InstagramKöşe Yazarlarımız

2024 Nobel Kimya Ödülünü Hangi Makina Almıştı?






Türkiye gündemine çok uzak ama Türkiye’nin yakın geleceği nasıl ıskaladığını gösteren bir soru sorarak başlayalım.

Nobel 2024 Kimya Ödülü kime verilmişti?

Hemen yanıtlayalım:

Ödülün yarısı, o dönem Google’ın bir yan kuruluşu olan Deepmind tarafından geliştirilen ve biyokimyacıların eski bir problemi olan moleküllerin üç boyutlu yapılarının tahmin edilmesini çözen Alpha Fold adlı yazılıma verildi.

Yanıtı daha da açalım:

2024 Nobel Kimya Ödülü, yapay zekâyı kullanarak proteinlerin yapısını tahmin etme konusunda benzersiz bir yeteneğe sahip olan Google’ın yan kuruluşu DeepMind’a verildi

Ve bu, yapay zekânın astrofizikçilere, parçacık fiziği uzmanlarına, görüntüleme biyologlarına ve yakında matematikçilere veya sosyologlara nasıl yardımcı olabileceğini gösteren birçok örnekten sadece biri.

Yapay zekâ ile üretilen bir programın bilim dünyasının yıllardır uğraştığı temel bir konuyu çözüvermesi, yaşanan dünyadaki gelişmeleri ve yapay zekâ rekabetinin ne anlama geldiğini çok net anlatıyor.

Belki sürecin hangi boyutlarda seyrettiğini vurgulamak için bir bilgiyi daha anımsatmak lazım:

GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) doymak bilmez algoritmalarını beslemek için enerjiye yatırım yapıyor.

Microsoft, 1979’daki kazada kullanılan nükleer reaktörün ikizi olan Three Mile Island’daki (Pensilvanya) bir nükleer reaktörü yeniden çalıştırmayı planlıyor.

***

Yapay Zekâ üretim rekabeti deyince de akla birçok nedenden dolayı ABD ile Çin geliyor.

Bu nedenlerden ilki çok güncel.

Donald Trump, 21 Ocak’ta göreve başlamasının ertesi günü, inovasyonda Amerikan üstünlüğünü tesis etmek için yapay zekâ (YZ) altyapısına yatırım yapılmasını kolaylaştırmak istediğini duyurdu. Teknoloji dünyası ile Beyaz Saray işbirliği için 500 milyar dolarlık bir girişime imza attı.

Çin ise hemen beklenmedik performansa sahip bir yapay zekâ olan DeepSeek’i duyurdu.

Amerikan şirketi OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT’ye tehlikeli bir rakip ortaya çıkmış oldu.

Bunlar, yapay zekâ egemenliğinde yol almaya hazırlanan yerküredeki muhtemel depremlerin öncülleri gibi…

***

Teknolojik çatışmada ABD ile Çin’i kafa kafaya getiren çok önemli ikinci bir neden var.

Donald Trump’ın yeniden seçilmesi ve Elon Musk’ın Beyaz Saray’a gelmesi, siyaset ve inovasyon, bilim ile teknoloji açısından benzeri görülmemiş bir duruma işaret ediyor.

Bilim ile siyaset arasındaki sınır kaybolmuş gibi.

Yeni kurulan şirketlerin ve endüstriyel devlerin kamu laboratuvarlarının yerini almaya başladığı yeni bir dönem.

Öyle ki zenginler uzaya erişimi kontrol altına almak üzere. Elon Musk’ın SpaceX’i, 2024’te dünyadaki roket fırlatmalarının yarısından fazlasını tek başına gerçekleştirecek.

Sarsıcı gelişme ise uzay, otomobiller, beyin implantları, telekomünikasyon ve sosyal ağların yanı sıra yapay zekâ alanında da imparatorluğu bulunan “dünyanın en zengin adamı” Elon Musk, artık Beyaz Saray’dan inovasyon düzenleme aygıtına kısa devre yaptırabilecek bir konumda.

Büyük şirketlerin Başkan Trump’a bağlılıklarını bu kadar açık bir şekilde ilan etmeleri, teknolojinin içerdiği her şeyi bünyesinde barındıran girişimci Elon Musk’ın milyarderlerle dolu bir hükümette yer alması, teknoloji konusunun hiçbir karşıt güç olmadan bu kadar güçlü hale gelmesi eşi benzeri görülmemiş bir durum.

Donald Trump 2016 yılında ilk kez seçildiğinde, Silikon Vadisi direnmek için harekete geçmişti.

2025 yılında ise tutum tamamen farklı.

Teknoloji hükümetle işbirliği yapıyor, hükümette yer alıyor ve modern demokrasilerde buna benzer örneklere rastlamak mümkün değil.

***

Dünyada tekno-bilimsel aygıtla iktidar aygıtının rekabetsiz biçimde işbirliği yaptığı bir başka yer daha var: Çin.

Devlet Başkanı Xi Jinping döneminde bilim, teknoloji ve düşünce dünyaları üzerinde ağır bir kontrol ve denetim söz konusu.

Çinli araştırmacılarla Avrupalı araştırmacılar arasındaki etkileşimler daha da zorlaştı.

Daha önce Baidu, Huawei gibi şirketlerin çalışanlarıyla gayet rahat iletişim kurulabiliyordu. Bütün bunlar bitti.

Alibaba’nın patronu Jack Ma, oldukça özgün bir politika izlemeye başladığında çok ağır uyarılar aldı, başına işler geldi.

***

Geçenlerde Le Monde Gazetesi yapay zekânın ortaya çıktığı, Donald Trump’ın geri döndüğü ve Çin ile rekabetin arttığı bir dönemde, yeni dünya düzeninde bilimin ve Avrupa’nın yerini tartışan derin bir araştırma yaptı.

Bilim insanlarıyla konuştu.

O konuşmacılar ABD-Çin rekabetinde önemli noktaların altını çizdiler:

•⁠ ⁠1980’lerde Amerikan Savunma Bakanı Harold Brown yapay zekâyı stratejik bir teknoloji olarak tanımlamış.

ABD o dönemde en büyük rakip olarak Japonya’yı görüyormuş.

Yani yapay zekâ konusunda jeopolitik rekabet ile bilimsel ve teknolojik rekabetin kesişmesi yeni bir durum değil.

•⁠ ⁠Çin’de ise 2016-2020 bilim ve teknoloji geliştirme planı, daha 2006 yılının Şubat ayından itibaren yapay zekâya siyasi destek verilmesini içeriyor.

Üstelik 2015 yılında duyurulan meşhur “Made in China 2025” planı, Pekin’in birçok teknolojide üstünlük sağlama hedeflerini ayrıntılarıyla anlatmakta…

•⁠ ⁠ABD’de endişelere yol açan Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün 2023 raporunda , 44 temel teknoloji sektörünün (robotik, uzay, yapay zekâ vb.) otuz yedisinde Çin’in lider olduğu belirtiliyor.

•⁠ ⁠Son yılların en önemli bilimsel jeopolitik gerçeği hiç kuşkusuz Çin’in yükselişi. Araştırmaya yaptığı çok büyük yatırımların meyvelerini topluyor. Artık yayınlarının ve patentlerinin daha düşük kalitede olduğu iddiası geçerliliğini yitirdi.

ABD ile Çin’in teknolojik ve endüstriyel alanlardaki vurucu güçleri Avrupa ile kıyaslanamaz hale geldi.

***

ABD, 2018 yılında başlattığı Çin Girişimi ile Çin’in Amerikan üniversitelerindeki araştırmacılara yaptığı beyan edilmemiş fonlamalar, endüstriyel casusluk ve kontrolsüz fikri mülkiyet transferleriyle mücadele etmeyi amaçlıyordu.

Bu, Çinli bilim insanlarını ülkeye geri getirmeyi amaçlayan Çin’in “1.000 Yetenek” programına bir yanıttı.

2022 yılında Biden yönetimi, bu girişimi ırksal profilleme yapmakla suçlayarak geri çekti. Ancak üniversiteler üzerinde bilginin sömürülmesini önlemek için siyasi baskı hâlâ güçlü.

Aynı şekilde, Nvidia’nın “gelişmiş yongaları” gibi hassas teknolojilerin ihracatına yönelik ABD kontrolleri de uygulamaya konuldu.

Korkulan, yapay zekânın askeri amaçlar için geliştirilmesine olanak sağlanması.

***

21.⁠ ⁠Yüzyıl yangın yeri gibi…

Ama teknoloji özellikle de yapay zekâ, sosyal ve siyasal çalkalanmalara hiç aldırmadan çağa damgasını basmaya hazırlanıyor.

Bütün nitelikli tartışmalar ve ön görüler, yapay zekâ etrafında yoğunlaşıyor…

“Nitelikli tartışma” deyince Türkiye dışındaki dünyanın söz konusu olduğu da anlaşılmıştır.

Bugünkü haliyle Türkiye dünyayı yakalayabilir mi?

En iyisi bu soruyu da yapay zekâya sormalı…

Buralarda başını derde sokmadan buna cevap verebilecek tek zekâ o.













Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu