Bozulma
“Kimse dürüst değil” diyor yanındakilere, lokantada, yan masada oturan adam. Nereye gitsem duyuyorum buna benzer yorumları.
“Toplum bozuldu” diyorlar. “Geldiler ve her şeyi bozdular” diyorlar ve her şey için onları suçluyorlar.
Suçlu öteki, suçlu her zaman öteki, yabancı, sonradan gelen olmuştur bu adada. Benim kafamda sürekli zonklayan soru ise: Toplum kim?
Şikâyet, herkes şikâyet ediyor. Devleti, sistemi, düzeni, 74’ten sonra gelenleri, yabancıları (yabancı öğrenci ve işçileri) şikâyet ediyor herkes.
Kültür çatışması, kimlik kaymasının altı çiziliyor konuşmalarda. Şikâyet, eleştiri çok, özeleştiri pek yok ama.
Şikâyet ve eleştiri adı altında ırkçılık yapılıyor.
Siyasi durum rezil, ekonomik durum rezil, böyle olunca sosyal durum da rezilleşiyor kaçınılmaz olarak.
Rezil bir absürt komedi oynanıyor her gün gözümüzün önünde. Tarihe, yakın tarihe bakın, böyle olacağı belliydi.
Olacağı buydu! Ne olabilirdi ki başka?
Sanat okumak için İtalya’ya, felsefe okumak için Almanya’ya, ekonomi okumak için İngiltere’ye gidebilirsiniz, birinci sınıf bir yolsuzluk eğitimi almak istiyorsanız buyurun Kıbrıs’a gelin (adanın her iki tarafını da kastediyorum).
Devlet, şirketler, bankalar, hepsi soyguncu. Sistem soyguncu. Devlet büyük hırsızlarla aynı yalaktan yem yiyor, onlara dokunamadığı için küçük hırsızların peşine düşüyor. Lise öğrencileri bile farkında bunun.
Sağlık, eğitim, adalet, hepsini satın almak zorunda kalıyor bu ülkede yaşayan insanlar, sürünmek istemiyorlarsa eğer.
Son baktığımda kara para aklamada dünya sıralamasında üçüncü sıradaydı Kıbrıs. Eminim bu arada daha da ilerleme kaydetmiştir. Belki de Panama’yı ilk sıradan etmişizdir.
Siyaset denilen şey tamamen bireysel çıkar ilişkileri üzerine kurulmuş. Hak hukuk, hizmet emek değil dertleri, mevki, rütbe ve para.
Dürüstlük kalmadı. Dürüstlüğün değeri yok. Dürüstlük enayilikle aynı şey artık. Dürüstün zıt anlamlısı sahtekâr, yalancı. Piyasa sahtekarların ve yalancıların artık.
Gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyorlar. Siyasetçileri kastetmiyorum. Onlar zaten kronik yalancı.
Avukatları, mimarları, öğretmenleri, esnafı, zanaatkârı kastediyorum. Yalan söylemek yaşama biçimi oldu artık.
Yozlaşmanın bozuk yumurta kokusu geliyor her taraftan.
Onca sahtelik, yapaylık ve yalan bozdu insanların kafalarını. Yolsuzluk, dolandırıcılık, kazıklama her yerde. Millet kestirmeden para kazanma ve ucuz eğlence peşinde.
Bu bozuk düzende her şeye rağmen dürüst ve doğru kalmanın mücadelesidir artık verebileceğimiz tek mücadele.
Eğriler arasında doğru kalmanın mücadelesi.
Dramatize etme, mizahla yaklaş meseleye diyorum kendime. Dürüstlük doğruluk bekleme. Bekleme demek kolay tabii.
Dürüstlük olmayınca güven de olmuyor. Güven olmayınca insandan, insanlıktan soğuma ve uzaklaşma oluyor.