“Göklerdeki Babamız”
Yakın zamana kadar adanın güney kesiminde faaliyet gösteren bir Ortodoks Hristiyan manastırının karıştığı skandaldan bir şekilde haberdar olduğunuzu tahmin ediyorum.
Söz konusu manastırın iki keşişi, çaresiz insanlara ikonlar ve haçlar aracılığıyla mucizeler vaat edip bağış toplayarak hem kendi adlarına mülk edindi hem büyük miktarda nakit para biriktirdi.
Elbette bu tür bir olay ne ilk ne de son olacaktır. Ayrıca, insanların ekonomik olarak sömürülmesinin dini kurumlarla sınırlı olmadığını da söylemeye gerek yok. Bu yüzden de söz konusu mali dolandırıcılık bugünkü yazımda değineceğim konu değil.
Bu olaydan yola çıkarak, bu insanların bu sahtekârlığa göz neden yumduklarını incelemek istiyorum. Bu insanları para vererek ve belirli nesnelerle temasa geçerek ciddi hastalıklarının iyileştirilmesini veya ciddi sorunlarının çözülmesini sağlayacaklarına inanmaya iten şeyin ne olduğunu anlamaya çalışmak.
Şüphesiz ki bu durumlar, insanın metafiziğe başvurma ihtiyacı hissettiği derin çaresizlik durumlarıdır. Elbette, hayta şartları gereği çaresizlik son derece doğal bir psikoloji durumu olabilir. Doğal olmayan ise insanın bilime ve mantığa başvurmamasıdır.
Bu ve bunun gibi olaylarda, ciddi ve son derece tehlikeli olan, yetişkin bir erkeğin kendisini herkesten ve her şeyden koruyacak süper güçlü bir babaya ihtiyaç duymasıdır. Asıl sorun, insanın doğadan ve onun yasalarından o kadar uzaklaşmış olmasıdır ki ne mantığı ne de bilimi gidilecek yol olarak görmemektedir.
“Din insanların afyonudur”
Karl Marx‘ın çok alıntılanan ve meşhur bu sözünün doğruluğunu tartışacak kişi değilim elbette, lakin çoğunluğun dininin kurumlarının hem ekonomik hem de siyasi olarak güçlü ve hakim olduğu bir toplumda büyümüş bir kişi olarak dinin ve dini inançların kitleleri manipüle etmek, kontrol etmek ve sindirmek amacıyla kullanıldığını birçok kez birinci elden tecrübe ettim.
Öte yandan, dinin ve dini kurumların bir anda yasaklanmasının veya ortadan kaldırılmasının istenen sonucu vereceğine inanmıyorum. Unutmayalım ki afyon belli durumlarda faydalıdır, dolayısıyla ihtiyacı olan insanları bundan mahrum bırakmak çözüm değildir.
Bunun yerine, sorumluların insanın bilimle, doğanın işleyişiyle, kendi işleyişiyle temas kurmasını sağlamaları daha faydalı ve daha etkili olacaktır.
İnsan kendi doğasını kabul edip ona göre yaşamaya başladığında, afyonun hiçbir türüne ihtiyaç duymayabilir.
Ve hiçbir babaya…