Kıbrıs Eski Kıbrıs Değil!
Toplum olarak, “Kıbrıs eski Kıbrıs değil!” serzenişini uzun zamandır yapıyoruz.
Yıllardır devam eden toplumsal kırgınlık, halkın iç homurdanması haricindeki sessizliği, meclis içi etkisiz muhalefet ve sosyal medya paylaşımı tepkisi dışında, en olumsuz durumları bile normalleştirme hâlimiz devam ediyor…
Her alanda, çok hızlı bir değişim ve dönüşüm içerisindeyiz.
Bu gidişat, bizi biz yapan çoğu değerimizi yok etme, çürütme yolunda ilerliyor.
Nüfusunu bilmeyen ve her siyasetçinin kendi bakış açısıyla halk ağzıyla guduru tahmin yürüttüğü ülkemizde, bariz olan her geçen gün azaldığımız…
Bu azalış, bizim kültürümüzün çok uzağındaki dıştan gelen kontrolsüz kaçak nüfusun çoğalışı ile tezat bir görüntü oluşturuyor. Sadece nüfus değil, plansız yapılaşma, altyapı eksiklikleri, eğitimden, sağlığa, tarımdan üretime, çevreden, turizme, yapılacak çok şeyler var.
Nüfus sayımı ve her alandaki planlama, yapılması gereken en öncelikli girişimlerden biridir. Fakat en öncelikli konu, geçmişte büyük bedeller ödenerek mücadele ederek günümüze ulaşan toplumsal varlığımızın ve bizi biz yapan kültürümüzün geleceğe aktarılması olmalıdır.
Plansızlık, partizanlık, liyâkatsızlık, statükodan beslenen torpilli insanların sahtelikleri, ganimetin yarattığı eşitsizlik, toplumsal fayda yerine kendini düşünenlerin yarattığı ahlaki ve siyasi çöküntü, elli yılın birikimi…
Doğduğu, yaşadığı memleketten haksızlıklar sonucunda, umutsuzlukla gurbete göç etmek zorunda kalan gençlerimiz ve kurulanmayan iyi idare beni en çok üzen konu…
Hâlbuki yapılması gereken çok basitti: Halka güven verecek, hak edişe göre haklı olanın hakkını alacağı, sorun üreten değil sorun çözen, denetleyen, eşitlikçi iyi bir idare sağlanmasıydı…
Bizim olmaktan çıkmaya başlayan Kıbrıs’ımızın düştüğü, düşürüldüğü durum hepimizi üzüyor… Sistemi (sistemsizliği) yaratanların, değiştiremeyeceği sistemde, yaşamanın yarattığı ruh hali, hepimizi etkiliyor.
Evet, “Kıbrıs eski Kıbrıs değil!” fakat bunu sadece bir şikâyet olarak değil, çözüm olarak nasıl kurtulabiliriz ile birlikte düşünmeliyiz.
Son elli yolda, geleceğimiz liman bu olmalı mıydı? Elbette ki hayır. Her şeye rağmen şu an: “Bizi bizden başka kimse kurtaramaz; umut bizdedir!” diyebiliyoruz lâkin yarın geç olabilir…
YOZLAŞMA
Kıbrıslı Rum genç Lambros Dionisiou, geçtiğimiz hafta ne kadar tanıdık cümleler kullandı;
“Maalesef gerileyen bir toplumda yaşıyoruz. Kurumlar çöküyor, vatandaşlar öfkeli ve yolsuzluk yaygınlaşıyor. Skandalların ardı ardına yaşandığı, uluslararası alanda ayak sürüyen bir ülkede yaşıyoruz. Buna rağmen kimsenin cezalandırılmadığı, hiçbir şeyin değişmediği bir ülkede yaşıyoruz.
Açık yaralarla bölünmüş bir adada yaşıyoruz.
Bütün bunlar insanları yurt dışına sürüklüyor, orada daha iyi bir şeyler bulacaklarını umuyor. Ben de o insanların arasındayım. Dönüp dönmeyeceğimi, ne zaman döneceğimi bilmeden gidiyorum.
Çünkü eğer Kıbrıs’ta kalırsam, o an gelecek ki birileri bilgi, beceri ve deneyim nedeniyle değil, parti kimliği ve aile bağları nedeniyle daha iyi kabul edilecek. Gidiyorum çünkü bu ülke zamanla hayal kırıklığına uğratmak ve gençlerinin kanatlarını kırmayı başarıyor”