Algı Değil Gerçek
Geçen hafta İnşaat Mühendisleri Odası’nın “Taşınmaz Mal Krizinin İnşaat Sektörüne Etkisi” konulu panel de konuşulanlar hakkında düşüncelerimi paylaşmıştım, okuyanlar hatırlayacaktır.
Panelde de belirtildiği gibi bazıları “İnşaat sektörü, veriye değil hissiyata dair bir algı ile haksız bir saldırı altındadır” diye serzenişte bulunuyorlar; saldırılan kıyı, dağ, tepe, orman, dere, tarım topraklarını göz ardı ederek!
İnşaat sektörünün, haksız bir algı ile saldırı altında olduğunu iddia ederek, mağduru oynamaya çabalayanlar, algı olduğunu öne sürse de GERÇEK HİÇ DE ÖYLE DEĞİLDİR.
Durum algıdan çok çok öte!
Onca inşaat yapılıyor, güneş, rüzgâr, ışık, özel yaşam, günlük yaşam gereklilikleri düşünülmeden, sağlık hizmetleri, kültür, çevre, eğitim, kanalizasyonu, su, elektrik, haberleşme ve gerekli birçok altyapı gibi temel yaşanabilirlik ölçütlerinden uzak!
Verimli tarım topraklarının tüketilmesi, kıyıların yağmalanması, deprem, taşkın, iklim değişikliği etkileri gibi çevresel afet riskleri hiçbir şekilde kale bile alınmıyor!
Biraz gözlemleseniz ve kazımaya başlasanız, birçok inşaat gösterebilirsiniz planlama onay ve ruhsatı olmayan!
Onaysız, ruhsatsız, izinsiz inşaat yapma hatta ve hatta bunları proje üzerinden satma, bir başka yerleşik iş yapma kültürü haline gelmiş! Çarklar böyle dönüyor!
Alın size birkaç çarpıcı somut örnek!
Kormacit Özel Çevre Koruma Alanı içinde Kormacit toprağında bir sahil.
Mülkiyeti kime ait bilmiyorum. Küçük kumsal bir kıyı ve taştan eski bir harnup ambarı binası var.
Özel Çevre Koruma Bölgesi içindeki bu eski ambar binası kalıcı bir tesise dönüştürülüyor. Elbette binaya kullanım kazandırılması olumlu bir adım.
Ancak söz konu bina ve alanın kiralandığı kişinin eski bir kriminal olduğu iddiası var!
Kiralanan kişinin kim ve nasıl biri olduğu iddiasından öte asıl önemli olan, ÖÇKB içinde böyle bir faaliyetin yapılıp yapılamayacağı, yapılabilecekse, hangi koşullarda yapılabileceğinin değerlendirileceği Ekolojik Etki
Değerlendirmesi yapıldı mı Çevre Koruma Dairesi tarafından?
Planlama onayı, ruhsatı var mı? Varsa usulüne göre mi verilmiştir?
Bunlar yoksa eğer Belediye ve Şehir Planlama Dairesi ne yaptı bugüne kadar?
Bunun peşine düşülebilir, konuyu gündeme getiren vatandaşın talebi dikkate alınarak!
Ancak hangi biri ile uğraşılacak?
Bir başka çarpıcı örnek! Bu defa İskele tarafından. Yine bir vatandaş, üstelik yurt dışında çalışmış, deneyimli, duyarlı, bilgili bir teknik insan.
Yaşadığı evinin dibine, üstelik de taşkın sahası olan bir yerde, devasa çok katlı binalardan birisi yükselmiş durumda!
Ruhsat var, ancak usulüne ve kuralara uygunluğu tartışmalı! Çevresel Etki Değerlendirme Raporu bina neredeyse bittikten hatta birçok insana satıldıktan sonra hazırlanmış ve sonuçlandırılmış, Çevre Yasası ve ÇED tüzüğü hilafına!
Konu mahkemede, satın alanlar tapularını alamıyor! Bina bitti, “şimdi ne yapılabilir” durumu ile karşı karşıya idare de yargı da.
Üstelik de büyük olasılıkla toprak da tartışmalı Rum mallarından! Hadi şimdi ayıklayın pirincin taşını!
Çok örnek var böyle! Her belediyede var böyle ihlaller, maalesef!
Karşı çıktıkları için, Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan istenilen onay kararının çıkmasını engelleyen üyeler toplantıdan ayrılır ayrılmaz, onay kararı aldırtabilen bir idari yapı ve çarpık yönetim anlayışı var, bu ülkede. Daha ne bekleriz ki?
Neydi olacağı böyle bir düzende!
Somut birkaç örnek daha sıralayalım burada. Gerçek mi algı mı siz karar veriniz artık!
Girne’nin batısına bakalım!
Girne’den, Karşıyaka’ya doğru yol alın, keyifle yemek yediğimiz, denize girdiğimiz yerlerin çoğu kaçak! Kayalar ve ötesinde de durum aynı, kaçak binalar, plaj tesisleri.
Yorgoz’da, yani Tepebaşında, Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) de tarımsal gelişme alanında, yani gelişmeye/yapılaşmaya kapalı bölgede benzin istasyonu, fabrika, market olduğunu söylüyor, bazı duyarlı bölge insanları.
Planlama onayı yok, ruhsatı yok! Bölgeden bilgi bu yönde!
Girne’nin doğusuna doğru yol alın bu defa!
Kaplumbağa koruma alanı olan Alagadi’nin doğusuna da bir bakmanızda yarar var. Orman arazisi tellenmiş, örneğin. Bekli de yeni bir otel tesisi gelecek!
Geçen de Alagadi Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde bir emlak satışı reklamı çıktı karşıma internette.
Alagadi Planı’nda orası KIRSAL ALAN. Burada yapılaşma oran /yapılaşma hakkı parsel alanının sadece yüzde 5!
İlanı verenin, Alagadi ÖÇKB Planı’ndan haberleri yok herhalde, yoksa satışa çıkar mıydı!?
Biraz deşmeye kalkınca, gerçek mi emin değilim, lakin planlama makamı Şehir Planlama Dairesi’nden burada konut inşaatı yapabilirsiniz, denildiği ileri sürülmekte.
Oysa reklamı yapılan alan karasal koruma kapsamında, Konut yapılmaz burada yani! Ama araziler satılmaya devam.
Ve biraz daha batıya doğru yol alalım. Harika manzaraların, peyzajın, topoğrafyanın olduğu kuzey sahil yolu boyunca ansızın önünüze çıkan karavanlar kaçak!
Yeterli yolu olmayan, “monobadiden” yani patikadan hallice, bir eşeğin geçebileceği kadar genişliği olan toprak yollar üzerinde, planlama onayı verilen, onlarca konuttan oluşan siteler görebilirsiniz birçok yerde!
Aslında bu tür gelişmeler yasal olarak yürürlükteki yapılaşma kurallarına, emirnamelere aykırı.
İnanmayan bir araştırsın, dibini kazısın Belediyelerden, Kaymakamlıklardan ve planlama makamı Şehir Planlama Dairesi’nden.
Planlama makamı ne yapıyor veya belediye? HİÇ!
Hâsılı durum pek toparlanabilecek gibi değil, böyle söylenmek ya da teker teker usulsüzlüklerin üzerine giderek, mahkemelerde koşuşturarak.
Esasa yönelik daha stratejik adımlara önlemlere düzenlemelere gerek var!
Başka türlü bu arsızlığın, betonseverliğin, aymazlığın dizginlenmesi pek zor, gerçekten.