InstagramKöşe Yazarlarımız

Kıbrıs’ın Gerçek Yüzü: Ekonomik Baskı, Çevresel Sorunlar ve Sürdürülebilirlik Krizi “Görünüşler Aldatıcı: Kıbrıs’ın Gerçekleri”






Kıbrıs‘ın, masmavi denizi ve altın sarısı kumlarıyla bir tatil cenneti gibi gözüküyor. Ancak bu güzelliklerin ardında, derin bir kimlik krizi ve ekonomik baskı yatıyor.

Dışarıdan bakıldığında, Kıbrıslılar olarak bizler, ekonomik olarak güçlü olanların küçümsemesi ve aşağılamasıyla karşı karşıyayız. Maddi güce dayalı bu üstünlük kompleksi, bize karşı açık bir hakaret ve aşağılama biçimine dönüşüyor.

Bir yabancının ağzından duyduğum, “Sizlere acıyorum, bizim paramız var ama sizler bizlere köle olacaksınız” gibi ifadeler, aslında bizi nasıl gördüklerinin bir yansıması.

Bu durum, yerli halkın kimlik bunalımına sürüklenmesine neden oluyor. Özellikle tabiri caizse “parayı bulsa anasını bile satar” dediğimiz zihniyette olanların yönettiği bir toplumda yaşamak, geleceğimizi yabancı sermayeye adeta peşkeş çekme tehlikesi taşıyor.

Üstelik, Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan sömürge ve izolasyonlar altında olmakla birlikte, yetersiz altyapı ve temel hizmetler de krizi derinleştirebilir.

Su, elektrik, eğitim, sağlık, yol ve sokak aydınlatması gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sıkıntılar, ekonomik ve sosyal sorunları daha da karmaşık hale getirebilir. Bu nedenle, sürdürülebilirlik ve çevresel faktörler göz önünde bulundurularak yapılacak planlamalar, adanın geleceği için hayati öneme sahiptir.

İspanya’da 2008’de yaşanan inşaat sektörü krizi, betonlaşma ve inşaata dayalı büyüme stratejilerinin sürdürülebilir olmadığını gösterdi.

İnşaat sektöründeki aşırı büyüme, doğal kaynakların tükenmesine, çevresel sorunların artmasına ve ekonomik dengesizliğe yol açtı. Benzer şekilde, Kıbrıs gibi küçük bir adada da benzer bir strateji izlemek, adanın doğal güzelliklerini ve kaynaklarını riske atabilir.

Bu örnekler, betonlaşma ve inşaata dayalı ekonomik büyümenin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını açıkça göstermektedir. Bu nedenle, Kıbrıs gibi küçük adalarda çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma ve sosyal adalet arasında sağlam bir denge kurulması gerekmektedir.

Artık geçmiş bize borçlu değil, bizler geleceğe borçlandık. Ancak bu durumu değiştirmek elimizde(mi). Toplumsal ve ekonomik eşitsizliklere karşı çıkmamız, sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.

Geleceğimizi şekillendirmek için bugünden harekete geçmeli, bu adaletsizliğe son vermeliyiz. Ayrıca, çevresel faktörleri de göz önünde bulundurarak adanın sürdürülebilir kalkınması için adımlar atılmalıdır, fakat kim atar nasıl atar muamma.









Başa dön tuşu