Batı İle Hizbullah ‘Danışıklı Dövüş’ İçerisindeyse…
Hizbullah Tehdidinden Sonra Kıbrıs İçin Olası Senaryolar 2: Batı İle Hizbullah ‘Danışıklı Dövüş’ İçerisindeyse…
Kıbrıs’taki gündem o kadar yoğun ve o kadar çabuk değişiyor ki, belirli bir gündemin üzerinde uzunca durabilmek pek de mümkün olmuyor.
Bundan yaklaşık iki hafta önce ilk kez gündeme gelen Hizbullah ve Kıbrıs konusu hakkındaki son yazımı bugün kaleme alacağım ve incelemeleri bu yazıda noktalayacağım. Çünkü üzerinde konuşulması ve yazılması gereken, başka konular birikti bu iki haftada…
Bu yazı dizimizin ilk yazısında, Kıbrıslılar olarak uluslararası hukuku kullanarak adamızdaki İngiliz üslerinden İsrail’e giden yardımlar konusunda neler yapabileceğimizi incelemiştik.
Geçtiğimiz haftaki ikinci yazıda, bu tehdidin neden çok da gerçekçi olmadığı konuşmaya ve yorumlamaya başladık. Bugünkü son yazıda ise, çok ufak bir olasılık olsa da Hizbullah’ın Batı ile ‘danışıklı dövüş’ içerisinde olduğunu göz önünde bulundurarak, Kıbrıs’ta neler olabileceğini yorumlayacağız.
Öncelikle hatırlayalım: Hizbullah lideri Hassan Nasarallah’ın Kıbrıs’ı tehdit etmesi üzerine, İsrailli Keshet Medya Grubu’na ait Mako’da ‘Hizbullah’ın olası saldırı yerleri’ adı altında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür bölgelerinde bulunan dört ayrı yer listelenmişti.
Burada sorulması gereken ilk soru şu: “İsrail, Hizbullah’ın Kıbrıs’a saldıracağı yerleri biliyor ve tahmin edebiliyor, ancak çok ilginç bir şekilde Hamas’ın 7 Ekim’de saldıracağı yerleri bilmiyor muydu?”
Her ne kadar listelenmiş yerler, askeri üsler olsa ve tahmin edilmesi kolay yerler olsa da İsrail medyasının bu şekilde bu bilgiyi sunması da oldukça tuhaf…
İsrail’in de Batı ile yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda, ikinci soru olarak akla hemen şu geliyor: “Hizbullah’ın Kıbrıs’a olası bir saldırısı, Batı’nın savaşa dahil olabilmesi için bir ‘koz’ mudur, Hizbullah ve Batı ‘danışıklı dövüş’ içerisinde midir?”
Kıbrıs, Avrupa Birliği’nin en doğudaki üyesi, yani Orta Doğu’ya en yakın AB ülkesi. Ayrıca Kıbrıs adasında NATO üyesi olan üç devletin garantörlüğü bulunuyor.
Bir önceki yazımızda üzerine değindiğimiz gibi, Kıbrıs’a karşı olası bir saldırı, tüm AB’nin savaşa girmesine ve NATO’nun ise dolaylı yoldan savaşa dahil olmasına sebep olacaktır.
Lübnan içerisinde bile, pek çok kişinin inandığının aksine, o kadar da istikrarlı olmayan bu grup, tüm Batı’yı karşısına alıp Kıbrıs’a saldırarak göz göre göre kaybedecekleri bir savaşa mı girmek ister sizce? Gördüğünüz gibi, bu durum ciddi şüpheler uyandırıyor.
Üçüncü ve en önemli soru: “Hizbullah’ın Kıbrıs’a saldırı yapmasından ne gibi bir çıkarı olacak?”
Eğer Batı’nın İsrail-Filistin çatışmasına dahil olmasını ve İsrail’e gönderilen yardımların arttırılmasını istemiyorsa, pek bir çıkarı yokmuş gibi görünüyor. Bu yüzden eğer Hizbullah ve Batı bir danışıklı dönüş içerisindeyse, Kıbrıs’ın ‘pazarlık kozu’ olarak kullanılma olasılığı yüksek.
Ama bu da büyük ihtimal, sadece Batı’yı ‘kışkırtmak’ amaçlı, kolayca durdurulabilecek birkaç füzenin Kıbrıs’ın çalılık yerlerine atılması ile sonuçlanır. Batı da İsrail-Filistin çatışmasına dahil olur. Yani kısacası Kıbrıs ya da Kıbrıslılar, ‘tam bir savaşın’ içerisinde kendisini bulmaz.
Zaten unutmayın, Kıbrıs coğrafi konumu nedeniyle, Batılı devletler için önemli askeri bir üs. Sizce bu devletler, ‘batmayan askeri üslerini’ tehlikeye atmak isterler mi hiç?
Özetle, Hizbullah’ın Kıbrıs’a yönelik tehdidi alarm verici olsa da Hizbullah ve Batı’nın danışıklı dövüş içinde olma ihtimali durumu daha da karmaşık hale getirmektedir.
Böyle bir senaryo, Kıbrıs’ın daha büyük jeopolitik oyunlarda, stratejik bir piyon olarak kullanılabileceğini bizlere göstermektedir.
Ancak, bu tür saldırıların olasılığı düşük ve Hizbullah’ın söylemleri şu an için bir blöf olmaktan öteye gitmemiş olsa da her olası senaryoyu göz önünde bulundurabilmek, büyük önem taşımaktadır.