Önce Öğretmen Gönderdiler
Kıbrıs sorununu yaratanlar, eğitimi ve öğretmenleri kendi ırkçı ve şovenist emellerine alet ettiler…
Kıbrıs’ta günlük yaşam içinde ortak hayatı paylaşan, Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslıları ayrıştırmak, onları Türk ve Elen ulusunun ayrılmaz bir parçası yapmak için eğitim kullanılmış ve hala kullanılmaktadır.
Ayrılığı güçlendirmek, önyargıları geliştirmek, ırkçı temelde çatışmaya zemin hazırlamak için Türkiye ve Yunanistan’dan öğretmeler getirilmesi bugünkü bölünmenin ilk adımı olmuştur.
Çatışmaya zemin yaratmak için milliyetçilik politikalarını okullarda beyin yıkama işlevine dönüştüren öğretmenlerin bu misyonunu, daha sonra Türkiye ve Yunanistan’dan gönderilen subay ve askerler devralarak sıcak çatışmaya dönüştürmüşlerdir.
Okullarda okutulan kitapların içerikleri, tamamen ayrılık ve önyargılar üzerine kurulmuştur.
Karşılıklı suçlamaya dayalı bu müfredatların birbirlerinden hiçbir farkı yoktur. Kıbrıslı Rumların kullandıkları ders kitaplarında, Türk yazan yerlere Rum yazarsak, aynı kitapları Türk okullarında da kullanabiliriz.
Bunun tam tersi de mümkündür.
Milliyetçi propaganda, eğitim sisteminin bütününde tüm araçlarda yer almaktadır. Bu söylem ve içerik her iki toplumda da var olan bazı siyasi yapılanmaların varlık nedenidir.
Kıbrıs sorununun varlığından beslenen bu çevrelerin, çözüme ve ortak yaşama karşı çıkmak için eğitimde karşılıklı saygıya, paylaşmaya, ortak yaşama, ortak tarihe, karşılıklı olarak Türkçe ve Rumcanın öğretilmesine dönük her girişime engel çıkarmaktadırlar.
Görüşme süreçlerinde oluşturulan, iki toplumlu komitelerden en başarısız olanı ‘Eğitim’ komitesi olmuştur.
Siyasiler ve özellikle Rum Ortodoks Kilisesi eğitimde atılacak her adıma karşı çıkmakta, buna karşın aynı sapkın idealleri benimseyen Türkiye ve kuzey Kıbrıs’taki muhatapları da değişime karşı çıkarak çok güzel bir faşist dayanışması oluşturmaktadırlar.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası‘nın 20. ve 87. maddeleri eğitimin yönetimini her iki toplama bırakmış ve Eğitim Bakanlığı yerine maarif daireleri ile eğitimin yapısal yönetimini şekillendirmiştir. Bu yapı ayrılığın ve çatışmanın kaçınılmaz olmasında önemli bir yanlıştır.
Bu nedenle çözümün kalıcı olması istenirse, mutlaka ortak bir eğitim yapılanması oluşturulmalıdır.
Bugünkü gibi ‘Millî Eğitim Bakanlığı’ tanımlaması ile kurulacak iki ayrı yapıdaki ‘Milli’ kelimesi ayrılığın ve çatışmanın devamını getirecektir.
Etnik, kültürel ve dini farklılıkları bir zenginlik olarak görmeyen ve başkasının farklılıklarını hoşgörü ile karşılamayanların ‘Milli’ kelimesinin arkasına saklanmaları tam bir ikiyüzlülüktür.
Kıbrıs’ta sürdürülebilir bir çözüm, evrensel değerleri öne çıkaran, barışı bir erdem olarak gören, karşılıklı saygıya ve hoşgörüye dayalı, farklılıkları zenginlik kabul edip, önyargılara, ırkçılığa yer vermeyen ortak bir eğitim yapılanması yaratılması ile sistem kalıcı hale gelebilir.
Bugünkü hali ile yaratılan iki ayrı sistem barışa değil ayrılığa hizmet etmektedir.
Kıbrıs’ta çözüm arayışları devam ederken eğitim başta olmak üzere barışı ve yakınlaşmayı kalıcı kılacak adımları atmaktan kaçınılması aslında statükodan beslenenlerin iki yüzlülüğünü göstermektedir.
Eğitim, iş yaşamı, ekonomik faaliyetler, sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için Birleşmiş Milletler’i veya dıştan birilerini beklemek çözüm konusundaki samimiyetsizliği göstermektedir.