Toplumsal Çürüme Ve Çıkış Yolu…
Kısa bir merhaba ile başlamak gerek sanırım:
Merhaba sevgili Özgür Gazete okuyucuları.
Kimileriniz biliyorsunuzdur, her Perşembe Özgür Gazete Web TV’de sevgili dostum Halil Karapaşaoğlu ile PRAXIS isimli programı sunuyoruz.
Buna ek olarak, artık her hafta cuma günleri gündeme ve toplumsal konulara dair yazılarımla bu köşeden de sizlerle olmaya çalışacam.
***
Bölünmüş Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayanlar olarak birçoğumuz derin bir umutsuzluk içerisindeyiz.
Toplumsal olarak ciddi bir çürüme ile karşı karşıyayız.
Her birkaç haftada bir farklı bir yolsuzluk, adaletsizlik, düzensizlik ile karşılaşıyoruz.
Eğitimden sağlığa, elektrikten iletişime, çevreden toplumsal yaşam alanlarına, her alanda büyük bir çürüme ve dağılma yaşanıyor.
Tüm bu çürüme ve dağılmaya bağlı olarak bir çok kişi derin bir umutsuzluk içerisine sürüklenmiş durumda.
Neredeyse hiç kimsenin yaşadığı toplumsal yapının düzelebileceğine ve dolaysı ile de geleceğe dair umudu bulunmuyor.
Memleketi terk edebilecekler “Nasıl, nereye göç edeyim?!” diye kafa yorarken, terk edemeyecek durumda olanlar ise “Nasıl kendimi bu çürümeden izole edebilirim?!” derdinde.
Elbette yaşanan toplumsal çürümeden etkilenen, ancak bu çürümüş düzene ayak uydurarak yolunu bulmaya çalışan da ciddi bir kesim yok değil!
Onlar da geleceğe dair pek umutla bakamıyorlar, ancak bu çürümüş düzenden hala daha bir şeyler elde edebileceklerine dair umutlarını koruyorlar, dolaysı ile onlar için bu çürümüş düzenden kurtulmak en azından bugün için gerekli görünmüyor.
Peki ya geriye kalanlar?
Bu çürümüş düzene ayak uyduramayan ya da uydurmayı reddedenler?
Küçük, geçici, bireysel çıkarların günü kurtarmak anlamına geldiğini, sorunlara bu şekilde yaklaşmanın gelecekte çok daha ciddi ve yıkıcı sonuçlar doğuracağının ve bu çürümüş yapıdan kurtulmanın şart olduğunun bilincinde olanlar?!
Onlar ne yapıyorlar?
Onlar çok daha derin bir umutsuzluk içindeler ne yazık ki!
Çünkü bu çürümüş düzenin değişmesinin gerekliliğinin bilincinde de olsalar, bunun olabileceğine dair inançları tükenmiş durumda maalesef!
Peki bu şekilde karamsar oldukları için haksızlar mı?
Hayır sonuna kadar haklılar, çünkü bugüne kadar güvendikleri tüm sözde ilerici kesimler yarı yolda bırakmış onları.
Bu düzene karşı sözde muhalif olan anlı şanlı partiler ve sendikalar mücadeleye çağırdığında onları, her defasında yarıda kesip mücadeleyi kendi içlerinden birilerini bu çürümüş düzenin sahte makamlarına getirmeyi yeterli görmüşler çünkü.
Yani eğer varsa eleştirilmesi gereken “Niye umutsuzsunuz, neden bu çürümüş yapıya karşı ses çıkarmıyorsunuz?” diye, en son eleştirilebilecek kesimdir bireyler.
Çünkü “Umudu kesme yurdundan” diyerek önce bireylerin umutları çalındı ellerinden ve ardından bu düzenin çürümüş yüzlerinin yerine kendi yüzlerini koyarak halkın yükselttiği mücadeleyi bu düzeni yamamak için kullandılar.
Şimdi sıradan bireyler inanmamakla bu sahtekarlara haklı değiller mi sonuna kadar?
Evet haklılar, hem de dibine kadar!
Peki ne yapmalı bu durumda? Bilinçli bir şekilde yürüttükleri bu siyasetle bizlere dayattıkları bu çaresizliğe boyun mu eğmeliyiz?
Tamam ama zaten tam da bu değil mi istedikleri, bu sayede “dikensiz bir gül bahçesi” yaratıp, halkın muhalefet etmediği bir düzen değil mi kurmaya çalıştıkları?!
Evet işte tam da budur istedikleri ve bunu kırmak tam da bu düzenin çürümüşlüğü altında inim inim inleyenler için bir zorunluluktur.
Ve bunun tek yolu halkın kendi dinamik örgütlenmesi ve mücadelesidir sadece.
Bu mücadeleyi yolundan çıkarabilecek, onu kendi menfaatleri için kullanmaya çalışabilecek her tipten çürümüş kesimi devre dışı bırakacak ve bizzat halkın kendi demokratik örgütlenmesine ve sıkı denetimine dayanan güçlü bir örgütlenme.
İşte bizleri bu çürümüş düzenden çıkarabilecek tek yol budur ve bunu başarmak da sadece bizlerin elindedir.