KıbrısKöşe YazarlarımızManşet

Sarayda şişirilmiş danışman kadrosu ve üretilen siyaset: Koca bir hiç!




Bir seçime giriyorsunuz,
vatandaştan Meclis’e girmek için teveccüh istiyorsunuz.
toplum sizi istemiyor,
oy vermiyor,
güvenmiyor,
Meclis’e göndermiyor.

Ama siz buna rağmen, iktidar sahiplerinin peşinde dolaşıp kendinize bir “özel kalem” bir “danışmanlık” koltuğu kapmak için elinizden geleni yapıyor ve sizi istemeyen o insanların vergileriyle maaş almak için yüzsüzce uğraşıyorsunuz.

Şu korkunçluğu düşünebiliyor musunuz?
Koca koca insanlar, kat kravat dolaşıyorlar bir de.
Ama devlet kapısında bir pozisyon açılmazsa yok olup gidecekler.
Kimileri özelde yorulamazlar, ezilemezler, kimileri de vasıfsız!

İyi ki “devlet” var!
İyi ki yandaş doldurulacak kadrolar var!
Ya olmasa.

Velhasıl sonunda ekonomik krizin hat safhada olduğu, çiftçinin, esnafın, özel sektör çalışanının belinin büküldüğü, TL’nin adeta pul olduğu, vatandaşın açlık sınırı altında yaşadığı bir dönemde, 40 bin TL’ye yakın bir maaşla danışman olarak atanıyorsunuz.

Nereye?
Cumhurbaşkanlığı‘na!

Kim atıyor?
Kendisi de atanmış olan Ersin Tatar!

Ne yapacaksınız orada?
Yapacak bir şey bulunur!

Kaç danışman var sarayda?
7.

1. Baş Danışman (Prof. Dr. Tülen Saner)
2. Basın Danışmanı (Aydın Akkurt)
3. Sağlık Danışmanı (Prof. Dr. Nedime Serakıncı)
4. Uluslararası İlişkiler Danışmanı (Prof. Dr. Hüseyin Işıksal)
5. Tarımcılık, Hayvancılık, Girişimcilik Danışmanı (Ahmet Hamdi)
6. Özel Danışman (Muslu Akgüney)
7. Siyasi İşler Danışmanı (Anıl Kaya)

Tabi bunun yanında Daire Müdürü, Özel Kalem Müdürü, Müsteşar da var.

Ne yapıyor bunlar?

Özel Danışman ne yapıyor kimse bilmiyor çünkü çok özel.
Tarımcılık Danışmanı ne yapıyorsa tarım ve hayvancı sürünüyor.
Sağlık Danışmanı ne yapıyorsa sağlık sistemi adeta çürümüş durumda.
Uluslararası İlişkiler Danışmanı ne yapıyor bilinmez ama uluslararası hiçbir ilişkimiz yok.
Siyasi İşler Danışmanı’nın da ne yaptığını bilmiyoruz zira siyaset çürümüşlüğün başını çekiyor.
Basın Danışmanı’nı söylemeye gerek yok, Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan ergen atışması tadındaki açıklamaları, hedef göstermeleri, nefret kusmaları hep birlikte okuyoruz.
Baş Danışman’ın da görevini bilmiyoruz.

İki ihtimal var;
Ya bu şişirilmiş danışman kadrosu çok iyi işler ve fikirler üretiyor ancak Tatar kimseyi dinlemiyor ya da kadro tamamen isim olarak orada bulunuyor ve vergilerimizle ödeniyor!

İşte tüm bu danışmanlar yetmemiş olacak ki, HP’den ayrılıp UBP’ye geçen, burada seçime katılan, halkın seçmediği ve istemediği Mesut Genç de saraydaki bu danışmanlık kadrosuna giriveriyor.

Kim ödeyecek?
Biz!

Kim ödeyecek?
Onu seçmeyen ve istemeyen toplum!

Ankara‘dan aldığı emirleri uygulamak ve eline verilen metinleri okumak dışında hiçbir vasfı bulunmayan Cumhurbaşkanlığı ve onun atanmış Başkanı Ersin Tatar ne yapıyor bu danışman ordusuyla?

Koca bir hiç!

Ülkenin kaynakları;
dökülen okullara,
alt yapısı eksik yollara,
berbat halde olan ve hatta hiç olmayan hastanelere,
ekonomik krizden dibe vuran esnaf ve çalışana değil,
işte böyle yandaş atamalarına harcanıyor!

Ve Mesut Genç gibi isimler, oturdukları yerden on binlerce lira maaş alarak, bu halk için politika üretecekleri vaatlerini sıralıyor.

Duy da inanma!

Siyasetin yanı sıra ülkedeki tüm kurumların içi de işte böyle yozlaşıyor, boşaltılıyor.
Kimse utanmıyor,
Kimse hayıflanmıyor.

Çare nedir derseniz,
Çare utanmaktır derim.

Utanç duygusu bizi terk ettiği gibi geri gelirse bir daha bu topraklara,
Belki o zaman…









Başa dön tuşu