Çalınmış Topraklarda, Sahte Devletin Hırsızlık Malları

Bazen bu memlekette yaşananları duyunca insan kendi aklıyla dalga geçildiğini düşünüyor.
Yıllardır ahlaktan, hukuktan, devletten bahsedenlerin aslında bir açık artırmada etik değerleri satılığa çıkardığını görmek için illa Sherlock Holmes olmaya gerek yok.
Buyurun, en son bombamız: Kıbrıs‘ın kuzeyinde makam araçlarının bir kısmı çalıntı çıkmış! Hem de öyle sıradan değil, resmi plakalı, devlet dairelerine tahsis edilmiş, havalı havalı dolaşan türden.
Meğer devlet büyüklerimiz, gümrüklerde tespit edilen çalıntı araçları, “Aman boş durmasınlar, çürümesinler!” diyerek kamu kurumlarına vermişler.
Vallahi büyük tasarruf!
Hani normal şartlarda bir devlet, çalıntı malları ilgili mercilere bildirir, sahibini arar, suçluları yakalar falan…
Ama bizde işler farklı yürüyor. Burada çalıntı araç demek, ‘devlet malı’ demek! Resmen, “Elimizde çalıntı araba var, çürütmeyelim, kullanalım!” diyen bir zihniyetin yönettiği bir düzen var.
Sanki mal sahibinin mezarına çiçek bırakıp, “Hakkını helal et!” diyecekler.
Maliye Bakanımız da maşallah, konuyu öyle bir açıklıyor ki, zannedersiniz kamu yararına büyük bir hizmet yapılmış. Kendisi diyor ki, “Ambarda çürümelerindense kullanılmaları daha mantıklı”
Sayın Bakan, pek tabii ki çürümesinler ama devletin çalıntı malı kullanması hangi hukuk devletinde mantıklıdır?
Ya da şöyle soralım: Kendi şahsi aracınız çalınsa, aylar sonra bir bakanın makam arabası olarak karşınıza çıksa ne hissedersiniz? “Oh, hiç değilse çürümedi, hayırlı olsun!” mu dersiniz?
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay da konuyu hukuki mercilere taşıyacaklarını söylüyor.
Sayın Özersay’a soralım: Sizce burada hukuk var mı? Eğer hukuk olsaydı, devletin resmi plakalı araçlarına binenler, o arabaların bir zamanlar birilerinin özel mülkü olduğunu düşünmez miydi?
Bizim DeFacto yönetimde hukuk, egemenlerin işine geldiği zaman raftan indirilen eski bir yasalar kitabı kadar işlevsiz.
Gelin bu konuyu biraz genişletelim. Yalnızca arabalar mı çalıntı? Peki ya irademiz? Ya geleceğimiz?
Çalınan arabaların üzerine resmi plaka çakarak meşrulaştıranlar, çalınan yıllarımızı hangi plaka numarasıyla süsleyecekler acaba?
“Kıbrıs’ın kuzeyi 0000”mı? DeFacto yönetimin kurumsal yapısı da en az bu çalıntı araçlar kadar kaçak ve kayıt dışı.
Velhasıl, mesele birkaç çalıntı araba meselesi değil. Mesele, çalıntıyı bile makama uygun görecek kadar çürümüş bir düzenin içinde yaşamamız.
Hade bakalım, sıradaki çalıntı ne olacak? Belki de bir gün vicdanları çalarlar, ama orada büyük bir sorun var:
Çalınacak bir şey kalmadı!