InstagramKöşe Yazarlarımız

Herkes Rolünü Oynuyor




Crans Montana’ya giden süreçte, çözüm olasılığının artması hem Türkiye hem de Rum lider Nicos Anastasiadis’i endişelendirdiğinden, çıkış noktası olarak iki devletli çözüm saçmalığı ortaya atılmıştır.

İki devletli çözüm modeli dedikleri, aslında 1955 yılından beri Türkiye’nin İngilizlerden peydahladığı “Taksimden” başka bir şey değildir.

Anastasiades bir özel görüşmede, bu konuyu TC Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’na bahsederek karşılıklı dayanışma ile Crans Montana sürecini havaya uçurmuşlardır.

Türkiye yetkilileri çözümün önünü tıkamak için Kıbrıs’a yaptıkları ziyarette, tüm partileri Cumhurbaşkanlığı’nda toplayarak, iki ayrı devlet önerisini yeni bir açılım gibi sunmuşlardır.

Bu toplantıda, Mustafa Akıncı ve o dönemin TDP Başkanı Cemal Özyiğit dışında diğer parti liderleri karşı duruş sergilememiş, CTP lideri Tufan Erhürman sessiz kalarak, “değerlendirme yapacaklarını” ifade etmiştir.

Süreci kurtarmak isteyen BM Genel Sekreteri Guterres iki liderle Berlin’de bir araya gelerek, çözüme kapı aralayan bir deklarasyon yapılmasını sağlamıştır.

Türkiye yetkilileri 2020 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine asker-sivil tüm güçleri ile müdahale ederek, Ersin Tatar’ı Cumhurbaşkanlığı’na atamış ve çözümsüzlük politikasını devam ettirme yönünde irade ortaya koymuşlardır.

Bu seçim öncesi Tufan Erhürman’ın duruşu, Türkiye yetkililerine güven vermiş olmadığından, Ersin Tatar desteklenmiş, Tufan’ın aday olması neticesinde ikinci turda oyların nokta atışı yapılarak Ersin Tatar’a yönlendirilmesini sağlanmıştır.

Tüm bu yaşananlara Mustafa Akıncı’nın yeterli tepkiyi ortaya koymaması, sivil toplumun “Bu Memleket Bizim Platformu”nu tekrardan harekete geçirmeye itmiştir.

Gelinen durumda Ersin Tatar kendine verilen “kötü adam rolünü” oynayarak, süreci uzatma, kazanılan zaman çerçevesinde adamızın kuzeyinin Türkiye’nin kolonisi yapılma çabalarını ileriye taşıma misyonunu başarı ile yerine getirmektedir.

Çözüm istemeyenin Türkiye olduğu açık olmasına rağmen, muhalefet bir yandan Ersin Tatar’a yüklenirken diğer taraftan da görüşme masasına oturmadan “görüşmelerin sonuçsuz kalması durumunda statümüz ne olacak” sorusu ile başka bir engel yaratmaktadır.

Çözümsüzlük halinde Kıbrıs Türk Toplumu’nun statüsü 4 Mart 1964 tarihi öncesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit egemen kurucu ortağı olma durumudur. Türkiye çözümsüzlük için çifte düğüm atarken muhalefet ise Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ağzına almak istememektedir.

Yapılması gereken adamızın birleştirilmesini isteyen yurtseverlerin bir araya gelerek Ersin Tatar’ın Kıbrıslı Türklerin temsilcisi olmadığını, sorunu yaratanın Türkiye olduğunu, Kıbrıs Rum tarafının da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı

Türklerle paylaşmakta isteksiz olduğunu tüm dünyaya duyurarak, görüşme sürecine doğrudan taraf olmalarıdır.

Burada sorulması gereken soru bunun öncülüğünü yapacak olan siyasi parti ve sendikalar nerede ve ne yapıyorlar?









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu