InstagramKıbrısManşet

Tsimillis: Devam etmekte olan suçun örtbas edilmesine son verilmelidir




Yeşil Hareket Vatandaşlar İşbirliği Başkan Yardımcısı Kyriakos Tsimillis, Kıbrıslıtürk Avukat Akan Kürşat‘ın Mahkeme’de tüm suçlamalardan beraat ettirildiği gelişmeyi, sadece işgal altındaki Kıbrıslırum mallarının satışına karışan bir kişinin değil, onun aracılığıyla işgal altındaki bölgelerdeki malların satışına ilişkin tüm sistemin beraat ettirildiği beceriksiz bir siyasi manevra olarak nitelendirdi

Tsimillis: Özellikle bu eylem Ceza Kanunu kapsamında ağır suç olarak sınıflandırılmaktadır

Yazılı açıklama yapan Tsimillis, tüm sürecin zekalarına hakaret etmeye yönelik basit bir girişim olduğunu vurgulayarak, son birkaç haftanın genel gidişatının ilginç olduğunu söyledi.

“Özellikle bu eylem (satış, kira, ipotek, reklam, ilgili bir sözleşmenin akdedilmesi, vb.), en azından ilgili mevzuatın 130(I)/2006 sayılı Kanun ve özellikle 303A maddesi ile değiştirildiği 2006 yılından bu yana Ceza Kanunu kapsamında ağır suç olarak sınıflandırılmaktadır” diyen Tsimillis, Kürşat’ın İtalya’da tutuklandığı haberinin duyulması üzerine Kıbrıs Türk toplumunda büyük bir kargaşa yaşandığını hatırlattı.

“Görünen o ki bu büyük ziyafetin pek çok suç ortağı var”

Açıklamanın devamı şu şekilde;

“Görünen o ki bu büyük ziyafetin pek çok suç ortağı var. Siyasi arenanın büyük bir bölümündeki tepkiler tipikti ve “ideolojik” yaklaşımlardan bağımsız olarak pek çok kişinin suç ortaklığı belirtilerini doğrular nitelikteydi. Pek çok kişi Türkiye’nin sözde tazminat komitesini güçlendirmesi ve böylece kendisine başvurmak zorunda kalan Kıbrıslırumların mülklerini cüzi bir meblağ karşılığında daha kolay satın alabilmesi için çağrıda bulunmakta gecikmedi (mesele budur). Amaç, meşru mal sahiplerinin mülklerine yabancılaşmasını ‘yasallaştırmak’ ve sunulan artı kârın fırsatçılar tarafından engellenmeden sömürülmesine izin vermektir.

Söz konusu Kıbrıslıtürkün 30 Aralık 2023 tarihinde İtalya’da tutuklanması, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs mevzuatının yanı sıra uluslararası sözleşmelerin belirli hükümlerini kullanma konusundaki – uzun yıllardır – inkar edilemez ama aynı zamanda açıklanamaz eylemsizliğini, ihmalini ve hareketsizliğini bir kez daha vurgulamıştır. Bu yaşananlar, devam etmekte olan işgal suçunu durdurmak için gecikmiş -belki de son- bir fırsat olabilir ve bunca yıldır yapılmayanın yapılmasının önünü açabilir.

“Bu suçları işlemeye teşebbüs etmek bile beş yıl hapis cezasını gerektirmektedir”

Kıbrıs Hükümetinin yıllar boyunca hiçbir şey yapmadığı ve her halükarda artık yasalar çerçevesinde hareket etmesi gerektiği resmi olarak kabul edildi. Bu durum, Ulusal Konseyi toplama talebimizin ardından Cumhurbaşkanı ile yaptığımız son görüşmede de teyit edildi. Bu toplantıda Cumhurbaşkanına belirli tavsiyelerde bulunduk. Bunların arasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diplomatik temsilciliklerinden, özellikle de yasadışı alıcıların geldiği ülkelerdeki diplomatik temsilciliklerden acilen bilgi alınmasına ihtiyaç olduğu vardı. Mümkün olan yerlerde mevcut ikili anlaşmalardan yararlanmak ve ek ikili anlaşmaları teşvik etmek. A. Symeou’nun mal varlıkları konusunda bir komite kurulması önerisinden yararlanılması. Ve nihayet mevzuatı uygulanması!

Belki de Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından şu ana kadar atılan tek adım, Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde, işgal altındaki mülklerin muhtemel alıcılarını, yasalara göre bunun yedi yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç olduğu konusunda bilgilendiren çok açık bir duyurudur. Bu suçları işlemeye teşebbüs etmek bile beş yıl hapis cezasını gerektirmektedir.

“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni insan hakları ihlalleri nedeniyle kınayan sesler yükselmeye başladı”

Hukuk Servisi’nin tek tanığın (gerçekten tek tanık o muydu?) ölümü nedeniyle tanık bulunamamasına gösterdiği gerekçe, tanık olması amaçlandığı halde neden ilk etapta ifade vermediği sorusunu gündeme getirmektedir.

Sıradan vatandaşlar bu tür suçların zaman aşımı ile nasıl engellenebileceğini merak etmektedir. Kürşat’ın Kıbrıslırum avukatı (başkaları tarafından da benimsenen) mülkiyet konusunun çözüm bağlamında ele alınması gerektiği yönündeki görüşünü de duyduk. Bu yaklaşım, bir çözüme ulaştığımızda mülkiyet konusunun sadece sahada kesin olarak şekillenmekle kalmayacağı, aynı zamanda çözümün şeklini de büyük ölçüde belirleyeceği gerçeğini anlaşılmaz bir şekilde göz ardı etmektedir.

Aynı zamanda, Kıbrıslıtürk baro başkanının, meslektaşının İtalya’da tutuklanmasından bu yana çektiği acılar hakkında yaptığı açıklama da dikkat çekicidir. Küstahça, yasal mal sahiplerine bu kararın kendileri için zararlı olmadığı, çünkü sözde tazminat komitesine itiraz edebilecekleri, yani mallarını satarak ‘haklarını alabilecekleri’ konusunda güvence vermeye çalışmıştır. Aynı gün işgal altındaki topraklarda, yasadışı Timbu havaalanı bölgesinde, görünüşe göre çoğunlukla yeni yerleşimciler için 30.000 nüfuslu bir kasaba inşa etme niyetiyle ilgili bir şikayet vardı! Bu arada işgal altındaki topraklardan da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni insan hakları ihlalleri nedeniyle kınayan sesler yükselmeye başladı. Artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor!

Aynı zamanda Trikomo, Girne, Akatu, Ayguruş, Mağusa, Livonya’nın betonlaşmasını ve Karpaz’a yönelik yeni tehdidi izliyoruz.

“Devam etmekte olan suçun örtbas edilmesine son verilmelidir”

Özellikle BM Genel Sekreteri’nin Özel Temsilcisinin beklenen ikinci ziyareti öncesinde derhal harekete geçilmesi zorunludur. Devam etmekte olan suçun örtbas edilmesine son verilmelidir. İşgal hattının her iki tarafında da çok sayıda kişinin olaya karıştığı görülmektedir.

O dönemde tutuklanan Kürşat’ın tutuklanmasına değil ama Merkezi Cezaevinde hapis yatma ihtimaline yönelik ilk itirazlarının, muhtemelen kendisine davanın “mutlu” bir şekilde sonuçlanacağına dair verilen sözler temelinde aşıldığına kanaat getiriyoruz. Ve sonrasında, Kıbrıs’a döndüğünde, tutuklanmamış ama kefaletle serbest bırakılmıştı. Bu durum hiçbir zaman açıklanmadı! Her iki taraf da onun kendi isteğiyle mahkemeye çıkacağından emindi. Sonunda “haklılığını” kutlayacağını bildiği için endişelenmesine de gerek yoktu.









Başa dön tuşu