durumdayız ancak evine ekmek götürmek için çabalayan insanların kötü ekonomi yönetimi nedeniyle artık 40 takla atması gereken duruma gelmesi, toplumun genel ahlakı, gurur ve onuru açısından da büyük erozyona neden oluyor.
Herkes açık seçik torpil isteyebiliyor, gözünün önündeki kişinin önüne geçmek için kayırma talep ediyor, haksızlık olacağını bile bile avantaj istiyor, oyunu satıyor.
Elbette, “Açlıktan ölsem oyumu, onurumu, namusumu satmam” diyen insanlar da hala var.
Ama ne yazık ki çoğunlukta değiller.
Torpille işe girene, T izni alana, arazi peşkeş çekilene soruyorsun, aldığın cevap; “Yasal olarak hakkım olduğu halde alamıyorum, yeterliyim, liyakatlıyım, tüm kuralları da karşılıyorum ama olmuyor. Söyleyin ne yapayım?” oluyor.
Ne diyebilirsin?
Sistem mi var?
Torpilsiz yapılan münhaller, sınavlar mı var?
Şaibesiz istihdam mı var?
Apolitiksin mesela; oy da vermiyorsun ya da…
Siyasetçi neyin karşılığında sana “hakkın olan” şeyi verecek?
Bakın siyasetçi diyorum çünkü bürokrasi de yok.
Yani şöyle ki; Bir arazi tahsisinden, işe girmeye, T izni almaktan, basit işlemleri yapmaya kadar her şey Bakanlarda bitiyor.
İşi yapan memurların, komisyonların, yönetim kurullarının falan hiçbir etkisi, yetkisi yok.
Bakan ver derse verilir, verme derse verilmez.
Her şey için Bakana gitmek zorundasın.
İşte o yüzden diyorum; Neden verecek sana hak ettiğin şeyi?
Hakkın diye mi?
Elbette hayır.
Satılacak oyun yoksa sana da hiçbir şey yok!
Gençlerin göç etmesinden hatta ailelerin topluca ülkeyi terk etmelerinden ve yerlerine anında iki katı nüfus taşınmasından bahsetmeyeceğim bile.
Muhalefetten falan da bahsetmeyeceğim.
Olmayan bir şeyden nasıl bahsedebiliriz ki?
Sonuç itibariyle; Arıklı ve şürekasının derdi ilk başta da söylediğim gibi hak ve adalet falan değil.
Uzun yıllardır içinde olduğu Kıbrıs Türk siyasetinde var olmaya devam etmenin “hırsızlıkla” eşdeğer yolunu gördü, işe yaradığını da anladı.
Karşı çıkmaz, baş kaldırmak falan duruşu olan insanların işi.
O da bu değirmenden bir kova su almaya çalışacak, çalışıyor.
Hakkındaki “zenginleşti, mal varlığı aldı, rüşvet mi alıyor?” iddialarını da konuşacağız elbet.
Maliye Bakanlığı Arıklı’nın önce “Yeğenimin öğrenci yurdu” sonra da “Bizim şirketimiz, bizim yurtdumuz, bir işletiyoruz” dediği o şirketlerin ne kadar vergi ödediğini açıklayacak 15 gün içinde.
Bakalım orada nelere şahit olacağız.
***
Aşağıya da Kudret Özersay‘ın açıkladığı; Arıklı’nın ellerini ovuştura ovuştura hazırladığı, “YDP’lilerin hakkıdır” dediği, babasının malı gibi dağıttığı T izinlerinin listesini bırakıyorum.
Biliyorsunuz; bu liste kamuoyuna yansıyınca iptal edildiği söylenmişti. Ancak Özersay herhangi bir iptalin henüz gerçekleşmediğini de dün açıkladı.
– Ablasının damadına 15 kiralık izni
– Kardeşinin kızına 20 kiralık izni
– Abisinin oğlunun damadına T izni
– Abisinin gelinine T izni
– Abisinin torununa T izni
– YDP Milletvekili adayına 5 turistik izni
– YDP Örgüt Başkanı’na 10 kiralık izni
– YDP eski İlçe Başkanı’na 10 kiralık izni
– YDP eski Gençlik Kolları Başkanı’na 10 kiralık izni
– YDP milletvekilinin sekreterine 10 kiralık izni
– YDP İlçe Yönetim Kurulu Asbaşkanının babasına 10 kiralık izni