Minareyi Çalan Kılıfını Uydurdu
Bakanlar Kurulu yine bir gece operasyonuyla, bir gayrı yasallığını daha kılıfına uydurmak için tüzük değişikliği yaptı.
Geçtiğimiz hafta gece geç saatlerde Yenilenebilir Enerji Kaynakları Tüzüğü‘nde bir değişiklik yapılarak Resmi Gazete‘de yayınlandı.
Bu değişikliğin içeriği acaba neymiş diye incelediğimizde ise uzun zaman önce gündeme taşıdığımız, sonrasında ise hakkında dava dosyalanan ve yargı aşamasında olan bir konu olduğunu gördük.
Peki bu konu neydi?
Çoğumuzun bilgisinde olmayan, Serhatköy’de, AB finansmanı ile kurulan ve Kıb-tek’e devredilen bir güneş enerjisi santralimiz var. Bu sistemin kurulu olduğu alanı da içeren 100 dönümün üzerindeki bu arazi ise zamanında bu ve benzeri yatırımlarda kullanılmak üzere Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’ndan Kıb-tek’in kullanımına devredildi.
İşte kamuya ait olan bu arazi, hiçbir kira bedeli olmaksızın, Sanayi Odası ve Otelciler Birliği kullanımına, 150 işletmeye toplam 50 bin KW’lik (50MW) bir güneş enerjisi sistemi kapasitesi kurulması için devredildi.
Hane halkının kendi evine güneş enerjisi sistemi kurmak için yaptığı 3-4-5 KW’lık başvurular, sözde kapasite doldu bahanesiyle reddedilir veya kırpılırken, bugüne kadar 11 binin üzerinde aboneye toplam 120 bin KW’lik (120MW) güneş enerjisi sistemi kapasitesi kurulum izni verilmişken, şimdi sadece 150 işletmeye toplam 50 bin KW’lik (50MW) bir güneş enerjisi sistemi kapasitesi kullandırılmaya çalışılıyor.
Yani vatandaşa gelince kapasite yok, sermayeye gelince kapasite çok!
Gerek kamuya ait olan bu arazinin bedelsiz devri, gerekse meslek grupları arasında yarattığı ayrımcılık ve çifte standart başta olmak üzere, bu peşkeşte birçok noktada Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı durumlar söz konusu.
Kaldı ki bu odalardan birisinin Başkanı, güneş enerjisi sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın da sahibi konumunda! Yani hem izni veren, hem işi yapan konumunda, çıkar çatışmasının merkezinde!
Üstelik 50 MW gibi büyük kapasiteli güneş enerjisi santrallerinin tek noktadan şebekeye bağlanmasının, özellikle tüketimin düşük olduğu bahar dönemlerinde üretim bacağında ek maliyetler yaratması da söz konusudur.
Yaratılan bu ek maliyetler ise; bire bir mahsuplaşma yapılması sebebiyle, sistem sahibi aboneler tarafından değil güneş enerjisi sistemi sahibi olmayan hane halkının faturaları üzerinden tahsil edilecektir.
Dolayısıyla hane halkı, şirketleri finanse eder konuma düşürülecektir!
Tam da bu sebeplerden ötürü, konu mahkemeye taşınmış ve yargı aşamasındaydı. Ama görünen o ki, hükümet olduğunu iddia eden gayrıyasallar davada zor duruma düşmüş olacak ki, bu hukuksuzluğu kılıfına uydurma ihtiyacı hissetmişler.
İnsan ister istemez şu soruları sormadan edemiyor:
Kamuya ait olan bir arazi ve kıt kaynak olan bir kapasite, ihalesiz ve ücretsiz olarak hangi hak ile sadece iki meslek grubuna peşkeş çekiliyor?
Madem ki böyle bir kapasite mevcut ve müsait, bu yatırımı neden Kıb-tek yaparak hem çevreci hem de daha düşük maliyetlerle elektrik üretimi yaparak bunu tüm vatandaşların kullanımına sunmuyor?
Madem ki böyle bir kapasite mevcut ve müsait, neden bu kapasite 5 kW’dan 10 bin adet eve kullandırılmak yerine, yalnızca 150 adet ayrıcalıklıya kullandırılıyor!
İşte Bakanlar Kurulu gece operasyonuyla bu hukuksuzluğunu da kılıfına uydurma yoluna gitti.
Peki tüm bunlar olurken meclis içi muhalefet ne mi yapıyor?
Dut yemiş bülbül modunda yaz tatilini bekliyor…