1996-1998 yılları arasında, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olan emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a hitaben yaptığı açıklamada, laiklik vurgusu yaparak “Karşı karşıya kalabileceğiniz birkaç riski anımsatmak istedim” dedi
Günal: Laiklik giderse, biat ve kulluk gelir
Görevde olduğu süre boyunca, KKTC’nin güvenliği bağlamında adada tarikatların, özellikle Gülen Cemaatinin yerleşmesini ve kökleşmesini önlemek için mücadele verdiğini söyleyen Peker, Türkiye’nin adım adım laiklikten uzaklaştığını, aynı anlayışın KKTC’ye de ihraç edilmekte olduğunu üzülerek izlediğini belirtti.
Bu son ziyaretteki manzaraların, bu ihracatın giderek daha da yoğunlaşacağı bir döneme girileceğini gösterdiğini ifade eden Günal, “Laiklik giderse demokrasi de gider, bilim de gider, üretkenlik de gider Sayın Tatar. Gidenlerin yerini kutuplaşma, biat ve kulluk alır. Biz ağır bedel ödüyoruz; bari sizler ödemeyin” dedi
“Size saray yapılmasına umarım teşekkür ederek ‘hayır’ diyebilmişsinizdir”
Tatar’a ikinci uyarısının, israf, şatafat ve halktan kopuş ile ilgili olduğunu belirten Günal, Türkiye’de halka mevcuttan daha da acı bir reçete sunmaya hazırlanan hükumetçe oluşturulan heyetin, 7 uçakla ve “itibardan tasarruf edilmez” denilerek nasıl bir şatafatla adaya geldiğinin açık olduğunu ifade etti.
Günal, “Duyduğumuza göre size de bir saray yapılması önerisi getirilmiş. Ne yanıt verdiniz bilmiyorum; umarım teşekkür ederek hayır diyebilmişsinizdir. Eğer halkla aranıza bir saray ve uçsuz bucaksız korumalar koyarsanız, ezici çoğunlukla eğitimli olan Kıbrıs Türk halkını kaybedersiniz; sizi candan destekleyenleri bile” dedi
“Bunu yapmayın; her ne pahasına olursa olsun yapmayın Sn. Tatar”
Emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal, Cumhurbaşkanı Tatar’a son olarak, ülkenin kurucu önder ve değerlerine vefa ve saygı ile ilgili bir uyarıda bulunmak istediğini belirtti.
KKTC’nin kuruluş yıldönümüne denk gelen TC heyetinin ziyaretinde, kendi ülkesinin kurucu önderlerine gösterilen vefasızlığın bir örneğinin yaşandığını söyleyen Günal, “Aldığım bilgilere göre (umarım yanlıştır), Dr. Fazıl Küçük’ün ve Rauf Denktaş’ın anıt mezarları ziyaret edilmemiş ve Kıbrıs Türkünü tutsaklıktan kurtaran Barış Harekatının siyasi mimarı Bülent Ecevit’in adı bile anılmamıştır. Siz programladınız da kabul mü edilmedi, yoksa gelen heyetin bu vefasızlığına bilerek sessiz kalarak bunun bir parçası mı oldunuz, bilemiyorum. Ama bildiğim, bu vefasızlığın, size gönülden destek veren Türkiye ve Kıbrıs Türklerinde çok üzüntü uyandırmış olduğudur. Bunu yapmayın; her ne pahasına olursa olsun yapmayın Sn. Tatar” dedi
Günal’ın, açıklamasının tamamı şu şekilde;
“Sayın Ersin Tatar
KKTC Cumhurbaşkanı
Ben emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal: 11’nci KKTC Güvenlik Kuvvetleri (GKK) Komutanı (1996-1998). Cumhurbaşkanlığınızı tekrar candan kutluyorum. T.C. heyetinin 15 Kasım ziyaretini TV’lerden izledim.
Gördüğüm manzaralar ve Kıbrıslı arkadaşlarımdan gönderilen bilgiler ışığında, KKTC’ye hizmet etmiş ve gönül vermiş biri olarak, üstlenmiş olduğunuz kutsal davanın başarısı için, karşı karşıya kalabileceğiniz birkaç riski anımsatmak istedim.
Birincisi ve en yaşamsal olanı laiklikle ilgilidir. Görevde olduğum süreçte, (Polis Genel Müdürlüğü de GKK’ya bağlı olduğu için) KKTC’nin güvenliği bağlamında adada tarikatların, özellikle Gülen Cemaatinin yerleşmesini ve kökleşmesini önlemek için verdiğim mücadeleyi o yılların siyasileri, bürokratları ve rektörleri anımsayacaktır. Bu konuda, T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’in ricasını –gönülsüz de de olsa- kırmak istemeyen Sn. Denktaş’ta bile sıkıntı yaratmıştım. 1997 yılında “Laiklik Günü” nedeniyle kadın örgütlerince AKM’de düzenlenen ve Devlet protokolünün de yer aldığı geniş katılımlı (muhtemelen siz de vardınız) panelde yaptığım sunumu şöyle bitirmiştim:
“Konuşmamı bir gözlem ve -belki de haddimi aşarak- bir tavsiye ile bitirmek istiyorum. Gözlemim şu: Kıbrıs Türk halkı ezici çoğunlukla gerçek anlamda laikliği yakalamış, kavramış, benimsemiş ve özümsemiştir. Ancak son yıllarda bu güzel hasletinizi yıkma gayretleri başlamıştır.
Aman laik yapınızın, bu muhteşem hazinenin kıymetini bilin ve onu kıskançlıkla savunun. Kıbrıs Türkü’nün en güçlü yönü laik yapısıdır. Hiçbir siyasi hesaba, hiçbir ekonomik çıkara, hiçbir şahsi hırsa bu güzelim hasletinizi feda etmeyiniz, ettirmeyiniz. İnanınız ki, geçmişteki özgürlük mücadelesinden başarıyla çıkabilmenizin en önemli etkenlerden biri olan bu laik yapı, gelecek mutlu günlerin de müjdecisi, dinamiği ve sigortasıdır.”
Konuşmam dakikalarca ayakta alkışlanırken, başta Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş, Meclis Başkanı Sn. Atun ve Başbakan Sn. Eroğlu olmak üzere, bakanlar tek tek hararetle elimi sıkarak, “Hiç endişeniz olmasın komutan; KKTC ilelebet laik kalacaktır” demişlerdir.
Sonraki yıllarda, Türkiye adım adım laiklikten uzaklaştıkça, aynı anlayışın KKTC’ye de ihraç edilmekte olduğunu üzülerek izledik. Bu son ziyaretteki manzaralar, bu ihracatın giderek daha da yoğunlaşacağı bir döneme girileceğini göstermektedir. Laiklik giderse demokrasi de gider, bilim de gider, üretkenlik de gider Sayın Tatar.
Gidenlerin yerini kutuplaşma, biat ve kulluk alır. Kıbrıs Türklerinin özgür ve çağdaş demokrasi standartlarında yaşayabilmesi ve katma değerli ürünler üreterek ekonomik olarak kendine yeterli hale gelebilmesi için, laiklik konusunda ödün vermemenizi salık veririm. Biz ağır bedel ödüyoruz; bari sizler ödemeyin.
İkincisi, israf, şatafat ve halktan kopuş ile ilgilidir. Mesai sonrası sık sık karargâhımdan Girne’deki konutuma (12 Km.) koşa yürüye giderdim.
Yılan Adası’ndaki konutuna aracıyla giden Sn. Denktaş beni gördüğünde bazen aracından iner, bir süre beraber yürür ve sohbet ederdik. Aldığımız bir istihbarat nedeniyle Sn. Denktaş’ın koruma sisteminde bir yoğunluğa gittiğim günlerden birinde, birlikte yürürken bana bunun gerekçesini sordu. Anlattım.
Bana verdiği talimat şöyle oldu: “Hasan paşam, ben bu halkın lideriyim. Aldığınız bu tertipler halk üzerinde “halkından korkan bir lider” izlenimi yaratır; hoş karşılanmaz. Lütfen değiştirin.” (Çok özel düzenlemelerle, halkın fark edemeyeceği koruma önlemleri aldık.)
Halkımıza mevcuttan daha da acı bir reçete sunmaya hazırlanan T.C. hükumetince oluşturulan heyetin 7 uçakla (üçü korumalar/koruma araçları içinmiş) ve “itibardan tasarruf edilmez” denilerek nasıl bir şatafatla adaya geldiğini gördünüz. (1998’de adaya ziyarete gelen T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’in araç ve koruma hizmetinin KKTC hükumeti ve GKK tarafından karşılandığını da belirtmeliyim.)
Duyduğumuza göre size de bir saray yapılması önerisi getirilmiş. Ne yanıt verdiniz bilmiyorum; umarım teşekkür ederek hayır diyebilmişsinizdir. Eğer halkla aranıza bir saray ve uçsuz bucaksız korumalar koyarsanız, ezici çoğunlukla eğitimli olan Kıbrıs Türk halkını kaybedersiniz; sizi candan destekleyenleri bile.
Üçüncüsü, ülkenin kurucu önder ve değerlerine vefa ve saygı ile ilgilidir. KKTC’nin kuruluş yıldönümüne denk gelen dünkü ziyarette, ülkemde kurucu önderlerimize gösterilen vefasızlığın bir örneği yaşanmış; -aldığım bilgilere göre (umarım yanlıştır)- Dr. Fazıl Küçük’ün ve Rauf Denktaş’ın anıt mezarları ziyaret edilmemiş ve Kıbrıs Türkünü tutsaklıktan kurtaran Barış Harekatının siyasi mimarı Bülent Ecevit’in adı bile anılmamıştır. Siz programladınız da kabul mü edilmedi, yoksa gelen heyetin bu vefasızlığına bilerek sessiz kalarak bunun bir parçası mı oldunuz, bilemiyorum.
Ama bildiğim, bu vefasızlığın, size gönülden destek veren Türkiye ve Kıbrıs Türklerinde çok üzüntü uyandırmış olduğudur. Bunu yapmayın; her ne pahasına olursa olsun yapmayın Sn. Tatar.
Hem ülkesini hem de KKTC’yi çok seven emekli bir asker olarak haddimi aştıysam ve sürçü lisan ettiysem affola.
Başarılar diler, saygılar sunarım.
(Not: Messanger adresine gönderdiğim mektubum sekreteryanız tarafından size ulaştırılır mı bilemiyorum. Ama benim Kıbrıslı dostlarımın bunu yapacaklarına inanıyorum.)”