InstagramKöşe Yazarlarımız

Kudsi Ergüner’i Lefkoşa’da dinlerken






Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki; bilinçli ve bilinçsiz olarak birçok dilin ve birçok dinin etkisinin altındayız.

Özümüz ve varlığımız hem birçok kültür tarafından şekillendirilmiş hem de bu kültürlerin taşıyıcısıdır. İşte tam da bu yüzden “ötekinin” sanatı bize “bizim” sanatımız kadar derinden dokunur ve bizi tahmin ettiğimizden daha fazla etkiler.

Kıbrıs adasının tüm kültürlerinden oluşan bizler ise dün gece, Lefkoşa’nın güneyinde, Mevlevi geleneğinden müzik eserleri, Bizans kilise müziği, Fener şarkıları ve İstanbullu Rum besteciler tarafından bestelenmiş Osmanlı sarayı parçaları dinlerken mest olduk.

Bu mükemmel ve enfes deneyim bize Geleneksel Mevlevi Sufi müziğinin ustası olarak ve Türk ney flütünün en tanınmış icracılarından biri olarak kabul edilen Diyarbakırlı Kudsi Ergüner, akademisyen, müzikolog, besteci ve lavta icracısı Midillili Nikos Andrikos ve Bizans Müziği Uzmanı ve Kudsi Ergüner’in Yüksek Lisans öğrencisi Ud icracısı Lefkoşalı Yannis Kutis tarafından sunuldu.

Dünyanın bu bölgesinin tarihleri ve kültürleri bir bütün haline gelip bizi içine alarak yenilenmiş ve arınmış bir şekilde tekrar dışarı çıkardı.

Konserden sonra sanatçıları tebrik etmeyi beklerken yanımda yaşı ilerlemiş çok asil ve zarif bir hanımefendi duruyordu. Böyle insanlarla tanışma fırsatını asla kaçırmam.

Bu güzel kadının Kıbrıs Ermenisi olduğunu, 74 savaşından önce ailesiyle Lefkoşa’nın kuzeyinde bölünmeden sonra mecburen güneyinde yaşadığını öğrendim.

Lakin hikayesi orada bitmiyor; annesinin ailesinin Diyarbakırlı olup çatışmalar sırasında orada katledildiğini ama annesinin küçük bir çocuk olduğu için canı kurtulsun diye ailesi tarafından Kıbrıs’a gönderildiğini öğrendim.

Söz konusu hanımefendinin yanında aynı yaşlarda başka bir hanımefendi duruyordu.

O da zarif ve asil. Onun da Kıbrıslı Türk olduğunu öğrendim. Ayrıca, iki kadının savaştan önce komşu olduklarını ve barikatların açılmasından sonra tekrar bir araya gelip arkadaşlıklarını devam ettirdiklerini anlattılar.

Üçümüz konuşurken Rumca, Türkçe ve İngilizceyi kullandık. Dün geceden sonra ben ve bütün Kıbrıslıların nelerden mahrum bırakıldığımızı daha iyi anladım.

Bize empoze edilen gerçeklik tek boyutlu, monoton, eksik ve fakir… çok fakir. Daha zengin bir Kıbrıs’ı hak ettiğimize inanmak istiyorum.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu