InstagramKöşe Yazarlarımız

18 Mayıs’ta bir müzede buluşalım!




Kıbrıslılar doğup büyüdükleri adayı gerçekten ne kadar tanıyorlar?

Kişiliklerini ve kimliklerini inşa ettikleri bu coğrafyanın dinamiklerini ne ölçüde anlayabiliyorlar?

Hem kendi kişisel alanlarını hem de içinde hareket ettikleri ve geliştikleri kamusal alanı, yarattıkları mekânın karakterini ve ihtiyaçlarını ne ölçüde tanıyor ve saygı duyuyorlar?

Bu memleket bizim” kavramının içeriği toprak sahibi olmaktan ibaret mi?

Veya bu ada sadece üyesi olduğumuz etnik grubun kültürel ve tarihi özellikleriyle ilgili kısımlarıyla mı bizim memleketimiz oluyor?

Bir anıtın “memleketimin anıtı” bilincine dahil olması için benim etnik grubumun kültürüne mi ait olması gerekiyor?

Benim etnik grubumun üyeleri tarafından mı yapılmış olması gerekiyor?

Kendi etnik grubumun dilinde yazılar taşımalı mıdır?

Etnik grubumun atalarının adada bulunduğu dönemde mi yapılmış olmalıdır?

Binlerce yıldır birçok ve birbirinden farklı etnik gruba hitap edip yaratılışa ve evrime yer veren bir adada yaşıyoruz. 7000’li yıllara dayanan antik yerleşimlerin olduğu bir adada.

En az on farklı kültürün unsurlarıyla dolu, tamamı arkeolojik bir alan olan bir adada yaşıyoruz.

Eski heykelleri, mozaikleri, vazoları, mücevherleri; hırsızlık veya bağış yoluyla şu anda British Museum, New York Metropolitan Museum of Art, Paris’teki Louvre Müzesi, Fransan’ın çeşitli müzeleri, Berlin’deki çeşitli müzeler, Rusya’daki çeşitli müzeler, Viyana’daki Sanat Tarihi Müzesi, Royal Ontario Müzesi, Cenevre’deki Musée d’Art et d’Histoire gibi yabancı müzeleri süslediği bir adada yaşıyoruz.

Adamızın tüm kültürel unsurlarını kendi kültürel unsurlarımız olarak kabul edip benimsersek, belki o zaman birbirimizi bu adanın çocukları olarak görebilir ve bu anlayışla birbirimizin bu topraklarda yaşama ve gelişme hakkına saygı duyabilir ve koruyabiliriz.

O yüzden diyorum ki gelin 18 Mayıs’ta adamızın birçok müzesinden birinde buluşalım!









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu