Adalet, Hak ve Ekonomik Sorumluluk!

El-Sen Başkanı Ahmet Tuğcu’nun yaptığı açıklamalar, kamuoyunun dikkatini çekmekte ve Kıbrıs’ın elektrik dağıtım sistemindeki çelişkileri su yüzüne çıkarmaktadır.
Hala Sultan Camii ve Başbakanlığa bağlı Dijital Veri Merkezi gibi devlet kurumlarının Kıb-Tek’e olan yüklü borçlarının zamanında ödenmemesi, ciddi bir adaletsizlik yaratarak halkın faturasına yansıtılmaktadır.
Bu durum, devletin kendi yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve bunun bedelini vatandaşın ödemesi biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Halkın, 750 TL ve üzerindeki borçlarından dolayı anında elektriği kesilebiliyor.
Peki, bu durumda adalet nerede?
Bu uygulama, vatandaşın ekonomik durumunu ağırlaştırırken, aynı zamanda devletin kendi sorumluluklarını yerine getirmemesiyle çelişmektedir.
Özellikle belli bir kesim, devlet desteği ve koruması altında iken, sıradan vatandaşların üzerindeki baskı giderek artıyor.
Bu durum, açıkça vatandaşlara karşı bir düşmanlık olarak algılamak için bir sebep sunmaktadır.
Koalisyon hükümetinin, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederken, sermaye kesimleriyle güçlü bağlantılar kurması da dikkat çekici bir başka unsurdur.
Taş Yapı İnşaat gibi şirketlerin borçlarının ödenmesine dair hiçbir kesinti ya da yaptırım uygulanmaması, bu durumun en somut örneklerinden biridir.
Bu tür uygulamaların sonuçları, ahlaki ve hukuki açıdan sorgulanabilirken, aynı zamanda ekonomik sıkıntılar da beraberinde getiriyor.
Halk, yapılan kilovat artışlarıyla birlikte bu yükleri sırtlanmak zorunda bırakılıyor.
Bu adalet anlayışına uymuyor.
Böyle bir anlayış sadece halk düşmanlığı sayılır.
Halk düşmanlığına ve halkı soymaya devam eden bu sermaye koalisyon hükümeti emekçileri, fakir fukarayı daha da bitirmeye böylelikle devam ediyorlar!
Şimdi bunun adı sermayeyi ve kendilerini daha da zengin etmek demek değil midir?
Bal gibi de odur!
Soy emekçileri, fakir fukarayı!
İşte bu hükümet, resmen hırsız bir hükümettir!
Ve bu hükümet.
Dahası, inşa edilen devasa külliye gibi projelerin elektrik ihtiyacının karşılanmasını, yine halkın cebinden çıkacak faturalarla sonlanacaktır.
Bu tür projelerin sürdürülebilirliği sorgulanırken, devletin mali yükümlülüklerini yerine getirmemesi, halkın giderek yoksullaşmasına zemin hazırlamaktadır.
Bu yapılanlar bile bile emekçileri, fakir fukarayı soymaktır!
Ekonomik adaletin sağlanmadığı bir ortamda, kaynakların bu şekilde kullanılmasını kabul etmek mümkün değildir.
Sonuç olarak, vatandaşlar olarak, adaletin, hak ve hukukun ne kadar ihlal edildiğini çok iyi görmekteyiz.
Bu durum, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun haline gelmiştir.
Ekonomik açıdan daha fazla yük altında kalmamak için bu duruma karşı sesimizi yükseltmeliyiz.
Ekonomik çıkarlar uğruna halkın sırtına yüklenen bu maliyetler, sadece bugünü değil, geleceği de olumsuz etkilemektedir.
Adaletin sağlanmadığı bir yönetim anlayışıyla, halkın çalınıp çırpılmaktan kurtulması mümkün değildir.
Yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda vicdani bir sorumluluk olarak, bu durumu başta halkın menfaatleri doğrultusunda sorgulamalı ve değiştirmek için mücadele etmeliyiz.