Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Imagine projesinin ilk günden bugüne tüm faaliyetleri anlattı ve projeyi durduran Cumhurbaşkanlığı‘nda bulunan Ersin Tatar‘ın orada kalıcı değil geçici olduğunu vurguladı
Maviş: Tatar’ın söylemleri ‘Nasıl bir çocuk istiyoruz, nasıl bir eğitim istiyoruz?’ sorusuna cevap vermiyor
Özgür Web TV‘de yayınlanan “Özgür Yorum” programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Maviş, Cumhurbaşkanlığı tarafından ertelenen iki toplumlu eğitim ve barış programı Imagine projesi hakkında konuştu.
Bir eğitimci, toplumun içinden gelen bir öğretmen ve sendikacı olarak, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı’na geldiği ilk günden bugüne kadar projenin aynı plan ve programlarla devam ettiğini söyledi ve “Son zamanlarda Tatar’ın iki devletli söylemleri üzerine, eğitim-öğretim faaliyetlerinin ‘Nasıl bir çocuk istiyoruz, nasıl bir eğitim istiyoruz?‘ sorusuna bu yönde bir cevap verdiğini düşünmüyorum” dedi.
“Türkiye iç medyasına dönük yazılmış, iç siyasetine ve seçimlerine dönük yazılmış yazılar”
Kıbrıs Türk eğitim sisteminin içeriğinin, yasalarının ve tüzüklerinin belli olduğunu, Eğitim Bakanlığı‘nın sitesinde asılı duran eğitim-öğretim programlarının da bu şekilde dizayn edildiğini kaydeden Maviş, sorunun kaynağını da Türkiye‘de aramamak gerektiğini söyledi.
Maviş, “Nasıl ki Sayın Dr. Fazıl Küçük, Sayın Rauf Raif Denktaş defalarca Ankara‘ya gidip Türkiye’yi buradaki olaylara kendi ülküleri doğrultusunda müdahil etmek istedi, Mart ayında da kendi içimizde Hakikat Gazetesi yazarlarından Sabahattin İsmail de bu yönde bir girişim yaptı. Haziran ayına kadar en az 3-4 tane yazısı var bu yönde. Sadece Hakikat Gazetesi’nde değil, Aydınlık Gazetesi’nde de belli yazılar yayınlandı, tamamen Türkiye iç medyasına dönük yazılmış, iç siyasetine ve seçimlerine dönük yazılmış yazılar ve buradan oraya tamamen yalan yanlış bilgiler verildi. Bu bilgiler araştırılmadan, neyin ne olduğunun kanısına varılmadan da proje askıya alındı, ertelendi” dedi.
“Konunun eğitimsel değil siyasi bir boyutu olduğuyla ilgili bir izlenime kapıldık”
Maviş şöyle devam etti;
“Bize, projenin içeriğiyle ilgili Eğitim Teknik Komitesi’nin yeniden bir değerlendirme yapılacağı bilgisi verildi. Biz de bir dizi görüşmeler yaptık, olayın ne olduğunu anlamaya çalıştık, her iki tarafla da Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumların içinde olduğu komitenin her iki tarafıyla da görüşme yaptık.
Konunun eğitimsel bir boyut olmadığı, siyasi bir boyutu olduğuyla ilgili bir izlenime kapıldık. Komitelerin başındaki kişilerle yeniden görüşme yaptıktan sonra neyin düzeltilmesi gerektiği ile ilgili bize net bilgi verirlerse her iki toplumun da öğretmen sendikaları gerekli düzeltmeleri yapmak için birlikte hareket edecek. Sayın Tatar orada geçicidir kalıcı değildir.
“Kıbrıslırumlar okullarımıza girip çocuklarının beynini yıkıyor söylemi yalandır”
Sayın Mustafa Akıncı döneminde güzel bir iki toplumlu etkinlik başladı, bu bizim için ilk değildi. Bugüne kadar Kıbrıs Türk toplumu öğrencisi, öğretmeni iki toplumlu etkinliklere katılmakta daha istekli, çözüme daha endeksli ve adanın kuzeyinde bu sıkışmış yapıdan daha hızlı bir şekilde kurtulup Avrupa Birliği sürecine entegre olmakta daha sorumluluk alan tarafıdır. Bunu Annan Planı’nda da gördük, Crans Montana döneminde de gördük, iki toplumlu etkinliklerde de görüyoruz.
Akıncı döneminde Anastasiadis bir ilke imza attı, ilk defa resmî olarak Cumhurbaşkanları nezdinde okullara yazı gönderildi, eğitim bakanlıkları buna göre okullara bu yönde çağrı yaptı. Her iki Eğitim Bakanlığı’nın da eğitim Teknik Komitesi içerisinde temsilcileri var. Üst düzeyde yapılan bu olumlu görüşmeler sonrasında bu projenin gerçekleşmesine karar verildi, okulların katılımı sağlandı.
Normalde Kıbrıs Rum toplumu liderliği bu tarz iki toplumlu resmî aktivitelere gerçekten istekli değildi. 2017’de bu proje öğrencileri buluşturmaya başladı resmî projeyi hayata geçirdi.
Okullar bu projeye sınıf olarak öğretmenleriyle katılıyorlar. Eğitimcilerimiz kuzeydeki okullara, Kıbrıs Rum eğitimcileri de güneydeki okullara gidip eğitim veriyorlar yani Sabahattin Bey’in iddia ettiği, Millet Gazetesi ve Aydınlık Gazetesi’nde gaflet ve delalet içinde ilkel ve bağnaz bir şekilde Kıbrıslırumlar okullarımıza girip çocuklarının beynini yıkıyor söylemi yalandır, doğru söylemiyorlar. Bunu yazanlar da yalancıdır, beni de dava edebilirler bunu çıkar mahkemede ispat ederim bunu açıklıkla söyleyeyim.
“Sabahattin İsmail bu işlerin dürten ilk kişidir”
İsim de veriyorum, Sabahattin İsmail bu işlerin dürten ilk kişidir. Hâlâ daha burada insanların yan yana gelmesinden, birbirine güven duymasından konuşmasından rahatsız olan, kan ve edebiyatla bir otorite kurmuş bir yapı var kuzeyde, ellerindeki imkanların kaybetmemek uğruna her türlü çirkefliği yapacaklar. Imagine gibi temiz bir projeye saldırmak da bunlardan biri.
Birinci adımda okullara geliyor öğretmenler, eğitimciler. Bizim öğretmenlerimiz de var Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenleri ne bağlı öğretmenler de gidiyor kuzeydeki okullara ve çocuklara ön yargı ve ırkçılık karşıtlığıyla ilgili oyunlar oynatıyorlar bu oyunlar da böyle uluslararası oyunlardır Almanlarla Fransızlar arasında daha da benzer 1 yakınlaşma neticesinde bir sürü çalışma yapıldı uluslararası ödül almış oyunlar ardı önergeyi kırıyorlar Icebreaker dediğimiz oyunlarla çocuklar arasındaki buzu hiyerarşiyi yıkıyorlar ve hoşgörüyü yaratıyorlar.
“Çocukların bir arada geçirdikleri toplam zaman 2 saat. Bu iki saatten rahatsız olanlar var”
Her iki toplumdaki çocuklar, ara bölgede anne babalarının nerede doğduğuna bakılmaksızın buluşabiliyor ve hem sportif faaliyetler yapıyor hem de ön yargıları kırıcı, güven inşa eden çeşitli oyunlar oynuyorlar.
Liselerde son iki yıldır geçişler başladı, onlar da kültürel ve tarihsel turlar yapıyorlar. Bu çocukların yıl içerisindeki toplam buluşma saatleri 2 saattir. Projeye her sınıf yılda bir kez katılabiliyor ve bir defa kendi okullarında bir defa da ara bölgede olmak kaydıyla eğitim alıyorlar. Çocukların bir arada geçirdikleri toplam zaman 2 saat. Bu iki saatten rahatsız olanlar var.
Irkçılık karşıtı, güven duygusunu aşılayan bu proje, kültürel bir mirastır ve her iki toplumun toplum liderlerinin ortak bir şekilde kurduğu Eğitim Ortak Komitesi’nin himayesindedir.
Okullar Imagine Projesi’ne başvuruya devam edecek çünkü okulların bu projeye gerek iki toplumun yan yana yaşaması veya birlikte yaşaması ve toplumlar arasında oluşan bu çok kültürlü sınıflar noktasında bu projeye ihtiyacı var.
“Bu projeyi Avrupa Birliği destekliyor, Birleşmiş Milletler destekliyor”
Proje komitenin himayesinde devam edecek. Bu ne Tarihsel Diyalog Derneği’nin (AHDR) projesidir ne de Home for Cooperation’ın (H4C) projesidir. Bu iki toplumlu Eğitim Ortak Komitesi’nin projesidir.
Kendi projelerinden çekilecekler ise bilecekler ki; olmadıkları yerde boşluk dolacak.Proje kendi kontrollerinden çıktığında, sendikaların ve sivil toplumun kontrolüne girdiğinde hoşlarına gidiyorlarsa, yapsınlar. Kendi himayelerinde olan bir projeden çekileceklerse; bilsinler ki boşlukları dolacak.
Bu proje uluslararası bir projedir, Almanya Federal Ofisi aracılığıyla ciddi miktarda katkı sağlanan bir porjedir. Almanya kendi yaşadığı savaş deneyiminden sonra, çatışmaları minimize etme noktasında ihtiyaç duyulan yerlere katkı sağlıyor ve dolayısıyla bu projeye destek veriyor.
Bu proje Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi kararları içerisine girip övgü almış bir projedir ve devam etmesiyle ilgili nasihat veriyorlar. Bu projeyi Avrupa Birliği destekliyor, Birleşmiş Milletler destekliyor.
“Eğitimle bu ada bölündü, eğitimle de birleşmek zorundadır”
Projenin lansmanı yapıldığında her iki komitenin başkanları geldi. Colin Stewart geldi, Alman Elçisi geldi ve üçü kuzeyden üçü de güneyden olmak üzere 6 tane öğretmen sendikası projeye destek vereceğini taahhüt etti. Yani bu projeden çekilmek, bu projeyi ertelemek o kadar da kolay değildir.
Bizim toplumsal müzakereler çerçevesinde, güven yaratıcı önlemler noktasında verilmiş taahhütlerimiz var ve uluslararası bir yüzümüz var. Bizim yüzümüzü geriye dönüp hem toplumsal anlamda hem de uluslararası liderlik anlamında bu toplumu küçük düşürmeye hakkımız yoktur bunu da buradan belirteyim.
Eğitimle bu ada bölündü, eğitimle de birleşmek zorundadır. Herkes artık bunun farkındadır. Bugün kapılardan, sadece güneyden kuzeye geçiş rakamı, bir ayda 600 bin kişiyi işaret ediyor. Bunu Maliye Bakanı Alişan Şan kendisiyle bulunduğumuz ortak bir toplantıda ifade etti. Biz Kıbrıslırumlarla ekonomide barışacağız, kabul ediyor herkes ekonomide barışmayı ama eğitimde barışmayı, bir güven ortamı yaratmayı, Kıbrıs’ta eğitim adına ortak bir gelecek oluşturmayı kabul etmiyor mu?
“Avrupa içinde iyi bir örnek oluşturuyor, bu yüzden mi rahatsızlık duyuyoruz?”
Toplumun daha cesaretli olması gerekiyor. Hâlâ daha böl yönet taktikleriyle, hâlâ daha kan revan edebiyatıyla hareket edenlere ortak bir dil ile bu işin neden devam etmesi gerektiğiyle ilgili cevap vermemiz gerekiyor.
Biz çatışmaları biliyoruz, ne olduğunu biliyoruz, tekrar 1 çatışma yaşanmasını istemiyoruz. Her iki toplumun da acıları var. Hâlâ kayıplarımız aranıyor. Çocuklarımızın buradan göç etmemesini sağlamak için, yaratacağımız güven ortamlarıyla ortak bir gelecek inşa etmemiz gerekiyor.
Hem orada hem burada yaşayan insanların tedirgin olmayacağı, sabah uyandığında ‘bir savaş çıkar mı’ noktasında olmayacağı, barış temelli bir eğitim sistemiyle bir gelecek kurmak, barışı inşa etmek istiyoruz. Neyi, neden bu kadar açıklamak zorunda kaldığımızı da anlayamıyorum.
Imagine Projesi 2020-2021 döneminde uluslararası eğitim ödülüne layık görüldü. Niçin görüldü biliyor musunuz? Diğer ülkelere güzel bir miras bıraktığı ve kaliteli bir formatla devam ettiği için Uluslararası Eğitim Ödülü’ne layık görüldü. Kim aldı bu ödülü? Eğitim Ortak Komitesi. Eğitim Ortak Komitesi’nde kimler vardır) 9 tane Kıbrıslıtürk temsilci, 9 tane Kıbrıslırum temsilci.
İlk defa Cumhurbaşkanlığı makamının altındaki bir komite uluslararası bir ödül alıyor ve biz bu ödülden rahatsızlık duyuyoruz. Bu ödül niçin alıyoruz? İyi bir örnek oluşturuyor toplumlara, Avrupa’ya. Avrupa içinde iyi bir örnek oluşturuyor, bu yüzden mi rahatsızlık duyuyoruz?
Demek ki bazı insanlar; insanların ölmesinden, acılarının sürekli ortaya çıkmasından mutlu oluyor, mezarlık görmekten mutlu oluyor. Yaşayan insanların bir araya gelmesinden mutlu olmayan insanlar var. Bizim bunların öne çıkmasına izin vermemiz gerekir. Gerek medya olarak manşetlere çekmememiz gerekiyor, gerekse siyasetçiler olarak prim vermememiz gerekiyor.
Projenin askıya alımının devam etmesi durumunda, sivil toplum bu rolü üstlenecek ve birileri yine diyecek ki; ‘İşte bunlar zaten rumdu. Güneydeki ELAM’cılar da diyecek ki ‘Bunlar zaten Türk dostuydu’
“Öğrencilere, öğretmenlere ne hissettiklerini, ne kazandıklarını sorsunlar”
Şu anda Sabahattin İsmail ile ELAM arasında benim için bir fark kalmamıştır, onu açıkça söyleyeyim. ELAM bir sene önce zaten dilekçe vermiş Meclis’e, bu projeden çekilmekle ilgili.
Bizim ELAM’cılar da iş güneyde bozulamayınca, bunu Türkiye medyasını kullanarak kuzeyde bozmak gibi bir girişim yaptılar, komiteler üzerinde bir etki yaratmaya çalıştılar. -İyi niyetli düşünmek istiyorum- Komite de durup ‘bir sorun mu var acaba diye düşünerek’ incelemek istedi. Gidip incelesinler, katılan okullara öğrencilere, öğretmenlere ne hissettiklerini, ne kazandıklarını sorsunlar.
Ben ne kazandım onu söyleyeyim. Ben öğrencilerimi götürdüğümde proje daha resmî değildi. Bir cumartesi günü ailelerden izin alınarak Baf’tan bir okulla bir araya geldik. Öğrencilerimizle okulumuza döndüğümüzde çocuklara sordum ne hissetiklerini, ne düşündüklerini. Ne bizimkiler Rumca biliyordu, ne onlar Türkçe biliyordu, iletişimleri tamamen oyunlar üzerinden ilerlemişti.
“Bu toplumun geleceği Avrupa Birliği’dir”
Çocuklar bana, ‘onlar da bizim gibiymiş’ dedi. Demek ki çocukların bilinçaltında yaratılan, evlerde yaratılan bir algı var her iki toplum içinde de. Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürklerin farklı olduğuyla ilgili bir algı, bir efsane, bir fikir var. Gözlerde büyütülen ve gerçek olmayan Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk figürü gibi bir şey var. İşte bu proje bunu yıktı. Bu algıyı bile yıkmak geleceğe yönelik güzel bir adımdır.
Biz ileriye adım atmak istiyoruz, bu bağnaz ve ilkel duruşun (ki bu duruşun 1930, 1933, 1945 yılları arasında Avrupa’ya büyük zarar veren Nazilerin ortaya koyduğu duruştan bir farkı yoktur) ayağımızda pranga olarak bizi geleceğe giderken sürüklenmesine izin vermememiz gerekiyor. Bu toplumun geleceği Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği’ne giderken inşa edeceğimiz süreçte de eğitim barış üzerindeki rolü büyüktür”