Dünya Çevre Günü: Yüzleşme ve Harekete Geçiş Zamanı
5 Haziran Dünya Çevre Günü‘ydü..
Dünya Çevre Günü; çevre sorunlarına dikkat çekmek ve küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5 Haziran’da kutlanan, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bir gündür.
Bir kutlama günü değil daha derin bir anlam taşıyor Çevre Günü.
Bir hatırlama ve hatırlatma, yüzleşme, ders çıkarma ve geleceğe yönelik adımların nasıl yaşama geçirilebileceğini konuşma, çare ve çözüm üretme günüdür…
Her yıl bir tema başlığı altında konuşulur çevre ile ilgili konular! Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması; “Arazilerimizi Restorasyon: Çölleşmeyle Mücadele, Kuraklığa Dayanıklılık ve Biyogünlük” olarak belirlenmiştir.
Bu tema, topraklarımızın korunması ve iyileştirilmesinin önemini vurgulamakta, gıda kaynağımız olan toprağın biyolojik çeşitliliği destekleyen ve iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol oynayan bir varlık olduğunu hatırlatmaktadır.
***
Dağlarının vahşice oyulduğu, tarım toprağı, zeytinlik, harupluk, orman, kıyı, dağ, dere yatağı demeden her metre kareye daha çok, daha büyük, daha yüksek inşaat yapmanın; kalkınma, gelişme zannedildiği, boğazına kadar ranta boğulmuş bir ülkede yaşıyoruz.
Toprağı sınırlı bu küçücük adanın kuzey yarısında, yenilenemez bir kaynak olan tarım topraklarını har vurup harman savuruyoruz; inşaat yaparak, tarım ilaçlarıyla kirleterek!
İsteyenin istediği yerde, istediğini, isteği gibi, istediği zamanda, istediği biçimde yapabilme “özgürlüğü” ile gelişen gelişi güzel ve dağınık kentleşme; doğal ekosistemler üzerinde yıkıcı etkilere yol açıyor.
Binilen dal kesiliyor ve sonuçta da, bu “özgürlükleri“ pervasızca kullananlar da dâhil kentte yaşayanların yaşam kalitesi, refahı olumsuz yönde etkileniyor! Lakin idrak edemiyoruz hala!
Kentler büyüdükçe, tarım arazilerine giriliyor ve çevresindeki diğer ekosistemler tüketiliyor.
Hani bir çocuk oyunu var ya, “pire ısırdı çık daha yukarı” diye, işte tam da aynı onun gibi tarım alanlarına, ormanlara, kıyılara, dere yataklarına yayıldıkça yayılıyor yapılaşma!
Ağaçlar tükeniyor, doğal habitatları yok oluyor, biyoçeşitlilik türleri evlerini, yaşam alanlarını kaybediyor, eko sistem bozuluyor, gölgelikler yok oluyor, su kaynakları tükeniyor, kirleniyor, toprak kirleniyor, erozyon toprağın verimliliğini götürüyor, denizler girilemez, betonun, çeliğin ve asfaltın sıcağından nefes alınamaz hale geliyor sokaklar, mahalleler ve kentler.
Böyle bir ülkede Dünya Çevre günü kutlamak bir paradoks değil mi ?
***
Ve Siyasetin İkilemi
Dünya Çevre Günü’nde demeç bol, açıklamalar bol keseden sallama, etkinlikler gırla!
İyi de kaçı samimi bu açıklamaların ya da Çevre Günü’nün ne anlama geldiğini tam olarak bilen kaç kişi var ekonominin çarklarını elinde tutanlar, karar verici durumda olanlar arasında?
Peki ya siyaset kurumu; Çevre Günü’nün ne anlama geldiğini ne kadar biliyor? Siyasi partilerin kaçının politika ve programında çevre ana akımdır, merkezdedir?
Yıllar önce 2006 yılında Çevre Bakanlığı kurulmuştu Kıbrıs’ın kuzey yarısında.
Avrupa Birliği bu konuda çok destek vermişti gerek teknik uzman gerekse teknik donanım ve altyapı bakımından.
Çevre ile ilgili tüm daireler, bu Bakanlığın çatısı altında toplanmış, aynı binaya taşınmışlardı, vatandaşa hizmet kolaylığı, kurumlar arası daha etkin koordinasyon ve iş birliği için.
Biliyorsunuz; bu adanın kuzey yarısında hükûmetlerin ömrü en fazla iki ya da iki buçuk yıl! Hâsılı o koalisyon hükûmeti de bozuluverdi.
Ardından gelen yeni hükûmet, daha güvenoyu bile almadan, Çevre Bakanlığı’nı dağıttı, turizmin kuyruğuna bağladı!
Çevre ile ilgili dairelerin her birini farklı Bakanlıkların altına savurdu. İnternet alt yapısı, teknik donanımı söküldü, alelacele başka binalara taşıdılar her biri bir bakanlığın altına savulan daireleri!
Durum hala aynı, çevre ile ilgili birçok konuda yetkili ve ilgili daireler başka başka Bakanlıkların uhdesinde!
Öte yandan, kâğıt üzerinde asıl yetkili Bakanlık durumundaki Turizm Bakanlığı’nın kuyruğunda takılmış maşrapa gibi savruluyor çevre konuları.
İşte bu kadar çevreden anlaşılan bu ülkenin siyasetinde ve kamu yönetiminde.
Siyasetin kısa vadeli çıkarları, bu yaşamsal konuyu gölgede bırakıyor. Çevre politikaları, turizm gelirlerinin arkasında sönük bir yıldız gibi kalıyor.
Çevre Bakanlığı’nın kuruluşu ve sonrasında yaşananlar, siyasetin çevre konusundaki duyarlılığının ve istikrarının bir göstergesi.
Bu durum, çevre bilincinin sadece kâğıt üzerinde kaldığını, pratikte ise ekonomik çıkarların her zaman öncelikli olduğunu gösteriyor.
Çare!
Dünya Çevre Günü, bize çevrenin korunmasının sadece bir günle sınırlı olmadığını, her günün bir çevre günü olması gerektiğini hatırlatmalı. Siyasetin ve ekonominin çarkları çevre için dönmeli.
Zamanı geri çeviremeyiz ama ormanları büyütebilir, su kaynaklarını canlandırabilir, tarım alanlarını koruma altına alabiliriz, erozyonu önleyebilir, toprağı geri getirebiliriz, ekosistemlerin bozulmasını önleyebilir, durdurabilir ve tersine çevirebiliriz.
Bozulmuş ekosistemin restore etmek, iklim değişikliğiyle yüzleşmek, geçim kaynaklarını ve gıda güvenliğini desteklemek, doğanın geri kalanıyla bağlantılarımızı yenilemek gibi birçok alanda adım atabiliriz.
Çevre, sadece bugünün değil geleceğin de teminatıdır.