Evlilik Ve Ayrılık
Doğal olmayan bir durumdur evlilik.
Buna rağmen aşırı anlam yükleniyor ona.
Evliliğin tek mantıklı tarafı üremek, çocuk büyütmektir belki de. Ancak çocuklar kendi ayakları üstünde durunca bir anlamı kalmıyor artık evliliğin.
Eski kuşak küçümsüyor yeni kuşağı, dayanıksız oldukları, hemen boşandıkları için.
Böyle düşünmüyorum ben.
Kimse kimseye körü körüne bağlanmasın, katlanmasın, kimse kimsenin kölesi olmasın, kimse kimseyi hırpalamasın, yıpratmasın.
Yüzyıllardır katlandı kadınlar erkeklerin şerrine, artık katlanmıyorlar. Söz hakları yoktu eskiden, şimdi var. Erkek egemenliğine karşı başkaldırıdır boşanma. Tek eşliliğe karşı ayaklanmadır boşanmalar.
Evliliğin en büyük düşmanı değişimdir.
Duygular, hayaller, beklentiler değişiyor zaman ilerledikçe. Değişim doğanın bir numaralı yasası. Değişim durdurulmaz ve kaçınılmaz.
Değişime direnen çiftlerin veya teklerin durumunu görüyoruz çevremizde.
Herkes aşk evliliği yapmıyor. Herkes aynı nedenden dolayı evlenmiyor tabii ki. Kimileri sırf güvenlik için evleniyor.
En sağlam evlilikler ekonomik çıkara dayalı evlilikler. Marx’ın deyimiyle şirketleşen evlilikler.
Güvenlik sınır talep eder.
Güvenlik için ruhunu satmaktır kimileri için evlilik. Yalnızlıktan korkanlar içindir evlilik. Yalnız var olmakta zorlandıkları, yalnız kalmaktan korktukları için birbirlerine katlanmayı tercih ediyorlar.
Ve yaşlandıkça daha da sıkı tutunuyorlar birbirlerine.
Hiç çekici gelmiyor bana 40 yıl aynı yastıkta yatan, 50 yıl evli kalmış çiftlerin hikayesi. İki üç defa boşanmış, evliliğin kutsallığını bozmuş insanlara hayranım ben.
Kutsallığını, saygınlığını ve o eski anlamını yitirdi artık evlilik. Yitirsin de. Ayrılık ve boşanmak özgür iradeyle ilgili eylemlerdir. Değişimi kabullenmektir.
Girdiğim ortamlarda rahatsız oluyor bazı evli çiftler evlilikle ilgili söylediklerimden dolayı. Olsunlar, rahat etmeyi hak etmiyoruz belki de. Amacım da bu zaten dürtmek, tatlı veya acı rahatsız etmek.
Boşanma başarısızlık olarak görülüyor bu toplumda, utançla saklıyor bazıları boşanmış olduklarını. Evliliğe aşırı anlam yüklendiği gibi, boşanmaya da aşırı anlam yükleniyor.
Akla sevgiyle başlayıp kavgayla nefretle biten evlilikleri anlayamıyorum. Nedeni ne olursa olsun, nasıl bu duruma gelebiliyor çiftler.
Nasıl baş düşman olabiliyor eski eş?
Yıllardır oturup dinliyorum iki tarafın da şikayetlerini. Kim haklı? Kim haksız? Herkes kusurlu, herkes hatalı. İki taraf da haklı, haksız olan evlilik kurumu. Veya esas haksız olan inatla uzayıp giden birliktelikleri.
Kendimi bildim bileli evliliğe karşıyım, ama iki defa evlendim (ne ironi ama!) Her ikisinde de şartlar buna zorladı beni.
O kadar çok seviyordum ki eski eşlerimi, her türlü deliliği yapmaya hazırdım onlarla. Yaptım da.
Üçüncü evlilik ne zaman diye sorarak takılıyor bana arkadaşlar. İki defa evlendim, üçüncüyü de evlenebilirim sırf daha da altını oymak için evlilik kurumunun.
Teoride böyle, ama pratik olarak bunu yapabileceğimi hiç zannetmiyorum.