Suriye, Kürtler ve Kıbrıs
Orta Doğu’da yaşanan son siyasi gelişmeler, Kıbrıs konusunda da bir hareketlenmeye yol açacak girişimleri tetikler niteliktedir.
“Büyük Orta Doğu Projesi” adı altında devam eden siyasi gelişmeler, Suriye’deki Esad yönetiminin bitirilmesi, Lübnan’da ateşkes sağlanması, Gazze ve Batı Şeria’da, İsrail’in orantısız güç kullanarak ve sivilleri katlederek yarattığı yıkımla, yeni bir boyut kazanmıştır.
İsrail, yıllardan beri çatışma halinde olduğu Suriye tehlikesinden, Türkiye’nin yardımı ile kurtulmuştur.
Rusya’nın Ukrayna ile ilgili pazarlıklarının sonucu bölgedeki ağırlığını çekmesi, Erdoğan yönetiminin, AB ve NATO kaynakları ile besleyip, koruyup, eğittiği güçleri kullanarak, Esad yönetimini devirmesi, İsrail’e ciddi bir rahatlama sağlamıştır.
Şimdi sıra, Suriye ve Irak başta olmak üzere yönetimin paylaşılarak yeni bir siyasi yapılanmanın oluşmasına gelmiştir.
Bu sancılı değişim, Türkiye’nin en sıkıntılı konusu olan Kürt dosyasının açılımını getirecektir.
Irak’ın parçalanmasından sonra ABD, AB ve NATO’nun desteği ile kuzey Irak’ta bir özerk Kürt yönetimi kurulmuştur. Suriye’nin kuzey ve doğusu ise yine aynı güçlerin desteklediği Kürtlerin kontrolündedır.
Türkiye bu oluşumlardan rahatsız olmakla birlikte, ABD ve NATO’nun çizdiği senaryonun dışına çıkamamaktadır.
ABD ve İsrail, Kürtlerle çok sıkı bir iş birliği içindedirler ve Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtleri kapsayacak eyalet modeli ile Kürtlerden oluşacak bir güvenlik kuşağı oluşturup, İran’da yaşayan Kürtler üzerinden yeni bir cephe yaratma amacındadırlar.
Güçlenen bir Kürt hareketi Türkiye için önemli bir sorun olarak görülmektedir.
Bu anlayışı geriletmek için küresel güçlere hizmet eden bugünkü Türkiye yöneticileri, anayasa değişikliğine giderek, eyalet sistemine geçişi hedefleyen bir çaba içine girmişlerdir.
Anayasa değişikliği için ihtiyaç duyulan sayıya ulaşmak, ancak DEM Parti’nin oyları ile mümkündür.
Bu yüzden Erdoğan ve AKP bir yandan kayyum atayarak veya uydurma sebeplerle Kürt aydınları tutuklayarak siyasi baskıyı artırırken, diğer yandan ise Abdullah Öcalan ile iş birliği içinde süreci ilerletmeye çalışmaktadır.
Küresel güçlere hizmet eden Türkiye yöneticileri, Suriye’nin yarısına yakınını Kürtlerin kontrol ettiklerini ve Esad yönetiminin düşürülmesinin İsrail’e hizmet olduğunu bilmelerine rağmen Suriye’yi fethettik havaları ile Türkiye kamuoyunu aldatmaya devam etmektedirler.
Oysa sahada İngilizler başta olmak üzere, Suriye’nin petrol yataklarına çökme işlemi çoktan bitirilmiş, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol çıkarılmasının önündeki Suriye ve Gazze sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Doğu Akdeniz’deki kaynakların çıkarılıp, güvenle Avrupa’ya ulaştırılarak, Rus doğal gazına alternatif yaratılmasının önü açılmıştır.
Kıbrıs sorununun çözüm görüşmelerinin başlayacak olması, Türkiye’nin kuzey Kıbrıs’ta kalıcı hale gelmek için emlak sektöründe Türkiyeli iş insanlarının tekel haline gelmesi konusunda uğraş vermesi, yine Türk iş insanlarına ayrıcalık yaratma çabası hep bu sancının sonuçlarıdır.
Türkiye Kıbrıs’ta kalıcı olmak için askeri varlığın yeterli olmadığının farkında olduğu için, sermaye ve nüfus yolu ile varlığını koruma çabası içine girmiştir.
Enerji konusunda ise Kıbrıs’ı oyunun dışında bırakma stratejisine oynamakta ve çözüm ister görünüp, kuzey Kıbrıs’ta atadığı işbirlikçi yöneticileri kullanarak çözümsüzlüğe oynamaktadır.