InstagramKöşe Yazarlarımız

Öğretmen Şiddeti Ve Dokunulmazlık Zırhı


Tuhaf bir şekilde kamuoyuna pek fazla yansımamış olsa da 9 Eylül İlkokulu son bir haftadır “dayakçı öğretmen” olayıyla çalkalanıyor.

İlk kez mi bu konuyla çalkalanıyor? Hayır.

Söz konusu şahıs bir branş öğretmeni olduğu için, birçok farklı sınıfta çocuğu bulunan veliler uzun zamandır bu konuyla uğraşıyor, ben de dahil.

Kızım yılın başlarında eve gelip bu öğretmenin bağırmalarından, hakaretlerinden ve çocukların önlerindeki sıraları kaldırıp yere vurmalarından şikâyet etmeye başladı.

Babası gidip idareyle görüştü, çocukların öz güvenlerini sarsacak sözel şiddetin kabul edilemez olduğunu anlattı, uyarılmasını istedi.

Çocuk sonra bir gün gelip “teneffüste saçımı çekti” deyince biz bile sorguladık çocuğu.

Tam ne yaptı? Gerçekten çekme miydi? Yoksa sadece dikkatini çekmek için dokundu veya tuttu mu?

Fiziksel temas konusunda çoğu insandan daha hassas olduğu için acaba abarttı mı diye düşünmedik değil. Diğer yandan inanmak da istemedik herhalde herkesin görebileceği bir ortamda bir öğretmenin bu şekilde davranabileceğine.

Kimdir bu adam, bu cüreti nereden buluyor, kime veya neye güveniyor?

Bu sorulara cevap bulmak için internette birkaç arama yapınca taa 2010 yılında bu şahıs hakkında yayınlanmış “dayakçı öğretmene veli isyanı” şeklinde haberlerle karşılaştık!

Hatta dönemin okul müdürünün bir önceki yıl da (2009 yılında) bu öğretmenle ilgili “öğrencilerin kafasına vurduğu hakkında yoğun şikayetler” olduğu, durumun Bakanlığa aktarıldığı “ancak geçen yıldan bugüne kadar hiçbir yaptırım uygulanmadı(ğı) ve bakanlıktan bir sonuç yazısı çıkmadı(ğı)” yönünde beyanatını okuduk.

Sonra ocak ayı içerisinde bir gün okul müdürü tarafından arandım ve kızımın kendisinin odasına giderek ders esnasında bu öğretmen tarafından itildiği ve bunun etkisiyle karnını sıraya çarptığıyla ilgili bir şikâyette bulunduğuyla ilgili bilgilendirildim.

Okul çıkışı kızım bize de olayı aynı şekilde anlattı. Ders sonrası destek için arkadaşlarını da yanına alarak şikâyet için müdürün yanına gitmiş.

Müdür olayın mahiyetini anlayınca, yalnız almış kızımı ve dikkatle dinlemiş. Değerli olduğunu, inanıldığını ve ihlal edilemez hakları olduğunu hissettirerek. Bunu gelip kendisine anlatma cesaretini gösterdiği için tebrik etmiş onu. Rehber öğretmenle de görüştürmüş.

Benzer bir olayın tekrar yaşanması durumunda, hiçbir kuşku veya endişe hissetmeksizin okul idaresine giderek hakkını arayabileceği duygusuyla, güvenle ayrıldı kızım o gün okuldan. Bunun için çok müteşekkirim.

Eve geldiğinde karnında sert bir köşeye çarpmış gibi belirgin bir kızarıklık vardı, ertesi sabah kalktığında morarmıştı…

Okul idaresiyle de yüz yüze görüştükten sonra 19 Ocak 2024 tarihinde okul idaresi ve ilgili sendikaya da dağıtımını yaptığım bir şikâyet yazısı verdim Milli Eğitim Bakanlığı’na. Birkaç gün sonra müfettiş gelmiş okula, soruşturmuş konuyu.

Sonra ne oldu? Hiçbir şey.

Kadrolu kamu görevlilerine bahşedilmiş dokunulmazlık zırhını bir kez daha delemedik.

Geçen hafta ise aynı öğretmen üçüncü sınıf bir çocuğu boğazından tutup kafasını çöp kutusuna sokmuş. Sınıftaki cesur bir başka çocuk ise kolundaki akıllı saat ile görüntülemiş olayı.

Şiddet yaşayan çocuğun ailesi polise şikâyette bulundu, görüntüler de polise teslim edildi. Neticede öğretmene karşı dava okundu ve nihayet Milli Eğitim Bakanlığı bu adamı okuldan çekme kararı aldı.

Bu hafta başından beri çocuklar bir bayram havasında, artık yeni bir öğretmenleri var. Çok da sevdirmiş kendini gelir gelmez sınıfa.

Peki o cesur çocuk bu olayı kayda geçirmeyi akıl etmemiş olsaydı veya buna cesaret etmeseydi, Bakanlık harekete geçecek miydi?

Çok kezdir yaşanan ve hem veliler hem de okul idaresi tarafından Bakanlığa bildirilen olaylar bize gösteriyor ki çok büyük ihtimalle hayır.

Peki, Eğitim Bakanlığı’nın bir yaptırım uygulamasını beklemeksizin okul idaresinin atabileceği bir adım yok muydu bugüne kadar?

Mevzuata çok hâkim olmamakla birlikte, bu adamın çocuklarla iletişiminin olmayacağı bir göreve çekilmesinin bir yolu vardı diye düşünüyorum. Yoksa da yaratılmalıydı.

Sadece çocuklar ve veliler değil; meslektaşları, okul idareleri ve sendika çok daha proaktif bir rol oynamalıydı bu olayların en az 15 yıl boyunca yaşanmaya devam etmemesi için.











Başa dön tuşu